caleb&matt

539 22 74
                                        

Caleb.

"Damadımız hazır mı?"

Kapıyı, tıklayarak söylediğim söz ile hafifçe araladığımda Matt'i uzun boy oynasının önünde bulmuştum.

Elleri stresle kravatındaki kargaşadan çekilip saçlarına kaydığında kuvvetli bir oflama sesi odasında yükseldi. "Alay etme Caleb,"

Hafifçe gülümseyerek odasının içine doğru adımladım. Elleri iki yanında öylece salınmış, düşük omuzları ile aynadaki görüntüsünü izlemeye devam ediyordu. Yüzünde büyük bir hoşnutsuzluk yer edinmişti bile. "Hey," dedim sakince, arkasından omzuna dokunurken. Bu kendini yavaşça bana çevirmesine sebep olduğunda gözlerini ağırca aynadaki görüntüsünden alıp benimkilere dikti. "Sadece şaka yapıyordum Matty."

Ona öyle seslenmem ile, ki bunu gerçekten çok az kez yapmıştım, gözleri hafifçe parladı ve ufak bir canlanma suratında belirdi. Yutkunduğunda ellerimi takım elbisemin pantolunun ceplerine yerleştirdim.

"Gerçekten iyi görünüyorsun." Dedim göz kırparken. Bu onun gözlerini devirmesine sebep olduğunda kaşlarım istemsizce çatılmıştı. "Sorun ne Matt? Yıl sonu balosu için heyecanlısın zannediyordum?" Diye sordum merakla. Yüzünde beni bu şekilde terslediğinden dolayı olsa gerek küçük bir pişmanlık geçti ve hafifçe bir nefesi dudakları dışarıya bıraktı.

"Değilim," dedi kızgınca. Neye, daha doğrusu kime kızdığını bilmiyordum. Matt'in en ufak konudaki heveslenmesi bile kelimenin tam anlamı ile devasaydı. Gittiğimiz buz hokeyi maçından tutun, Carter'a attığı yumruklara kadar her şey bedeninde ciddi heyecanlar yaratırdı. Ve durumlar bazen iyi bazen ise kötü olsa da her seferinde yüz ifadesi aynıydı. Heyecanlı, hiperaktif ve mutlu. Dayak yemesine rağmen mutlu olan birini önceden tanımamıştım.

O değişikti. İyi anlamda.

"Üzgünüm..." dedi sessizce. Bu içimde hafif bir burukluk bıraktı çünkü bunca zaman boyunca onu bu şekilde gördüğüm zaman sayısı çok azdı. Bunlar da genellikle Blake ve Shawn'ın yaşadığı kötü durumlarda olurdu. İkisini deli gibi benimsememiz hala çılgıncaydı ama günün sonunda, tek hissettiğim bütün bunlara değmiş olmasıydı. "Kötü davranmak istemedim sadece canım sıkkın işte." Dedi omuz silkerken.

"Gerçekten, balo için heyecanlısın zannediyordum. Sorun nedir?" Dedim merakla. Eli gergince boynuna asıldı. Ve orada bekledi. "Shawn ve Blake bütün yıl balo hakkında başlarının etini yediğinden bile bahsediyorlardı." Diye konuştum ortamdaki gergin havayı hafifletmeyi amaçlarken.

Ama bu onu nedense çok daha fazla sinirlendirdi. "Sorun da bu işte Caleb!" Eli hızla boynunu terk ederken sesini yükseltti. Ardından hızlıca yutkundu. "Bütün bir yıl neler ile uğraştığımızı biliyorsun, üçünüz ile tek düzgün, güzel bir gün geçirmedim. Her şeyi halledeceğimiz ve olayların düzeleceğine dair içimde hep bir his vardı ve ben de baloyu bizim günümüz yapmıştım. Şimdi ise," büyük bir nefes aldı ve gözlerini benden kaçırdı.

"Shawn ve Blake baloya gelmiyor bile." Yüz ifademin yumuşadığını hissettim. Heves kırıklığı, Matt'i en derinden sarsan şey bu olmalıydı.

"Kalbimi kırıyorsun, ben varım işte?" Dedim hala onu sakinleştirmeyi ve lanet şakacı tavrını geri getirmeyi planlarken. Sıkıntı ile derin bir nefes aldı. "Hayır, tabiki sen olduğun için mutluyum sadece-"

"Biliyorum," dedim sözünü keserken. Kendini açıklarken gerilmesini istemiyordum. "Bak Matt, bugünü heyecanla beklediğini biliyorum. Shawn ve Blake'i suçlamıyorsun bunu da biliyorum. Hep birlikte olmayı ben de isterdim, bir aydır sadece telefondan konuşuyoruz sonuçta. Ama," gözleri hafifçe doldu. Sakinleştiğini biliyordum.

Blake / Shawn MendesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin