"Ama eğer devam edemeyecek kadar yok olduysak, bir gece daha kalabilirsin.".
Titreyen ellerimi cebime sokarken soğuktan buğulanmış gözlerimi hafifçe kırptım ve derin bir nefesi buz gibi olan havaya verdim. Dudaklarımdan çıkan nefes buhar halinde havaya karışırken sahile yaklaştığımı çok az da olsa gelen suyun gelgit sesinden anlayabiliyordum. Muhtemelen bunun nedeni şuanda adımlarımın altında sürtüşen minik taşların çıkarttığı sesi duyabilmemi sağlayan bir sessizliğin, geceye hakim olmasıydı.
Elimdeki harita ekranı ile işim bitince telefonu elimle birlikte cebime koydum. Aaliyah bana ne olduğunu anlatıp ağlamaya başladığında sevindiğim tek şey Shawn'ın nerede olduğu hakkında küçük bir fikrimin olmasıydı. Ona, sahile nereden gidilebileceğini sormayı düşünsem de kesik ve gizlemeye çalıştığı hıçkırıkları daha fazla onu zorlamamam gerektiğini hissettirmişti. Ben ise sadece, bir kaç saniye durmuştum. O en az iki kere daha iç çekip titrek nefesi verirken nefesimi tutup sessiz kalmıştım.
Ardından derince yutkunup ismini mırıldanmıştım. Aaliyah'ın nefes sesleri yok olduğunda gergince üzerimdeki tişörtü avuç içime hapsetip sıkmıştım.
"Yanına gelmemi ister misin?" Diye sormuştum.
Sorumdan sonra gözlerimi kapatıp kaşlarımı belirsizliğe karşı çattığımda Aaliyah konuşmamıştı. Bilemiyordum, o an sinirlenmiş, sevinmiş veya ne kadar saçma bir soru olduğunu düşünüp bana göz devirmiş olabilirdi.
Ama bir sonraki cümlesi öncekilerden daha az kırılmıştı. "İsterim." Diye mırıldandığında gözlerimin dolmasını engelleyememiştim bile. "Fakat, şuanda abimin yanında olmanı hepimiz daha çok istiyoruz." Diye eklemişti anlayışlı sesiyle.
"Bahse varım seni bekliyordur, sen de yanında olmak için ölüyorsundur ve ben de," burnunu bir kere daha çekti. Hasta olduğundan endişelendim. "Ben sadece abimin iyi olmasını istiyorum."
"Olacak." Diye mırıldanıp telefonu kapattığımda göğsümdeki o büyük, yakıcı ağırlık beklemediğim bir olayla, Aaliyah ile konuşmam sonucu kalkmıştı. Belki de onunla aramın iyiye gidecek olması düşündüğüm kadar imkansız değildi ve bu beni son derece iyi hissettirmişti.
Sahile vardığımda sağlam olmadığı kesin olan, kumun üstüne yerleştirilmiş tahtanın üzerine bastığımda durdum ve neredeyse donmuş olan bedenimi hareketsiz bırakarak üşüme hissini daha çok hissettim. Buğulu bakışlarım biraz geniş ve aceleci bir şekilde sessiz sahili süzdü. Burada olmayacağını düşünmek bile istemiyordum. Üç saate yakındır nerede ne halt yediğini bilmiyordum ve bunca süre sonunda nerede olabileceği ile ilgili tek bir seçenek doğmuştu.
Belki de, geçen seneki gibi sahile gelip ağlamayı seçmemişti. Bilemiyorum, bir yere gidip içmiş olabilir veya herhangi bir sokakta kendi başına yürüyor olabilirdi.
Umutsuzluk hissiyatı daha yeni terk ettiği bedenime tekrardan girmeye başlıyordu. Kafamı bıkkınca biraz daha çevirdim ve acıyan gözlerimi hafifçe kıstım.
Ve sonra onu gördüm. Yerde, kumda oturan bedenini görmem ile bir anda havadaki soğuğun yarattığı etkiden dahi daha güçlü bir şekilde titredim. Sırtını tek görebiliyorken dudaklarım aralandı, adını haykıracağımı düşünmüştüm fakat tek yapabildiğim ufak, titrek bir nefesi verip yutkunmaya çalışmak oldu.
Zaman kaybetmeden hızlıca ilk adımımı esnek tahtadan çekerek kuma attım ve tabanlarıma gelen kumun soğukluğunu botlarımdan dahi hissedebiliyordum. Lanet olasıca bir çöl iklimi bütün şehri esir etmiş gibiydi. İlk başta dondurucu soğuk geceleri insanları eve tıktığı için bu hoşuma gidiyordu. Böylece geceleri sadece bizim oluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blake / Shawn Mendes
Fiksi PenggemarBu hikayede kötü şöhret ona aitti. Kötü şöhret Shawn'ındı.