Adımlarım dış kapıya hızla giderken o hemen yana kayarak kendi bedenini benimkine engel oluşturdu. Ona çarparak hafifçe geriye yalpalandığımda taş gibi kasılan bedenimi güçlükle ona çevirdim.
İkimizde konuşmayınca arkama dönüp onun odasına girip daha açmadığım çantamı elime alıp geri dışarı çıktım. Nedenini bilmiyordum ama o an tek istediğim buradan çıkmak, ondan uzaklaşmaktı.
"Blake." Az önceki durumunun tam tersine kuru ve kısık sesi ile bana seslenirken bileğimi yavaşça yakalamış kapıdan adım atmamı engellemişti. Açığım kapıyı kapatırken önüne geçip bedenini yasladı. Ve bileğimdeki elini yavaşça çekti.
Gözlerim benden istemsizce onunkilere döndü. Kızgındı veya üzgündü ama gördüğüm en baskın duygu, ne kadar yorgun olduğuydu.
Bütün bu olanlardan ne kadar yorulduğuydu.
Yutkunarak gözlerine bakarken omuzlarım düştü. Shawn titrek bir nefes alarak başını arkaya atarak kapıya yasladı. Sakinleşmeye çalışıyor gibiydi.
"Başına kesinlikle bir şey gelir. Sabah olana kadar bekle." Keskin çenesini tepreterek konuşunca çantamı hafifçe yere bıraktım.
"Ne gördün?" Dedim bir anda gelen cesaret ile. Sorduktan hemen sonra pişman olmuş aynı zamanda korkmuştum. Belki de yapmamam gerekirdi.
Yasladığı başını ağırca kaldırarak gözlerini tekrar bana dikti. Yutkunduğu anda dolan gözleri canımı acımıştı.
Adımlarını koyu yeşil koltuğuna ilerletip bedenini oraya attı. Ellerini dizlerinin üzerinden birleştirip birbirine sürtmeye başladı. Hala fazlası ile gergindi.
Onun yaydığı gerginlik bütün odayı kaplarken yavaşça koltuğun önündeki küçük ve alçak kare masaya gidip oturdum. Onun bakışları hala ellerinde iken sol dizim onun sol dizine değmek üzereydi. Yakınlığımız beni geriyordu ama bu karanlık oda da ona yakın olmak o kadar da korkutucu değildi.
"Seni ne korkuttu?" Dedim tekrardan. Bakışlarını ellerinden çekerken yüzümde dolaştırdı. Bana bakarken hem çirkin hem güzel hissediyordum.
Donuk bakıyordu fakat aynı zamanda ise derindi. Gözlerimi kapatıp bu düşüncelerden sıyrıldım. Dikkatimi tekrardan ona verdiğimde terlemiş ve birbirine yapışmış saçlarının arasından ellerini rahatsızca geçirdi."Bilmiyorum." Dedi sessizce. Buruk sırtını dikleştirdi ve derin bir nefes aldı. "Bilmiyorum çünkü onları göremedim bile." Ve koca elleri uzamış saçlarından tekrar geçti.
"Seni korkutan, onları görmemiş olman mı?" Nefesim onun ses tonuna yakındı. Titrek ve kısık.
"Onlar, demek istediğim bir yerdeydim ve her yerden Aaliyah'ın haykırışları ve çığlıkları annemin ağlama sesleri geliyordu." Nefesi bu kısa cümleye rağmen sertçe kesildiğinde bedenini geriye atıp koltuğa yasladı. Canı ve yaraları hala acıyor olmalıydı.
"O seslerin hepsi..." sesi o kadar çatlaktı ki ağladığına neredeyse yemin edebilirdim. Ama bunu benim önümde yapmazdı.
"Hepsi bana o günü hatırlattı." Yutkundu ve göğsü hızlıca inip kalktı. Gözlerini yumduğunu gördüm.
"Onları yalnız başına bıraktığım günü. " gözlerini avuç içleri ile sertçe yumarken buradan artık onun için gitmek istiyordum.
"Onlarla gitmeliydin." Dedim kendi kendime fısıldayarak. Ne yazık ki neredeyse dibinde olduğumu unutmuştum.
Avuç içleri gözlerini ovmayı bir anda bıraktığında içimde sıcak bir korku yayıldı. Ellerini gözlerinden çekip tembel gözlerini bana dikti ve kaşlarını çattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blake / Shawn Mendes
FanficBu hikayede kötü şöhret ona aitti. Kötü şöhret Shawn'ındı.