Multi: İdil Öncü
İmge'nin nam-ı diğer ablamın, ona bu şekilde hitap etmemden hoşlanmazdı, evimizin gurur üyesi olduğunu söylemek abartı kaçmazdı. Ailede onu en çok kimin sevdiğini de söylemek oldukça zordu. Küçüklüğünden bu yana hem sosyal hem de eğitim anlamında büyük şeyler başarmış, dillerden düşmemiş biriydi.
Onu severdim çünkü beni daima anlar ve tüm sorunlarımda bana destek olurdu. Annemin yokluğunda bana sağlayabileceği tüm imkânları sağlamış bir kişiden bahsediyorduk burada. Bir bakışımdan her şeyi anlayabilen sevgili İmge'den. Onu nasıl sevmezdim ki? Kalbinin güzelliği yüzüne yansımış gibiydi.
Küçük erkek kardeşimse, İlker, ona adeta tapardı çünkü İmge hiç şikayetçi olmadan onunla saatlerce oynadığı online oyunlar hakkında konuşabilir ve gerektiğinde harcayabileceği nakit parayı tedarik ederdi. Eh, on iki yaşındaki bir erkek çocuğu için bu dünya üzerindeki en önemli olaylardan biri olmalıydı.
Babam ise onunla daima gurur duyardı. Geçtiğimiz yıl dereceyle bitirdiği hukuk fakültesinin ardından göğsünü şişire şişire onu ne kadar sevdiğini koca bir gün boyunca anlatıp durmuştu. O da kendince haklıydı. Annemin ardından bize, ben ve İlker'e, adeta annelik yapmıştı. Tüm dertlerimizde yanımızda olmuş ve bir şeye ihtiyacımız olduğunda gocunmadan elinden gelen her şeyi yapmaya çalışmıştı.
Çünkü İmge böyle biriydi.
Ailecek oturma odasındaydık ve televizyonda oynayan üçüncü sınıf bir korku filmini izliyorduk. En azından izliyormuş gibi yapıyorduk. Korku filmlerini ailede kimse sevmezdi ama hafta sonuysa ve saat geç olmuşsa başka şansımız yok demekti.
Babamın telefonu inatla bir kez daha çaldı. Film başladığından bu yana gelen altıncı çağrıydı. "Kusura bakmayın çocuklar. İsmail randevu düzenlemesini halledememiş, onunla ilgilenmem gerekiyor."
"Sorun yok baba, keyfine bak." İmge hepimizin yerine cevap verdiğinde memnun olmuştum. Çünkü böyle ikili diyalogları pek sağlam biri sayılmazdım. Babam bir hışımla telefonu açıp mutfağa doğru ilerlerken İmge ile göz göze geldik ve ikimizde omuz silkmekle yetindik.
Babam diş hekimiydi. Yıllarını bu sektörde geçirmiş ve kendi muayenesini açtıktan sonra işlerin dilediği gibi geçeceğine inanmış bir adamdı. Gel gör ki öyle bir şey olmamış; eskiden çalıştığı hastaneye kıyasla daha çok mesai yapmasına neden olmuştu. Bundan hiçbirimiz şikâyetçi değildik. Onun işini sevdiğini bilirdik.
"Sence babamdan yeni bilgisayar için izni şimdi mi almalıyım?" İlker ne ara dibime kadar gelmişti farkında değildim ama sorusu üzerine abartılı bir şekilde gözlerimi devirdim.
"Bunu öğrenmenin tek bir yolu var." Demekle yetindim. İlker kuşkuyla bana baksa da tatmin olmamış gibi İmge'ye döndü. "Abla sence izni şimdi mi alayım?"
"Sen yoksa hâlâ o bilgisayara sahip olabileceğini mi düşünüyorsun?" Gülüşümü bastıramadan kıkırdadım. İlker öfkeyle bir bana bir de İmge'ye baktı. "Haksızlık." Diye sızlanmakla yetindi.
İmge öne doğru eğilerek İlker'in burnunun ucuna dokundu. "Bunu bizi sahte belgeyle kandırmadan düşünecektin."
Babam bu yıl İlker ile uzun zamandır istediği bilgisayarı almak için anlaşmaya gitmişti. Tek bir şartla tabii. O da yılsonunda takdir belgesi getirmesiyle. İlker hiçbir zaman ne ben ne de İmge kadar çalışkan bir öğrenci olmamıştı. Başta buna şiddetle karşı çıksa da sonrasında pes edip kabul etmiş ve çalışacağına dair saatlerce nutuk çekmişti. Sonuç ise belgeyi alamayınca başvurduğu sahte takdir belgesi olmuştu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYNI KIYIDAN BAKALIM [ TAMAMLANDI ]
Teen FictionMutlu olmak için bir erkek arkadaşa ihtiyacım yoktu. Bunu bilerek büyümüş ve ona göre hayatımı şekillendirmiştim. Şimdiyse her şeyin boka batışına anbean şahit oluyordum. Ne mi olmuştu? Eh, bunu öğrenmek için biraz beklemeniz gerekecek. Neticede be...