55

601 24 4
                                    

Multi: Bora Candemir

"Şimdi durumlar nasıl peki?" dedi Bora elinde bugünün takvim yaprağıyla oynarken. 10 Aralık kâğıdına bakmaktan kendimi alıkoyamıyordum. Bir ay sonra dönem neredeyse bitmek üzere olacaktı.

Vay be.

"İdil?" dedi Bora huzursuzca. İrkilerek ona baktığımda takvim yaprağını katlayıp avcunun içine sıkıştırdı.

"Efendim?" sesimdeki afallama gülümsemesine neden oldu.

"Her şey yolunda değil mi?"

"Evet." Dedim tereddütle. Cumartesi günü evde oturuyordum ve Bora beni ziyarete gelmişti. Hazan ile aramızı tamamen toplamış, Hazar olayını arkamızda bırakmıştık. En azından ikimizde bu konu hakkında konuşmamaya çalışıyorduk.

"Hazan ile nasılsınız?"

"İyiyiz." Dedim tek kelimelik cevap serime devam ederken.

"Hazar konusunda ne diyor?"

"Bir şey demiyor."

"Peki sen Hazar ile nasılsın?"

Ona şaşkınlık dolu bir ifadeyle baktım. "Cidden mi Bora?" demekten kendimi alıkoyamadım. "Yine aynı şeyi mi yapacağız?"

Omuz silkti. "Sadece nasıl olduğunu anlamaya çalışıyorum."

"Beni boş ver." Dedim konuyu değiştirmeye çalışarak. "Sen anlat. Nasıl gidiyor hayatın?"

"Stajlarımla uğraşıp duruyorum. Okul bitmiyor ama ben bittim. Öyle de saçma bir durumun ortasındayım."

"Normal." Dedim gülerken. "Beş yıldır okuyorsun ama hala mezuniyetin kıyılarından bile geçemiyorsun."

"Çok biliyorsun sen." Dedi Bora kaşlarını çatarken. "Hazırlık okudunuz İdil Hanım. Yani siz de altı yıl okuyacaksınız. Bence benimle dalga geçmek için doğru konumda değilsin."

Gülüşüm yarıda kesildi. Haklıydı. Yutkunmaya çalışırken ona bakmaktan kaçındım.

"Ya," dedi bu defa Bora gülerek. "Adamı böyle de madara ederler."

"Öf, çok biliyorsun sen." Dedim onu taklit ederek. Bora halime kahkahalarla karşılık verirken ben de bacaklarımı kendime doğru çekip ona bakmıyormuş gibi izlenim verdim. Evimin salonunda Bora ile oturmak garip hissettirse de rahattım. Bora ile olanları aşabildiğimiz için mutluydum. Arkadaşlığımız bozulmamıştı ki bu en önemlisiydi.

"Hazar..." dedi tekrar konuyu dağıtarak. Derin bir soluk verdim. Neden sürekli buraya girmek zorundaydık ki? Bora ile Hazar hakkında konuşmak istemiyordum. Zaten düştüğü konum yeterince kötüydü; bir de ben onun üzerine oynamak istemiyordum.

"Bunu konuşmasak?"

"İdil nasıl olduğunu merak ediyorum." Diye paylamaya çalıştı beni. Başımı hızla iki yana salladım.

"Bak yeterince saçma olaylar yaşadım. Bir yenisini yaşamak istemiyorum. Hem ne güzel arkadaşlığımız da etkilenmedi. Yani..."

"Yani?" dedi dikkatle. Mavi gözlerine kaçamak bir bakış attım.

"Seni kaybetmediğime mutluyum."

"İdil sana bir soru sorabilir miyim?" dedi ciddi bir şekilde. Ona devam etmesini ima eden bir şekilde karşılık verdim. "Hazar haricinde biriyle olmak ister miydin?"

"Ben..." bekledim ve gerçekten ne cevap vermem gerektiğini düşündüm. "Sanırım hayır."

"Peki, daha önce hiç ilişkin oldu mu?"

"Hayır." Dedim tek kaşımı havaya kaldırarak. Bu şekilde dışarıdan komik göründüğümü bilsem de aldırmadım.

"O zaman yapıp yapamayacağını nereden biliyorsun? Benim anlamadığım şey bu."

Alt dudağımı dişledim. "Bence bir şeyleri bilmek için illa ki tecrübe etmeye gerek yok."

"İlişki işleri tamamen deneme yanılmadan ibarettir."

"Ne yani? Şimdi ben cahil falan mıyım?" dedim kendimi tutamadan. "Sevgilim olmadı diye çocuk falan mı ilan edildim?"

"Hayır," dedi bana zıt bir şekilde sakinliğini koruyarak. "Onu demek istemediğimi biliyorsun."

"Açıkla o zaman. Ne demek istiyorsun?"

Derin bir nefes aldı ve sırtını geriye doğru yaslayıp birkaç saniye bekledi. "Sadece..."

"Sadece?" dedim büyük bir merakla.

"Sen ve ben, bir gün olabilir miyiz onu merak ediyorum."

Çenemin yere düştüğünü hissettim. Böyle bir cevap almayı beklemiyordum. Şaşkınlıktan ne diyeceğimi hatta ne yapacağımı bilemezken Bora başını kaldırıp bana dikkatle baktı. Mavi gözlerinde salt bir merak vardı. İşte şimdi sıçmıştım.

"Bu hayır demek sanırım." Dedi acı dolu bir gülümsemeyle. "Teşekkür ederim cevapladığın için."

Boğazımda acımtırak bir tat baş gösterdi. Yüzümü buruşturmamak için ekstra bir çaba gösterirken Bora sıkıntıyla başını benden öte tarafa çevirip öylece bekledi. Onu kırdığımı bilmenin bilinciyle benim de canım acıyordu.

"Özür dilerim." Dedim fısıltıyla karışık bir şekilde. Bora bana bakmasa da başını sallamakla yetindi. "Hep olgunluk gösteren taraf olduğun halde bu durumda olduğun için gerçekten üzgünüm. Ben... Eğer elimde bir şans olsaydı-"

Cümlemi sabırsızca kesti. "Elinde bir şans olsaydı beni sevmeyi seçer miydin?"

Gözlerim yanmaya başladı. Ah, hayır ağlayacaktım yine!

"Bir cevap vermen gerekiyor."

Alt dudağımı dişlerken, "Hayır." Dedim büyük bir dürüstlükle. Sesim cılız ve titrekti. Bir yaş yanağımdan süzüldüğünde Bora bana baktı. Onun da uçuk mavisi gözleri hafiften kızarmıştı.

"Tamam." Dedi ve oturduğu yerden uzun boyuna rağmen rahatlıkla kalktı. "Gitme vakti."

"Bora hayır." Dedim hızla ben de yerimden kalkarken. "Böyle yapma."

"İdil bir şey yapmıyorum." Dedi bana ciddi bir ifadeyle bakıp. "Evime gidiyorum."

"Bora lütfen." Dedim ağlamaya devam ederken. "Özür dilerim, özür dilerim, özür-"

Bora'nın elleri omuzlarımdan kavradı ben. "İdil tamam."

Bulanıkta olsa ona baktım. "Özür dilerim."

"Sorun yok, başa çıkabileceğim bir şey bu. Rahatlar mısın?"

"Özür dilerim." Dedim kukumav kuşu gibi devam ederken. Bora sesli bir biçimde inledi ve beni kendine çekti. Yüzüm göğsüne çarptığında ağlamam şiddetlendi. Onu düşürdüğüm durum bana; Hazar'ın beni düşürdüğü durumu hatırlatıyordu. Benim çektiğim şeyleri, Bora'nın da çektiğini düşünmek canımı deli gibi yakıyordu.

"Tamam." Dedi bir eli saçlarımda dolaşırken. "Ağlama lütfen."

"Özür dilerim." Dedim milyonuncu kez çünkü ne diyeceğimi bilmiyordum. Yüzümü göğsüne biraz daha gömmeye hazırlanıyordum ki; beni kendinden uzaklaştırdı.

"Ben de özür dilerim." Dedi hıçkırıklarımın arasında. Ben ne olduğunu anlamaz bir biçimde ona bakarken başını bana yaklaştırıp öptü. Dudaklarımdan öptü! Dudaklarımın üzerindeki hafif baskı sadece iki saniye sürdü. Ben onu itmeye fırsat bulamadan o geri çekildi ve kaşla göz arasında ortadan kayboldu.

Parmaklarım dudaklarım üzerinde asılı kalmış bir haldeyken dış kapının açılıp kapandığını duydum. Hiçbir şey diyemedim. Hiçbir şey yapamadım. Ağlamam kesildi ve ben öylece salonun ortasında dikildim.

Şimdi ne halt yiyecektim?

AYNI KIYIDAN BAKALIM [ TAMAMLANDI ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin