46

639 29 2
                                    

Multi: Hazar Acar

Kahvaltıda Hazan, Hazar ve ben yaptığımız krepleri yemeye çalışıyorduk. Ben daha ikincisini bile bitirememişken Hazan dördüncü krepe uzandı. Hazar ise kendisinden beklenmeyecek bir performansla ikinci krepini yemeye çalışıyordu.

"Hazar sen ne ara böyle hasta oldun ya?" dedi Hazan şaşkın bir şekilde.

"Üşütmüşüm işte."

"Ama ne zaman?"

O gecenin sabahında Hazar'ı balkonda bulan bendim. Hazan kendi telaşında balkona bakmayı düşünmemişti. Sonuçsa buydu işte. Ayrıca Begüm ve Hazar ayrılığından da bir haberdi.

"Çok soru soruyorsun be kızım." Dedi Hazar bıkkınca. Yemekte zorlandığı krepi tabağa bıraktığında suratını buruşturdu. "Afiyet olsun size."

"Nereye ya?" Hazan keyifsizce konuştu.

"Hazırlanmaya." Dedi Hazar hesap vermenin hissiyatıyla. Hazan burun kıvırsa da üstelemedi.

Hazar mutfaktan çıktığında Hazan merakla bana döndü. "Bunun neyi var?"

"Ben ne bileyim?" dedim omuz silkerken. Hazan şüpheyle yüzüme baktı.

"Emin misin?"

"Ay, eminim Hazan." Ben de krepimi tabağa bırakıp ayaklandım. Hazan dehşetle yüzüme baktı.

"Sen nereye?"

"Hazırlanmaya." Dedim göz kırparak. Aralık dudaklarıyla bir balığı andırıyordu. Arkamı dönüp mutfaktan çıktığımda banyoya giden Hazar ile karşılaştım. Durdu ve bana burukça gülümsedi.

"Teşekkür ederim."

Kaşlarım çatıldı. "Neden?"

Hazar mutfak tarafına baktı; hemen ardından da elini omzuma koyup gülümsedi. "Begüm olayını ona anlatmadığın için."

Kırılmış bir ifadeyle, "Bunu senin söylemen daha doğru olur diye düşündüm." Dedim.

Hazar bir şey demedi ve omzumdaki elini çekip banyoya girdi. Ben de odama gidip üzerime bir şeyler geçirdim. Gece uyumadan önce valizimi topladığım için çok bir işim yoktu. Saçlarımı taradım ve odamı son kez toparladım. Odadan çıktığımda Hazar çoktan hazırlanmış bir halde kapının önünde dikiliyordu. Montuna uzandı ve fermuarı boğazına kadar çekti. Yeşil şişme montu gözlerini daha çok ön plana çıkartıyordu.

"Hazır mısın?" dedi bana hitaben. Başımı onaylarcasına salladım. Hazan salondan çıktığında hala pijamalarıylaydı. Bu da demekti ki; Hazar ile girdiği münakaşayı kaybetmişti. Havalimanın Hazar götürecekti beni. Oradan da Tuzla'ya geçecekti.

"Şimdi gidiyor musun sen?" dedi dudaklarını büzerken. Gülümsemeye çalışarak onu onayladım. Aramızdaki mesafeyi kapattı ve beni sıkıca kucakladı.

"Erken gelmeye bak."

"Abartıyorsun Hazan. Altüstü kız üç günlüğüne ailesinin yanına gidiyor." Diye araya girdi Hazar. Hazan ona ters bir bakış atsa da sarılmayı bölmedi.

"Seni çok özleyeceğim."

"Ben de öyle." Dedim gülümseyerek. Hazan sarılmayı kesip bana geçmem için müsaade ettiğinde valizimi sürükledim. Hediyelik eşyalar yüzünden koca bir valizle Antalya'ya gitmek benim suçum değildi.

Hazar hasta haline rağmen öne atıldı ve valizimi alıp kapıdan çıkarttı. Hazan'a tekrar döndüğümde bana gülümseyerek el salladı. "Kendine dikkat et."

"Sen de hayatta kalmaya çalış tamam mı?" dedim. Hazan neşeden yoksun bir şekilde güldü.

"Çok komik."

"Ararım seni inince." Dememle işaret parmağını bana doğru doğrulttu.

"Aramazsan..."

"Arayacağım." Dememle sırıttı. "Görüşürüz."

"Görüşürüz." Dedim ve Hazar'ın arkasından ben de asansöre binip aşağıya indim. Hazar'ı valizimi arabanın bagajına yüklerken bulduğumda tebessüm ettim.

"Yardıma ihtiyacın var mı?"

Bana ters bir bakış attı. "Çok konuşma da kemerini bağla bakayım."

Dediğini yaptım ve yolcu koltuğuna oturup kemerimi bağladım. Çok geçmeden Hazar da yanımdaki yerini aldı ve arabayı çalıştırıp burun çekmeleri eşliğinde yola koyulduk.

• • •

"Buradan sonrasında artık tek başımayım." Dedim mutsuz bir şekilde. Hazar'ın da benden aşağıya kalır yanı yoktu. Gerçi onu üzen şey benim gitmem değildi ama olsun.

"Gittiğinde haber vermeyi unutma tamam mı?"

"Tamam." Dedim ve valizimin tutma kısmını sıktım. Sarılmalı mıydım? Elbette ama benim buna cesaretim yoktu! Sanki iç sesimi dışarıya yansıtmışım gibi Hazar silik bir halde güldü. "Gel buraya."

Ve beni tekrar kucakladı.

Bu defa ağlamıyordu. Kolları beni sıkıca sararken tatmadığım güzel bir duygunun içine saplanıp kalmış bir ok gibi hissediyordum. Midemde bir düğüm var gibiydi ve Hazar ile ne zaman böyle yakın temasa girsem varlığını göstermeye daha çok çalışıyor gibiydi.

Geri çekilirken kendimi bile şaşırtacak bir şey yaptım ve Hazar'ın yanağına öpücük kondurdum. Yeşil gözleri hayretle parıldayıp bana bakarken utançla başımı eğdim. Bir şey demedim çünkü söyleyeceğim hiçbir şey, yaptığım şeyi aklayacak değildi. Gerçi o kadar kötü bir şey yapmış sayılır mıydım?

"Özür dilerim." Dedim kendimi tutamadan. Başımı hala kaldıramıyordum. Cevap gelmedi ve bu sessizlik beni daha da rahatsız etti. Kendime küfürler savururken sağ yanağımda bir el hissettim ve eş zamanlı olarak da sol yanağımda Hazar'ın dudaklarının baskısını.

"İyi yolculuklar İdil." Dedi içimi titretecek kadifemsi bir sesle. Allak bullak bir ifadeyle ona baktığımda dudağının kenarında uçuk bir gülümseme vardı.

Bu an gerçekti değil mi?

AYNI KIYIDAN BAKALIM [ TAMAMLANDI ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin