62

623 23 1
                                    

Multi: Hazar Acar

Asansörün kapıları açıldığında heyecandan boğazım patlayacakmış gibi hissediyordum. Üzerime giydiğim kısa eteğin ve omuzları açık bluzun da bu konuda bana etkisi büyüktü.

"Hazır mısın?" dedi Hazan asansörde dudağına sürdüğü ruju yedirirken. Başımı ağır ağır salladım. Kapının önüne geldik ve zile bastık. Beş saniye bile geçmemişken-evet, bunu saymıştım- Hazar kapıyı açtı.

Üzerinde soluk renkli kot bir gömlek altında da siyah dar bir pantolon vardı. Uzun boyu ve güzel vücuduyla karşımda dikilirken yutkunma ihtiyacı hissettim. "H-hoş geldiniz." Dedi Hazar gözlerini benden ayırmadan. Alt dudağımı dişlerken Hazar'a kaçamak bir bakış attım. Sırıtarak bir bana bir de Hazar'a bakıyordu.

"Doruk yok mu?"

"Gelmedi henüz." Dedi Hazar gözlerini benden çekmeden. Bu iyi bir şeydi değil mi? Yani beni daha önce bu kadar makyajlı görmediği için tiksiniyor olamazdı?

"Ben gidip onu alayım."

"Tamam." Dedi Hazar ne dediğini bilemeyerek.

"Ciddi misin?" dedi Hazan gülerek. "Vay canına. Hadi İdil içeri geç. Ben kaçtım." Öne doğru iteklenmemle birlikte Hazar kendine geldi. "Ne? Ne dedin?"

"Öptüm! Yarım saate geliyorum."

"Nereye gidiyorsun!" diye seslense de Hazan kendini çoktan asansöre atmıştı. Hazar gözlerini devirirken tekrar bana baktı ve burukça gülümsedi. "Gelsene içeri."

Ayağımdaki topuklularla zor olsa da içeri geçtim ve düşmeden hemen önce onlardan kurtuldum. Siyah ince çorapla kendimi çıplak hissediyordum. Üzerimdeki etek o kadar kısaydı ki sanki hiçbir şey giymemiş gibi hissediyordum. Ah Hazan!

Koltuklardan birine otururken dakika bir gol bir diye içimden geçirdim. Hazan istediğinde nasıl da ortalıktan kaybolabiliyordu. Gerçi az önceki olayı biraz kendi lehine kullanmış olsa da Hazar ile baş başaydım. Gerisi pek de mühim değildi.

"Neden bana öyle bakıyorsun?" dedim gülüşümü bastırmaya çalışırken. Sanki en son konuşmamız hiç olmamış gibi. Hazar çarpık bir şekilde güldü ve koltuğun kenarına oturup bana tepeden bakmayı sürdürdü.

"Güzel olmuşsun." Dedi kaşları havalanırken. Dudakları hala aralıktı ve bu hali istemsizce midemin kasılmasına neden oluyordu. Ona karşı duyduğum bu şey neydi? Arzu muydu yoksa?

"Teşekkür ederim." Dedim üst dudağımı dişlerken. Hazar başını hafifçe sağa sola salladı. "Gerçekten çok güzel olmuşsun İdil."

"Utandırıyorsun." Dememle gülüşü derinleşti. "Vay canına." Dedi kendi kendine söylenirken. "Makyaj bir insanı ancak bu kadar değiştirebilir."

Kaşlarım çatıldı. "Kötü mü olmuşum?"

"Hayır," dedi sertçe ama hemen ardından gülümsedi. "Güzel olmuşsunu kaçıncı baskıyı söyleyeyim?"

Bakışlarımı ondan kaçırıp tebessüm etmeyi sürdürdüm. Kalbim boğazımda atıyor, midem burkuluyor ve ellerim uyuşuyordu. Bu şeyler yan yana gelince bile başım dönüyordu. İçerisi fazla mı sıcaktı?

"Bir şeyler içmek ister misin?"

"Su olabilir." Dememle hafif bir gülüş sesi işittim ama ondan yana bakmadım. İfademdeki ablaklığı görmesini istemiyordum. Hazar birkaç saniye sonra koca bir bardağa doldurulmuş suyu uzattı. Teşekkür edip suyumu yudumlarken kurak toprağa su damlası düşmüş gibi hissediyordum. Biten bardağı ellerim arasında tutarken kabaca elimden çekti ve mutfağa bırakıp tekrar yanıma geldi. Yüzünde garip bir ifade vardı ve hemen yanıma oturup dikkatle yüzüme baktı.

AYNI KIYIDAN BAKALIM [ TAMAMLANDI ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin