54

612 24 3
                                    

Multi: İdil Öncü

"Hadi," dedi Hazar yatağın üzerindeki yorganı açarken. "Yat bakalım şuraya."

"Emin misin?" dedim büyük bir dikkatle. Saçlarım yüzümü kapatırken ne de rahattım

"Hadi İdil." Hazar'ın sabrı tükeniyormuş gibiydi. "Yeni nevresimler getiririm şimdi."

"Ben..." duraksadım ve ağlamaktan kısılmış gözlerimle ona baktım. "Yeni nevresim istemiyorum."

Hazar alt dudağını dişledi ve başını benden öteye çevirip birkaç saniye durdu. "Tamam."

Açılmış yatağın içine kıvrıldım ve Hazar'ın üzerimi örtmesine izin verdim. Gözyaşlarım yeniden akmak için hazırlanırken yüzümü yastığa gömdüm. Hazar'ın iç gıdıklayıcı kokusu ciğerlerime dolduğu an yaşlar arka arkaya akmaya başladı. Sessizce ağladım. Sırtım Hazar'a dönük olduğu için görünmemeyi umdum. Çünkü kendimi dizginleyecek gücüm yoktu. Hele de şuan hiç...

Hazar'ın odadan çıkmasını bekledim. Adım sesleri duydum ama odanın içerisinde dolandı. İçimdeki merak duygusuna yenilip başımı yastıktan kaldırdım ve arkama doğru döndüm. Hazar oradaydı işte. Yatağın karşısındaki koltuğa oturmuş kendiyle olan savaşını veriyordu. Dirseklerini dizlerine koyup; elleriyle yüzünü ovuşturuyordu.

Omuzlarıma çöken vicdan azabıyla sırtımı başlığa yaslayıp oturur hale geldim. Hazan gelene kadar gün nasıl da normal ilerliyordu. Sonrası ise şiddetli bir depremden çıkan harabeye benziyordu.

Dakikalar birbirini kovaladı. Ben, yüzünü ellerine gömmüş Hazar'ı izleyip ne halt yiyeceğimi düşünüp durdum; Hazar da canını sıkan şeyle mücadele etti. Sessizlik kulak tırmalayıcı bir hal alırken göz kapaklarım açık kalmakta zorlandı ve ben ne olduğunu kavrayamadan beni uykunun kollarına teslim etti.

• • •

Baş ağrısıyla uyanmaktan daha kötü bir şey varsa o da abanılan bir zil sesi eşliğinde baş ağrısıyla uyanmaktır. Açık ve net. İnce ve kesik bir inlemeyle başımı yastıktan kaldırdığımda toparlanmakta güçlük çektim.

"Bu ne lan?" dedi Hazar yattığı yerden toplanarak. Odadaki koltukta o da benim gibi sızmış ya da kendi rızasıyla uyumuştu, emin değilim. "Alacaklı gibi."

"Kapıcıysa siktim belası-" durdu ve bana uykulu gözleriyle kaçamak bir bakış attı. "Kusura bakma."

Hazar odadan çıktığında ben de yataktan kalkıp kapının arkasında kalan boy aynasının karşısına geçtim.

"Günaydın." Dedi boğuk ama kendinden emin bir ses. Hazan...

"Hazan?" dedi Hazar, benim de yaşadığım şaşkınlığı dile getirerek. "Burada ne işin var?"

"Günaydın Hazar." Dedi arkadan başka bir ses. Göremesem bile kim olduklarını anlayabiliyordum. Doruk'tu bu defa konuşan.

"Ne oluyor lan?" Hazar'ın cümlesi karşısında sıkıntıyla gözlerimi kapattım. Hazan birazdan benim de burada olduğumu öğrendiğinde işler tamamen boka batacak ve kurtulamayacaktım.

"Biz konuşmaya geldik de..." Doruk devam ederken Hazan araya girdi. "Aranızdaki sorunu şuanlık unutsanız biraz? Gerçekten benim derdim çok başka."

"İçeri geçin." Dedi Hazar. Ben de kapının arkasında saklanır gibi beklemeye devam ettim. Hazan ve Doruk içeri girdiklerinde odanın kapısından içeri Hazar girdi ve bana kaçamak bir bakış attı.

"Hazan ve..." fısıldıyordu...

"Burada değilim." Dedim elimle sessiz olmasını işaret ederek. Tam da o esnada "Hazar-"

"Gelme!" dedi Hazar sertçe kapıyı kapatırken. Ben korkuyla Hazar'a bakarken Hazan kapının öteki tarafında ritim tutarak vurmaya başladı. "İdil'in burada olduğunu biliyorum."

"Ne?" dedi Hazar şaşkınlığını saklama gereği duymadan. "Ne saçmalıyorsun sen?"

"Doruk benim erkek arkadaşım, biliyorsun değil mi?"

"Erkek arkadaşını sikeyim." Dedi Hazar tamamen varlığımı unutarak. "Şu soktuğumun şeyini söyleyip durma bana." Öfkelenmişti yine. Durumumuzu unutmuş gibi kapıyı açtı ve Hazan'a sertçe baktı. "Beni anladın mı?"

"Tamam." Dedi Hazan ondan beklenmeyen sakinlikle. "Bana biraz müsaade eder misin?"

"Neye?"

"İdil ile konuşmak istiyorum."

"Hayır Hazan." Dedi Hazar tekrar eski ciddiyetine bürünerek. "Dün olanlardan sonra bir süre ikinizin yalnız kalmaması taraftarıyım."

"Öf, çekil şuradan ya." Hazan dün Hazar için attığı nutukları unutmuş gibi onu itekledi ve içeri tamamen girip bana baktı. Gözlerinde o öfke yoktu bu defa. "İdil konuşmamız lazım."

Hazar tereddütle bana bakarken başımı hafifçe salladım. Hazan buraya benimle konuşmaya gelmişti ve ne yaparsam yapayım kaçışım olmayacaktı. Sahi kaçmak istiyor muydum?

"Tamamdır."

Hazar odadan istekli olmasa da çıktığında Hazan ile birbirimize kaçamak bir şekilde baktık. Pekâlâ... Başlıyorduk ama nasıl?

"Gel otur." Dedi Hazan, Hazar'ın yatağının ucuna otururken. Dediğini yaptım ve aramıza mesafe bırakarak oturdum. Dün evden çıkarken üzerimde olan pijamalarımla karşısında durmak garip hissettiriyordu. Hepsinden çoksa dün olanlar aklıma geldikçe ne yapacağımı bilemememdi.

"Öncelikle... Dün olanlar için özür dilemek istiyorum." Hazan'ın sesi kısık ama anlaşılırdı. "Fevri davrandım ve saçmaladım. Seni ne kadar kırdığımı göremedim. Özür dilerim İdil."

Bir şey demem gerekiyordu ama ne söyleyeceğimi bilmiyordum. Ne vardı ki Hazan benim yerime devam etti.

"Hazar'ı dün akşam öyle kötü görünce gözüm döndü. Begüm'e olan öfkemi senden çıkardım. Aptalca şeyler söyleyip durdum ve kalbini fena kırdım. Beni affeder misin bilmem ama üzgün olduğumu bil."

"Ben..." duraksadım ve Hazan'ın kızarmış gözlerine baktım. "Ben de özür dilerim. Senden sakladığım için. Hislerimi de olanları da sakladım. Doğru değil biliyorum ama seni kaybetmekten korktum Hazan."

"Bana söyleseydin ben sana kızmazdım ki İdil." Hazan'ın sesi titriyordu. "Aptal ikizimin garip bir olayı var ben de anlamadım. Senin suçun değildi."

"Saçmalama," dedim gülmeye çalışarak. "Hisler benim hislerim. Hazar'ın bunda bir olayı yok."

"Tipi çok mu güzel o şerefsizin?"

Güldüm ve karşılık vermedim çünkü öyleydi. Hazar gerçekten de çok güzel bir adamdı. Yüzü o kadar güzeldi ki; insan bakarken kendini kaybetmekten kendini alıkoyamıyordu.

"Sanırım bu evet demek." Hazan bunu kendine söyler gibi söyledi. Başını öne eğdi ve kucağındaki elleriyle oynadı. "Beni affeder misin?"

"Sen de beni affedersen?" dememle hızla başını kaldırdı ve dolu gözleriyle bana bakıp gülümsedi.

"Seni çok seviyorum aptal kız." Dedi ve bana doğru atılarak sarıldı. Ona sıkıca sarılırken ben de ağlamama engel olamadım.

"Ben de seni seviyorum. Ayrıca aptal değilim."

"Hayır," dedi yüzünü omzuma gömerken. "Hazar'ın akımına kapılan her kız aptaldır."

Güldüm ve hafifte olsa sırtına vurdum. Sanırım Hazan bu konuda haklıydı.

AYNI KIYIDAN BAKALIM [ TAMAMLANDI ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin