41

703 24 0
                                    

Multi: İdil Öncü

Doğum günü tam bir fiyaskoydu. Caddede adını bile bilmediğim bir pub tarzı yerde gösterişli olmayan bir kutlama yapılıyordu. Hazan ve Hazar'ın arkadaşlarından oluşan topluluk genel bir uyum yakalayamamış olsa da kendi çaplarında eğleniyor gibiydiler. Tabii ben bu grupların biraz dışarısında kalmış; pasif elemandım, olsun.

Önüme bırakılmış ufak pasta diliminden bir çatal daha aldım. Frambuazlı pasta baymasa da iştahımı kabartmıyordu. Hazan'ın zoruyla içtiğim, adını bile bilmediğim, kokteyli içmek de cabasıydı.

Bir saniye durdum ve düşündüm: Benim burada ne işim vardı?

"Bu sana bir saat önce sipariş ettiğim kokteyl mi?" dedi Doruk merakla bana bakarken. Başımı olumlu anlamda salladım. Gözlerinde garip bir şaşkınlık vardı.

"Canını sıkan bir şey mi var?"

Her şey, demek istedim. Fakat onun yerine, "Hayır, her şey yolunda." Dedim. Yüzündeki ifade bana inanmadığının en büyük cevabıydı. Hafif alaycı ve birazcık da küçümseyici. Neden küçümsediği hakkındaysa hiçbir fikrim yoktu.

"Hadi ama İdil," dedi o gülüşünü korurken. "Herkese yalan söyle ama bana söyleme."

"Neden sana söylemeyeyim?" dedim burnumu kırıştırırken. Doruk etrafı hızla taradı ve bana doğru eğildi. Bir an aramızdaki yakınlık beni ürküttü.

"Çünkü aynı cephedeyiz."

Kaşlarım hızla çatıldı. "Neden bahsediyorsun sen?"

"Hazar'dan." Dedi sanki çok önemsiz bir şeymiş gibi. Hazar'ın ismini duymamla birlikte korkuyla etrafı kontrol ettim. Herhangi birinin duyma ihtimali bile beni ürkütüyordu.

"Ağzından çıkanı kulakların duymuyor galiba." Derken zorlukla gülüyordum. "O ne alaka?"

Doruk dişlerini göstermeyen bir biçimde gülümsedi. "İdil..." gülüşü genişledi. "Sana dedim, herkese yalan söyleme ama bana söyleme."

Sıkıntıyla saçlarımı karıştırdım. "Bak, ne dediğin hakkında hiçbir fikrin yok. O ve benim aynı cümlede bile olmamız saçma."

"O yüzden mi geldiğinden beri sürekli onu kesiyorsun?"

Hayretle ona baktım. "Sen beni mi izliyordun!" dedim dehşetle. Doruk omuz silkmekle yetindi.

"Köşeye sinince belki başkaları görmüyor olabilir ama ben görüyorum. Çünkü zamanında ben de öyleydim."

"Nasıl yani?"

Önemsiz bir şeyden bahseder gibi elini salladı. Aramızdaki mesafeyi kapatıp yanımdaki boş tabureye oturdu. Bana kıyasla oldukça uzun bacaklarını bar tezgâhı ile arasına sıkıştırırken gülümsedim. Kısa boylu olmanın ara sıra avantajlarını yaşıyordum.

"Bak şimdi," dedi ve elindeki ellilik birasından bir yudum aldı. "Anlatacaklarım aramızda kalacak tamam mı? Çünkü bu pek insanlara anlattığım bir şey değil."

"Elbette." Dedim izci sözü vererek. Doruk güldü ama uzatmadan devam etti. Konunun ben ve Hazar'dan uzaklaşması biraz rahatlamamı sağladı.

"Hazan'ı ilk iki sene önce gördüm. Beğendim ama konuşmaya cesaret edemedim. Çünkü Hazar daha ikiziyle bizi tanıştırmadan böyle bir şeye yelteneni döveceğine dair nutuklar çekip durdu. Haliyle ben de üzerinde durmamaya çalıştım bu durumun. Nitekim öyle de oldu. İki sene boyunca kendi halimde takıldım. Hazan beni sima olarak bile silik bir biçimde hatırlarken; ben onu gayet iyi tanıyordum."

AYNI KIYIDAN BAKALIM [ TAMAMLANDI ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin