13-Eller Yukarı, YAKALANDIN.

297 13 7
                                    

Zar zor kaldırabildiğim elimi Toprağın dudaklarına götürdüm.

"Toprak lütfen, daha seni tanımıyorum bile..."

Sesim sanki cıyaklıyor gibi çıkıyor. Elimde değil, kontrol edemiyorum.

Toprak yavaşça geri çekildi. Mahçup bir ifade var yüzünde.

"Haklısın, bu kadar hızlı ilerlemek zorunda değil."

Bir an olsun bu sözler beni rahatlattı. Toprak hala ellerimi tutuyor.

Saat kaç oldu farkında değilim. Eve gitmeliyim ama bir yanım burada kalmak istiyor, bir yanım ise bir daha hiç burada olmamak, adeta bir çelişkiler bütünü oldum.

Toprak:
"Ne düşünüyorsun?"

"Bir şey düşünmüyorum, sadece olanlar... Aklım biraz karışık. Her şey çok hızlı oluyor."

Sahiden her şey çok hızlı oluyor. Toprağı daha kaç gündür tanıyorum, 4 gün mü yoksa 5.
Belki çok kötü bir insan. Kendimi ona teslim etmemeliyim.

Ellerimi yavaşça çektim.

"Toprak, sanırım ben eve gitsem iyi olacak, saat oldukça geç oldu."

"Ama daha etrafı bana gezdirmedin."

"Söz başka zaman gezdiririm."

"Ama bu oyun bozanlık."

"Sahiden benim için yoğun bir gün oldu, çok yorgunum."

Toprak sonunda ikna olmuş gibi.

"Tamam o zaman, seni evden almama izin vermedin bari eve bırakmama izin ver saat geç oldu."

Hayır...
Toprak arabayla gelmişti ve bu fazla dikkat çekiciydi babama yakalanabilirim, fakat Toprak izinsiz geldiğimden habersiz.

"Yok cidden ben kendim gitsem daha iyi olacak, zaten gayet güvenli bir kasabada yaşıyoruz. Herhangi bir sorun yaşamayacağımdır, emin ol."

Toprak bıkkın bir ifadeyle:

"Buna da tamam, ama yarın sabah seni ben alıyorum evden, buna itiraz etme lütfen."

Sanırım artık itiraz etme hakkım kalmamıştı.

"Peki."

Toprakla göl yolunun girişine kadar yürüdük. Vedalaşma zamanı geldi.
Toprak yanağıma doğru uzandı ve öptü.

"Görüşürüz."

Bu hareketi beni yine utandırdı ve heyecanlandırdı.

Oldukça utangaç bir sesle:

"Görüşürüz." dedim.

Bisikletime biner binmez arkama bakmadan sürdüm.

...

Eve geldim sonunda. Nasıl bir gündü bu, hayatımın en uzun günü olmalı.
72 saat sürdü sanki.

Bizimkiler umarım yokluğumu farketmemişlerdir.

Tekrardan odama çıkmak için merdivene tırmandım, ve çatıya çıktım.

Veeee YAKALANDIM.

Babam odamın camından bana bakıyor.
Of, napıcam şimdi ben?

Tekrardan çatıdan inip ormana doğru sonsuzluğa mı koşsam. Yok ya direk atlasam çatıdan. Yok o da olmaz sakat falan kalırım, kökünden bir çözüm olmalı.

Babam eliyle gel  işareti yapıyor.
Ecelim beni ölümüme çağrıyor. Ee yapcak bir şey yok kader bu önüne geçemezsin.
Başımı öne eğip odaya girdim camdan.

Babam dik dik bana bakıyor. Henüz bağırmadı, işte bu korkutucu.

Gayet sakin bir ses tonuyla:
"Duru neredesin sen kızım? Saat kaç farkında mısın?"

Saat kaç hiçbir fikrim yok.

"Baba... Özür dilerim."

Ağlamamak için kendimi zor tutuyorum. İşte tam bu an YARIL ARTIK BE YER, YARIL DA İÇİNE AL BENİ.

"Kızım neden bana dışarı çıkıcağını söylemiyorsun. Evden kaçmakta ne?"

"Haklısın baba."

Babam çok mahcup olduğumu anlamış olmalı. Dokunsa ağlıyacağım. Bu yüzden çok sert davranmıyor olmalı.

"Kimleydin, Kaanla mı?"

Baban kaşlarını çatmıştı şimdi. Kaan'ı sevmiyordu. Nedenini bilmiyorum fakat tahmin edebiliyorum, sonuçta bir baba her erkekten kızını kıskanır.

"Yok baba Kaanla değildim. Topraklaydım."

Babamın bir anda yüzü değişti. Sanki bu cevabım onu mutlu etti.

"Kızım deseydin ya, Toprakla dışarı çıkıcağız diye, izin verirdim."

Nasıl yani? Babamın bu tavrı beni oldukça şaşırttı. Duyduklarıma inanamıyorum.

"Gerçekten mi?"

"O nasıl bir soru. Toprak çok iyi bir çocuk, ailesi çok saygın bir aile."

Doğru, babamın yeni ortakları sonuçta, bu tepkiyi vermesi normal.

Babam odamdan çıkar çıkmaz kendimi yatağa attım.
Gün boyu olanları düşünerek uyudum.

...

Mafya Ve Melez VampirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin