♧1-Ama Sen Çok Cılızsın♧

14.4K 1.5K 1.2K
                                    

Gördüğüm saçma rüyalardan ve ağlayarak yatmamdan dolayı gece pek uyuyamamış ve sabah annemin spatulayla kazır gibi beni yatağımdan atmasıyla uyanmıştım.

Kendime gelmem bir yanda dursun annemin çığlıklarına rağmen gözlerimi açamıyordum.

Evet anne, tamam anne, biliyorum anne, geç kaldım anne!

Yüzümü zar zor yıkamış, okul formamı giyip mutfağa girmiştim. Saati görmemle birlikte hiçbir şey yemeden mutfaktan çıktım. Annemin "ne kadar sorumsuz bir çocuk oldun sen böyle" adlı nutuğunu dinlemeden evden çıktım. Ve bana korna çalan servisime kötü bakışlar atıp bindim.

En arkadaki klasik yerime oturdum. Buraya oturmayı severdim. Fazla konuşkan ve sürekli birileriyle muhabbet eden biri olduğum için en arkaya otururdum. Buradan servisteki tüm muhabbetlere dahil olup onları yönlendirebiliyordum. Ama şu an havamda olmadığım için kulaklıklarımı taktım ve başımı cama yaslayıp okula gidene kadar uyumaya çalıştım.

Okula geldiğimizde ise uykulu halime tezatla tuvalete koşturdum. Sınıfımın olduğu taraftaki tuvalete yetişemeyeceğimi anlayıp karşı koridordakine girdim. İşimi hallettiğimde mutlulukla gülümsedim.

Mutlu olmak benim için aslında kolaydı. Sebeplerim belliydi: Jungkook, işemek ve yemek yemek. Şu an aç olduğum ve yalnız olduğumu da hesaba katarsak;
Sanırım mutsuzdum.

Harbiden ne yıkıkmışım öyle.

Kendi kendime gülüp başımı salladım. Ve kabinden çıktım.

............................................................................

Jungkook~

Alarmımın sesiyle uyanıp gözlerimi açtım. Yine bir okul sabahı olduğunu hatırlayarak ofladım.

Çantamı, gerekli eşyalarımı ve ceketimi alıp mutfağa geçtim. Üstünkörü birkaç şey atıştırıp anneme bir öpücük verdim. Siyah ceketimi giyip evden çıktım. Servisi beklerken saçlarıma şekil vermeye çalıştım. Olmayınca kendi haline bırakıp karıştırdım.

Servisim gelince bindim ve en öndeki benim yerim olan ikili koltuğa oturup yan tarafına çantamı koydum. Arka koltuklara sığamıyordum ve genelde muhabbete dahil olmak istemiyordum. Çünkü çok boş konuşuyorlardı.  Kulaklıklarımı takıp yolu izledim.

Okula geldiğimde etrafıma bakmadan sınıfa geçtim. Çünkü koridordaki herkes kırk yıl görüşmemişler gibi sohbet ediyor ve gülüşüyorlardı. Okulda sabahın köründe gülmek için nasıl bir sebepleri olabilirdi ki? Okuldu burası yahu!

Sınıfa geçip yerime oturdum. Ve oturduğum esnada aniden karnıma bir ağrı girdi. Yüzümü buruşturmamaya çalışarak tuvalete yöneldim. Bir kabine girip işimi gördüm.

Ellerimi yıkarken arkadaş grubuyla durmuş bana sırıtarak bakan Minho'ya aldırmamaya çalıştım. Bu çocuk bana neden sırıtarak bakıyordu ki?

Peçete almak için elimi uzattığımda Minho gür bir sesle konuştu:

"Pşşt taş bebek. Hiç selam sabah yok mu?"

Taş bebek?

Taş bebek!

Bana, Jeon Jungkook'a taş bebek demişti öyle mi? Yumruğumu sıktım ve içimden ona kadar saydım. Gerizekalının biri için sabah sabah sinirimi bozmayacaktım. Kesinlikle daha önce konuşmuşluğumun olmadığı bir çocuk bana taş bebek dedi diye sinirimi bozmayacaktım.

Ona buz bakışlarımdan attım ve

"Selam sabah." Diyerek tuvaletten çıktım. Çıktım çıkmasına ama aniden yaşadığım farkındalıkla durdum.

Heart t(w)o Heart | Taekook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin