♧23-Hayal Kırıklığı♧

7.9K 1K 567
                                    

Multi: Days Like This- Dermot Kennedy

Gülümsememe karşı gözlerini kaçırdı ve önüne döndü. Sonra düz bir ifadeyle konuştu.

"Yaklaştın dedim doğru tahmin ettin demedim. Düşüncem daha çok şu yöndeydi: bedenlerimiz değişene kadar ya da senin dedikoduların durulana kadar okulda birlikte görülmesek iyi olur. Yani bugün yaptığın gibi kendini savunma!"

Onu bulmadan önce söyleyeceklerinin hoşuma gitmeyeceğini düşünüyordum. Bana kızacağını düşünüyordum.

Ama canımı bu denli yakacağını düşünmüyordum.

......................................................................

İfadesizce tavanı izliyordum. Yüzüm o kadar ifadesizdi ki biyoloji bilgim olmasa şu anda yüzümde hiçbir kasın olmadığına inanırdım. Ne dudaklarım gülmek için yukarı çıkıyor ne de ağlamak için aşağı iniyordu.

Öyle bir hissiyatın içindeydim ki ne düşünmem gerektiğini bilmiyordum.

Öyle boktan bir durumdaydım ki dertlerimin hangi birine üzüleceğimi seçemiyordum.

Sadece hiçbir şey düşünmemeye çalışarak tavanı izliyordum. Sigara dumanına maruz kalmış bir insanın akciğerleriyle aynı renkte olan tavanı. Ne beyaz bir masumiyeti vardı bu rengin ne de tüm renkleri hapsedip karartmıştı. Arada kalmış açık bir griydi. Sağ tarafta minik bir çatlak vardı. Yakında büyüyecek ve tavanın büyük bir kısmını kaplayıp tehlikeli bir durum oluşturacak bir çatlak. Onarılması gereken bir çatlak.

Gerekiyordu gerekmesine ama bende o çatlağı onarmak için ne istek vardı ne de güç. Tavan çökse ve enkazın altında kalsam kılımı kıpırdatmazdım.

Çünkü belki fiziksel olarak bir enkazın altında kalmamıştım ama içimdeki enkazdan kurtulmak için son saniyelerdi. Heyecanlı bir çocuğa benzeyen ve bir türlü olgunlaşmak istemeyen umudum kalmıştı o enkazın altında. Çırpınıyordu. Olgunlaşmak istemediğini haykırıyordu.

Ve ona bir yardım eli uzatan yoktu. Yardım eli basitti aslında. İki kelimede gizliydi. Duyamayacak olduğum iki kelimede. İki dudağın arasından çıkması kolay ama kalpten gelmesi zor olan iki kelime.

Ve ben umutsuz bir durumda olduğumu ilk defa bu kadar yakından fark ediyordum. Çok büyük umutlarım yoktu belki ama minicik de olsa bir umut kırıntım vardı.

Ve Jungkook onu benden acımasız bir şekilde almıştı. Kolaydı bunu yapması. Garip şeydi bu umut. Yerleştirmesi de kolaydı alması da.

Kapım tıklatıldı. Başımı çevirdim. Jungkook'un annesi içeri girdi. Ne olduğunu anlamak amacıyla yüzüne baktım.

"Oğlum sesin çıkmıyor hiç. Nasıl olduğunu merak ettim. İyi misin diye bakmaya geldim."

İyi misin cümlesini duyduğum an yüz kaslarım yeminini bozdu ve gülümsedim. Sonrasında gülümsemem büyüdü ve gülmeye başladım. Birkaç saniye sonra da gülmelerim kahkahalara dönüştü. Sesli kahkahalar atıyordum. Daha önce hiç gülmemişim gibi gülüyordum. Jungkook'un annesi bana şok içinde bakıyordu. Hızla yanıma geldi ve bir şeyler söyledi. Onu duyamıyordum kendi sesimden. Kahkahalarım hıçkırığa çevrildi ve gözlerimden yaşlar boşalmaya başladı.

Delirmiş gibiydim. Kendimi durduramıyordum. Nefes alışverişim de zorlaşıyordu gittikçe. Gözümün önüne bir perde inip etraf kararmadan önce tek hatırladığım şey başımın kenara düşmesiydi. Sonrasında her şey uğultuluydu.

.........................................................................

Gözümü açtığımda yatağımda değildim. İki aydan uzun süredir yatağımda uyanmıyordum zaten ama bu Jungkook'un yatağı da değildi.

Heart t(w)o Heart | Taekook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin