26

28 7 115
                                    

İşte geldik dedi pars

Sevi rahatlamisti.

      “Bu külube de kimin?” diye sordu.

        “Amadi’ nin burayı tek başına inşa etmiş. Hadi içeri gel!” deyip kulubenin basamaklarina cikti.

Sadece iki basamagi vardi. kapiyi acti sevgi kulubenin etrafina isigini tuttu uc tane buyuk ray uzaniyordu.

kulubeyi tam ortadaki rayin ustune insaa etmislerdi.

sevi da iceri girdi.

     Pars üzerini toz kaplamış oldukça eski olduğu anlaşılan jeneratörle baya uğraşısının ardından kulubenin tavaninin tam ortasina denk gelen tek basina sallanan tozlu ampulu yakmayi basardi.

Icerisi ciliz sari isikla aydinlandi arada bir bitaz kararip tekrar parlak olan ışık ilk yanışında Sevinin gözünü aldı feneri tutmayan diger koluyla gözlerini kapatti bir süre sonra gozlerini  Yavasca acti ışıga alismasi sevindirdi. Sanki ozel yapilmis ampul yavas yavas artiyordu. Etraf iyice aydinlanmisti.

       söyle bir göz gezdirdi. İçeride zaten pekte bişi yoktu ortada duran bir  masa etrafinda birkaç tabure, masanin ustunde ve kulubenin duvarlarina asilmis bazi haritalar vb.

       “Beni biraz burada bekle.” Dedi pars.

       “Bana anlatıcakların olduğunu sanıyordum.”

       “Bekle biraz konuşuruz.” dedikten sonra Pars başka bir odaya geçti. Sevi de masanin basina oturdu bi süre sonra pars seslendi.

       “sevi! buraya gelir misin?”

      Odalar arasında kapı yoktu perdeyle diğer odanın girişi kapatılmıştı perdeyi araladığında karşısina harika bir manzara buldu.

Abıhayat çiçekleri, buradaki oksijenin bu kadar yoğun olmasını Sevi şimdi anlıyordu içini sevinc ve çoşku kaplamıştı bunlar çok güzellerdi.

      Bu cicekleri en son altı yaşında bi kız çocugu iken görmüştü babaannesi bu çiçeklerin her derde dava oldugunu söyler yemeklere karıştırır çayını yapardı. Seviye de bunlati yapmayi ogretmisti.

      Sevinçinden kocaman olmuş gözlerle etrafa bakınıyordu. Pars bu şaşırmış halinden oldukça hoşnut olmuş  gibiydi.

        "Mutlu olacağını biliyordum." Dedi.

Tekrar pars a döndü gülümsemesine engel ola miyordu.

       “burası harika.” Diye bildi.

      “ Bunları Amadi yetiştirmiş.”

       “Peki tohumu nerden bulmuş? Bu çiceklerden sığınakta bulunması imkansız konseyde bile yok bunlardan.”

     “Sana anlatmam gerekende bu işte.”

        “Dur önce bi ateş yak sana baba annemin tarifinden yemek pişirmek istiyorum. İstersen çayını da yapabilirim.

      “Çayını yapsan olur. Yeterli suyumuz var.”

        Pars soba için bir şeyler bulmaya gitti. Sevi de çiçeklerden bolca topladı.

       Ateşi yakıp. Masanın başına geçtiler. Sevi  abıhayat çiçekleri ile kaynattığı çayı içiyordu. Pars çayından bi yudum bile almadı. Sürekli önünde duran haritaya bakıyordu.

Sessizlik gitgide uzamaya başlayınca.
Sevi sığınaga dönmeleri gerektiğini söyledi. Demir ve adamlari yokluklarını fark edebilirlerdi.

      “sevi! ben gidiyorum.” Dedi. Pars

     “Anlamadım nereye gidiyorsun.”

      “Yetina’ dan gidiyorum ve senin de benimle gelmeni istiyorum.

        “Bunu yapamayız pars. Halkımızı bırakıp gidemeyiz. Edis i, Aleyna’ yı, zarayi arkadaşlarımızı bırakamam.”

“bilmedigimiz seyler var  Yetina’nın dışında başka hayatlar var.”

      “Yetina’nın dışında virüs var. sadece ölüm var bunu sende biliyorsun.”

      “Amadi y Yetina’ dan çıkmış hemde çoğu kez.” haritalarda nereye gitmemiz gerektigi isaretli.

        Yine sözünü keserek ses tonumu yükseltip.

        “Amadi yaşlı ve hastaydı ne dediğini bilmeyen bir bunaktı.”

       “Abıhayat çiçeklerini dışardan getirdi; dış dünyadan. Ben gidiyorum. eğer benimle gelirsen.”

       “Bunu nasıl söylersin. Bugün arkadaşlarımız görevimiz uğrana öldüler!  Düşmanlarımız dışarıda, her yerde.”

        “Bize saldıranlar yetinalı askerlerdi.”

       Sevi,  Pars a sert bi tokat attı. Bu söylediğine inanmak istemiyordu.

       “Bizim askerimiz neden bizleri öldürmek istesin ki.”

        “ üzerimize kumar oynandı bizi yaşatmazlar. Riki de onlarla birlikte hellini de onlar öldürdü.”

        “Sen bunu nerden biliyorsun.” Dedi.

Pars sustu- bir süre sessizlik olmuştu.
Bu sessizliği bozan da yine pars oldu.

       “Bende onlardanım. Dedi aleyna da işin içinde.”

      “Onlardan mı?”    “isyan dan!"

    “Lisa’nın öldürüleceğini biliyordun yani, Mishelin de.”

       "Sevi beni dinlemek zorundasın."
       
Sevi Oturduğu tabüresinde ayağa
kalktı.

     “isyanın lideri sensin dedi. Diger sıgınakları yakip yok ettiniz yetinaya da aynisini yapmak istiyorsun Amadi’ nin yalanları seni ele geçirmiş.” Demesi ile.

         Arkasıni dönüp kulübeden fırladı geldikleri tünele döndü. Sevi karanlik tunelin icine daldi.

Pars bağırıyordu.

        “Durmalısın sevi geri dönemeyiz.”

MEZAR KUMARCILARI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin