Multimedya; Buğlem
Keyifli okumalarTekerlerin bazen boşluklara denk gelmesiyle sarsılan arabada sessizce yolu izlemekle yetindim. Kararmış hava eşliğinde yıldızlar ortaya çıkmış, mükemmel bir görüntü ortaya koyuyordu. Gölde ne kadar kaldık bilmiyordum. Belki bir saat, belki iki... Utkunun ameliyatların bitişini haber vermesiyle oradan ayrılmış Bahadırın yerine yol almıştık. Ağaçlık alanlar arabanın ilerlemesiyle iyice seyrekleşmeye başlamıştı.
"Önce evinize uğrayıp giysilerini alalım. Kızlarda gelirken yanlarında pek giysi getirmemişlerdi. Seninkilerle idare edin şimdilik, İstanbul'a gitmeden önce gerekirse alırız bir şeyler."
Yan taraftan yükselen sesle gözlerimi etraftan çekip yeşillerin hüküm sürdüğü o gözlere baktım. Bir eli direksiyonu sıkıca sarmışken diğer kolunun dirseğini cama yaslamış ucu tüten sigarayı dudaklarına götürmüştü. Görüntü karşısında bir süre sessizce onu izledim. İzlenmeyecek gibi de değildi ki. Favorim olan dağınık saçlarını daha çok karıştırma isteğiyle yanıp tutuşan avuç içlerimi yumruk yapıp dizlerime gömdüm. Bu kadar karşı konulmaz olmak zorunda mıydı ki sanki! Somurtarak önüme döndüğümde bakışları kısa bir an somurtan suratıma çevrilip tekrar önüne döndü.
"Hayırdır? Ne bu muşmula surat??"
Kaşlarım anlık çatılırken yüzüm daha çok asıldı. Başımı pencereden dışarı çevirdim. "Yok bir şey..! Tamam gidelim." Ona neden surat astığımı söyleyip de egosunu doyuracak değildim. Zaten yeterince kendinin farkında bir şekilde egosu tavandı.
"Hey..?" Ona cevap vermediğimi görünce elinde tuttuğu sigaradan son kez çekip o eliyle direksiyonu kavrayıp diğerini benim elime atıp tuttu. "Neye takıldın yine?"
Omuzlarımı silkerken ısrarla elimi tutan elini daha fazla sıkılaştırdı. Sıcaklığa boğulan elimle omuzlarım düşerken yandan bakış attım.
"Niye bu kadar karşı konulmazsın ki!"
Savaş dediğimle önce duraksarken gülmeye başladı. "Ne...?" Önüme tekrar baktığımda avucunu daha fazla sıkılaştırdı. Ona bakmamı ister gibi elimi kendine çekti hafifçe. Bakışlarım tekrar onu bulduğunda gülmeyi kesmişti ama kıvrılmış şekilde duran dudaklarına sinirle baktım. Biliyordum böyle olacağını! Benimle dalga geçmesini beklerken elimi tutan elini çekip dudaklarına götürdü. Elimin üstündeki sıcak baskı o çevreyi yakarken dudaklarımdan aldığım titrek nefesi saldım. Dudaklarını geri çekip bana kısa bir bakış attı.
"Gururum okşandı doğrusu!"
Hafif alaylı çıkan sesine dil çıkartıp elimi çekecekken bırakmayıp daha çok kendine çekti. Tekrar öptüğü elimi gülerek bacağının üzerine indirirken eliyle elime baskı yaptı. Bu haline gülmeden edemedim. Bazen cidden yanaklarını sıkabilecek kadar tatlı oluyordu. Yüzüne son kez bakıp önüme döndüğümde elimi tutan elini sıktım.
------
"Cidden mi! Gerçekten ama gerçekten bunu düşündüğüne inanamıyorum. O buz küpünü bana yakıştırdığını duymamış sanacağım!"
Elini göğsünde birleştirip yatak başlığına daha çok yaslandı. Somurtkan yüzüne sırıtarak bakarken suratını asabilirmiş gibi daha çok astı. Sarı saç tutamları uykudan yeni uyandığını belli edercesine bulaşmışlardı. Şimdi onunla daha çok uğraşmak isterdim ama aklım Sefada olduğu için bu işi sonraya bıraktım. Eğer hayatta kalmayı başarabilirsek...!
Yüzüm aniden düşünce gözlerimi kaçırdım. Bu iş giderek beni daha çok korkutuyordu. Sefaya bir zarar vermişler miydi? Onu kurtarabilecek miydik? Peki kurtardık diyelim, biz sağ çıkabilecek miydik o cehennemden. Kafamda binlerce düşünce tepe taklak olurken çenemde ki elle başımı sahibine çevirdim. Helena'nın çatık kaşları beni süzerken gözleri ne düşündüğümü anlamak ister gibi gözlerimi tarıyordu. Bakışlarımı tekrar kaçıracakken bacaklarının üstünde sürünerek daha çok dibime girdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK SIRLAR
General Fiction"Kaşınıyorsun kızıl!!" "Kaşısana" "Benim kaşımam kimseninkine benzemez izi kalır haberin olsun!" Söylediklerinden etkilenmezken gözlerinin en derinine baktım.Karanlıktı..İçinde kaybolacak kadar boşluğa sürüklerdi seni.Rengi yeşil olsa bile arkası ka...