Geyiğin bir kaplanın varlığından korkması gibi ölüm de insanlar için bir çeşit korkudur.Beklenmedik anda sana misafire gelen ama eli boş dönmeyen bu şey seni öldürmekten beter hale getirirken her geçen gün ruhundan bir şeyler çalmakla görevlendirilmişti.Ölüm varla yok arası olan bir gerçekken her an tetikte olmak kaçınılmazdı.Bir an sana en uzak olan şey iken bir anda ise başına dayalı silah kadar seni deliye döndürüyordu.Tıpkı şuan olduğu gibi o soğuk metal başıma değdiği andan beri yerimde oturamaz olmuştum.Korksam da bunu neden yaptığını sorgulamadan edemiyordum.Belki bana bir şeyler anlatmak istiyordu.Belki sadece oyun oynuyordu.Hayatında hiç bir zaman oyun oynamayan bu kıza oyun oynanması hele de ölümle ilgili beni boşluğa sürüklüyor oyunlardan korkmama sebebiyet veriyordu.
"Ölmek istemiyorum"
Duyduğuna emin olduğum fısıltı ağzımdan çıkarken hareketlerini temkinlice izledim.Nerede ne yapacağı belli değildi.Şuan bu haldeyken iki dakika sonra benimle dalga geçer pozisyonda oluyordu.Bu hareketlerine yavaştan alışmaya başlıyordum zaten.Silahı başıma daha fazla bastırırken gözlerimi sıkıca kapatıp derin nefes aldım.Ne kadar kolay adam öldürdüğünü bilsem de beni şuan öldürmeyeceğini seziyordum.
"Bu bir oyun değil kızıl,gerçekler!!"
"Ölüm kolaya kaçmak Savaş!"
"Korkuyorsun"
Kendinden emin cümlesi soru barındırmıyordu.Cümlesini tasdikler nitelikte dosdoğru demesi cevabı zaten bildiğinin bir göstergesiydi.Korktuğumun zaten farkındaydım bunu ona yansıtmaktan çekinmiyordum.Dediğim gibi onun beni şuan öldüreceğine ihtimal vermiyordum.İkimizden de daha alınmamış cevaplar varken beni şimdi öldürmeyeceğini biliyordum.
"Herkes korkar!!"
Dediğim lafa hiç beklemediğim bir tepki verip dudaklarından kıkırtı dökülmesine izin verdi.Başımdaki silah bir anda geri çekilince ne olduğunu anlamaya çalıştım.Söylediğim cümlenin neresi onu bu kadar güldürmüştü anlayamamıştım.Ayağa kalkıp ona döndüğümde elinde silah hala gülerken tedirgin olmaya başlamıştım.Dudakları ne kadar kıvrılsa da bu onun güldüğünü açıklamıyordu.Çıkardığı sesler gülmeyi kenara bırak azap çekiyormuş gibi çıkıyordu.
O an karşımda yaralı bir meleğin durduğundan emin oldum.Her gülümser gibi çıkardığı seste sırtındaki kanatlar bir bir yeri boylarken acısını simgeler nitelikteydiler.Ona neler olduğunu bilmesem de içindeki acının onu küle çevirişini seyretmek beni bozguna uğratıyordu.Yüksek bir binanın çöküşü Savaşı altında ezerken o bundan kurtulmak yerine seviniyordu.Ruhundaki o göçüğün altından onu kurtardığımda ise ölü ama mutlu bir ceset bulmayı beklemiyordum.Bedeni azap çekse de ruhunun ölümü ona sevinç pompalıyordu sanki.
Şimdi ise karşımda ruhsuz bir Savaş görmek bende deprem etkisi yaratıyordu.Ruhunun ölümüne ne kadar sevinse de bedeni ayakta olduğu sürece o ruhla bağlantısının kesilmemiş olması onu ölmekten beter hale getiriyordu.
"Söylesene kızıl..."elindeki silahı kaldırıp kendi başına doğrulttuğunda dona kaldım.Bunu bana yaptığında bile bu kadar etkilenmezken, karşımda saklamadan kendini acıya boğarken ne yapacağımı şaşırmıştım.Afallayan gözlerim onun üzerinden ayrılmazken o acı tehlikeli dudağını yavaşça kıvırdı.Sırtından çıkan siyah heybetli kanatlar iki yana açılınca karşımda onu gördüm
Azraili
Bir yandan can alırken diğer yandan kendinden de bir şeyleri aldığının farkında mıydı acaba.Tüm heybeti salonu doldururken siyahlar onu çepeçevre sarmalamıştı.Yaralı melek kendini hayalide olsa gösterirken gözlerimi bu dehşet dolu manzaradan çekemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK SIRLAR
Ficção Geral"Kaşınıyorsun kızıl!!" "Kaşısana" "Benim kaşımam kimseninkine benzemez izi kalır haberin olsun!" Söylediklerinden etkilenmezken gözlerinin en derinine baktım.Karanlıktı..İçinde kaybolacak kadar boşluğa sürüklerdi seni.Rengi yeşil olsa bile arkası ka...