40.Bölüm<<Batak>>

1K 112 26
                                    

Multimedya; Klonlar
Keyifli okumalar

Demir parmaklığın yüzümüze kapanıp kilitlenmesiyle derin bir nefes verip bir adım gerimde ki kızlara baktım. Ayakta dikilmiş öylece etrafa bakıyorlardı. Normal bir yurt gibi yataklar üçe üç karşı karşıya dizilmişti. Demir parmaklıklı kapı olmasa tamamen bir yurt odası gibiydi. En üst katın iki kat aşağısına indirilmiştik. Bu arada da görebildiğimiz her yere bakıp aklımıza kazımaya çalıştık. Kafes dediklerinde boş bir oda bekliyordum ama bu onlara nazaran daha tercih edilesiydi. En azından kurbanlarının son zamanlarını rahat geçirmelerini sağlamışlardı(!).

Boş bir yatağa oturduğumda Helena ve Layla da yanımdaki yataklara kuruldular. Alexsandra ve Eliza da karışımızdaki yataklara geçtiler. Yataklardan hariç bir çalışma masası vardı sadece. Pencerenin yokluğu beni boğsa da sürekli açık olan ışıklar odanın aydınlanmasını sağlıyordu. Kafamı etrafta çevirip kamera var mı diye bakındım ama bir şey gözükmüyordu. Oturduğum yataktan kalkıp iyice etrafı koloçan etmeye başladım. Gizli kamera veya bir dinleme cihazı olabilirdi. Kızlarda ne yaptığımı anlayıp ayağa kalktılar. Yatakların altını üstüne getirip her yere baktık ama görünüşe göre temizdi.

"Temiz."

Eliza'yı onayladık. Kapının oraya gidip parmaklıklardan dışarı baktım. Odanın iki yanında da birer adam vardı. Bu koridordan geçerken buna benzer parmaklıklardan görünen odalarda oturan kızlı erkekli kişiler vardı. Onları neden burada tuttuklarını az çok anlayabiliyordum. Organ mafyalarına merak salan bir grup piçin içindeydik. Onları da organlarını almak için kaçırdıklarını tahmin edebiliyordum.

Uzaktan yaklaşan beş kadının elindeki poşetleri görünce kıyafetlerimizi değiştirmek için gönderildiklerini anladım. Kapıdan geri çekilip kızlara ilerleyip kapıdan iyice uzaklaştım.

"Savaş beni duyuyor musun."

Kızların gözlerine bakıp bizi izlediklerinden emin olmak istedim.

'Evet kızıl. Sizi görüyoruz sıkıntı yok.'

Sıkıntılı bir nefes alırken acele etmeye çalıştım.

"Sorunda bu. On dakikalığına bize bakmayın!"

Kızlar kaşlarını merakla kaldırırken kadınların geldiğini söyledim onlara.

"Kameralara bakarsanız ağzınıza sıçarım!"

Helenanın sert sesine kulaklıktan gülme sesleri çıktı. Durumdan eğlendikleri belliydi. Bu sinirimi bozarken kapıya kaçamak bir bakış attım. Her an içeri girebilirlerdi.

'Senin o çelimsiz vücuduna meraklı değiliz merak etme!'

Utkunun Helena'ya yaptığı göndermeye dudaklarımı sıkıp gülmemeye çalıştım. Sinirden kızaran yüzün yanında bir de utançla kızaran bir yüz vardı. Layla kısa saçlarını yüzünün örtmesine izin verip kızaran yanaklarını saklama gereği duydu.

Harika! Kadınlar üzerimizi değiştirmek için geliyorlardı ve bizim gözümüzden olayları izleyen en az beş erkek vardı!

"Savaş ciddiyim. Biz diyene kadar kameralara bakmayın sakın!"

Onun bir şey demesine izin vermeden kızlara döndüm hızla. Kapıyı açmaya başlayan adamlara aldırmadan "Üzerimiz değiştirilene kadar kimse kimseye bakmayacak. Kendinize bile bakmadan değişin!" dedim. Kafalarını sallayarak onayladılar. O sırada içeri giren kadınlarla birlikte onlara baktık. Hepsi birlikte kişi başı birimizi alıp poşetten çıkardıkları siyah saten pijamaları ellerimize tutuşturdular. Saten ne alakaydı amk! Görende ameliyat değilde prenses uykusuna hazırlanıyoruz sanırdı. Kızlarla birbirimize sırt çevirip karşımızdaki duvarlara bakmaya başladık.

KARANLIK SIRLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin