Sancak - Bu rüyaysa Uyandırma
Multimedya; Helena
Keyifli okumalar'Siktiğimin yerinde bana bir şey söyleyin!!'
Kulaklıktan yükselen gürlemelere cevap verebilecek halde değildim. Çöktüğüm yatakta dizlerimi daha çok kendime çekip başımı dizlerime gömdüm. O an nefes alabildiğime bile şükredecek durumdaydım. Boğazımdaki yumru her ne kadar yerini korusa da bir nebze olsun azalmıştı. Öyle ki azalmasaydı eğer, beni boğup nefessizlikten öldürecekti. En son ne olmuştu? Ne zaman yatağa geri dönmüştüm? O gördüğüm kabusların tekrarı peşimi hiç bırakmayacak mıydı? Kafamda fıldır fıldır dönen sorulara neden doğru düzgün bir cevap bulamıyordum?
"Olanları görüyorsun zaten. Bize biraz zaman ver!"
Helena'nın konuşması uğultu şeklinde kulaklarıma doluyordu. Kızların her bir ağızdan çıkan seslerine kulak veremeden titrek bir nefes çektim içime. Göğsümdeki daralma ne yaparsam yapayım geçmiyordu. Her gözümü kapattığımda gözümün önüne gelen anıları artık daha fazla kaldıramıyordum. Bir yılan gibi sinsi sinsi göğsüme yerleşip tahtını kuruyordu. İçimden söküp atamadığım bu duygular artık baş edilemez bir boyuta ulaşmıştı.
"Geçti bir tanem, geçti."
Yanı başımda oturup kollarını bana daha sıkı sardığında başımı omzuna bıraktım. Bir eliyle sırtımı sarıp diğeriyle elimi tutup sıkıyordu. Varlığını hissettirmek için yaptığı şeylere sadece öylece oturmakla karşılık verebiliyordum.
"Geçmedi! Geçmeyecek..."
"Her zaman geçti. Şimdi de geçecek!"
Dudaklarımı birbirine bastırıp ağzıma gelen kelimeleri yuttum. Geçmiyordu işte. Her geçen zaman da biraz daha batıyorduk. Bunu oda biliyordu ama tutunacak dal aramaktan da geri durmuyordu. Başımı belli belirsiz salladım. Uzatmanın bir anlamı yoktu. Hoş! Uzatsam da değişen bir şey olmuyordu ya. Konuştuğumuz kadar kalıyor, yaşayacaklarımızın önüne geçemiyorduk.
"İç biraz."
Önüme uzatılan su dolu bardağa bakıp elin sahibine baktım. Layla kırık bir tebessümle yüzüme bakarken gözlerimi kaçırmaktan kendimi alamadım. Bardağı alıp yarısına kadar içtim. Geri uzattığımda alıp masaya geri bıraktı. Eliza ve Layla karşımdaki yatağa oturmuş Alexandra ise ayakta ifadesizce bizi izliyordu. Bulanıkta olsa zihnime dolan görüntülerden beni onun durdurup yere oturttuğunu hatırlıyordum. Helena'ya baktığımda ise dudağının kenarındaki küçük yara gözlerimi üstüne çekip duruyordu. Suçlulukla başımı eğip yumruklarımı daha çok sıktım. O an kime olduğunu anlamadan ortaya attığım yumruk Helena'nın dudağına denk gelmişti. Beni tutup sakinleştirmenin üzerinden bir saat geçmiş olan biteni düşünüyorduk. Bunun için ona hiç bir şey demesem de bana şefkatle bakmaya devam ediyordu. Suçluluk hissi de hissettiklerimin üzerine eklenince nefes alamaz oluyordum. En azından bana kızsa diyordum. Belki bu kadar suçluluk duymazdım. Canını acıttığım gerçeğini ne kadar yok saymaya çalışsam da ona her baktığımda gerçekler bir bir gözümün önüne doluşuyordu. Alex olmasaydı eğer belkide diğerlerine de zarar verebilirdim. Neyse ki o beni durdurmuş, sakinleşinceye kadar da bırakmamıştı.
"Özür dilerim."
Mırıldanarak söylediklerime anlam veremeyen gözlerle baktı. Gözlerimde suçluluğu gördüğünce ise önce kaşlarını çatmış sonrada dudaklarını kıvırmıştı.
"Elbet bir gün hesaplaşacağız. O zaman da bir tane ben geçiririm." Gülüp elini omzuma hafiften geçirip gözlerime baktı. "Yalnız benimkisi ağır olur ona göre. O neydi öyle bebek dokunuşu gibi. Hissetmedim bile. Formdan düşmüşsün kızım sen!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK SIRLAR
General Fiction"Kaşınıyorsun kızıl!!" "Kaşısana" "Benim kaşımam kimseninkine benzemez izi kalır haberin olsun!" Söylediklerinden etkilenmezken gözlerinin en derinine baktım.Karanlıktı..İçinde kaybolacak kadar boşluğa sürüklerdi seni.Rengi yeşil olsa bile arkası ka...