52.Bölüm<<Göz Yaşları>>

709 87 15
                                    


Keyifli okumalar (:

"Bizim bu halde olmamızın suçlusu kim?"

Ayakta sendelediğimde beni tutan kolları hızla itip ağzımdan güçlü bir hıçkırığın çıkmasına engel olamadım. Hayır hayır hayır, ben bunlara sebep olmuş olamazdım. Benim sebep olduğum şeyler içime sığmazken daha çok hıçkırdım.

Nefes alamıyordum. Ev sanki gittikçe küçülüyor beni boğuyordu. Zorla bacaklarıma güç verip evden dışarı attım kendimi. Kenardaki duvara sırtıma verip kayarak yere oturduğumda elimi yüzüme kapatıp ağlamaya başladım. Hıçkırıklarım omuzlarımı sarsarken sesli ağlamamı durduramıyor, sesim çıkmasın diye elimi ağzıma sıkıca bastırdım.

Ben yapmıştım!

Bu olanların bütün suçlusu bendim!

Ben olmasaydım belki annemin daha güzel bir hayatı olacaktı veya Alper farklı koşullarda daha mutlu hissedeceği bir şekilde doğacaktı. Daha doğmayan ikizler ise...

"Allah'ım lütfen..."

Ne için dua ettiğimi bilmeden Allah'a dua etmeye çalışıyordum. Annemin başına gelenler hayali bir şekilde gözümün önünden geçerken "Allah beni kahretsin!" diye mırıldanarak sırtımı sertçe duvara vurdum. Sırtıma batan pütürlü beton canımı acıtırken titreyen çenemle zar  zor nefes çektim içime.

Neden ya...

Neden ben olmak zorundaydım. Neden her şeyin içine eden ve bu kötülüklerin sebebi ben olmak zorundaydım ki! Buraya ne için gelmiştim ama nelerle karşılaşmıştım. Bu hep böylemi olacaktı? Cehennemin dibine de gitsem oradaki olaylardan da beni mi sorumlu tutacaklardı. Bıktım artık! Her şeye sebep olmaktan, en önemlisi de yakınlarıma acı vermek gittikçe dayanılmaz bir hal almaya başlamıştı. Gücümün her geçen gün tükendiğini hissediyordum. Bir yanım aydınlığa kavuşsa da öte yandan o karanlığın getirdiği kötülükler peşimi bırakmıyordu. Nereye gitsem hep peşimde dolanıp yolumu kapatıyorlardı.

"Cadım..."

Sefa önümde dizlerinin üzerine çökmüş bana bakıyordu. Elimle önüme düşen saçlarımı geri atıp göz yaşlarımı tutmaya çalıştım.

"Se-sefa, ben ne yaptım böyle!?"

Tekrar hıçkırdığımda beni kolumdan tuttuğu gibi kendine çekti. Yüzümü omuzuna daha fazla gömerken sırtımı sıvazladı.

"Sen hiç bir bok yapmadın..!" Başımı olumsuz anlamda sağa sola hızla sallarken diğer eli başımı daha fazla boynuna gömüp "Şhh" dedi. "Bu olayların tek suçlusu Bade denen kadın, bunu biliyorsun kızıl. Boşuna kendine suç atıp kendini cezalandırma!"

"Sefa anlamıyorsun..."

"Hayır! Asıl sen anlamıyorsun. Bunu söylemek istemesem de senin klon olman o kadının işiydi. Bu klonları ortaya çıkartarak millette eziyet etmek onun suçuydu. Sen iyi ki de oldun ona lafım yok ama bir amaç doğrultusunda da olsa sizi ortaya çıkardı o kadın. İyi veya kötü. Sonucu ne olursa olsun bu olaylarda senin hiçbir suçun yok!"

Ne kadar derse desin boğazımdaki yumruyu atamıyordum. Belki haklıydı ama bu suçluluk duygusunu içimden atmama yetmiyordu. Acı, içimdeki o bilmediğim yeri yakıyor, yakıyor ve tekrar tekrar yakmaya devam ediyordu. Aklımda tek bir soru vardı. Sadece tek bir soru ve almak istediğim mantıklı bir cevap...

"Neden başkalarının suçlarını masum insanlar çekmek zorunda?"

Yüzümü geri çekip bana baktı. Dudağı acıyla kıvrıldı. Alnını omzuma yaslarken baş parmağı yanağımda kalan yaşları okşayarak silmeye devam ediyordu.

KARANLIK SIRLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin