· · ·
Bürodan çıktığımda içimdeki duygular harmanlanmıştı. Sinirin üstüne eklenen mutluluk ve huzur birbirine karışınca sinirim azalmış belki yok olmuştu.
Adımlarımı mahallemizdeki tek bakkala yönlendirdim. Yunus amcanın küçük şirin bakkalına. Yunus amca; her gördüğü çocuğun eline şeker, çikolata tutuşturan tontiş bir bakkal amcaydı. Kalbinin temizliği yüzüne yansımıştı. Yüzünde yaşının temsilcileri olan kırışıklıklar dışında hiçbir iz yoktu.
"İyi günler Yunus amca" diye girdim bakkala.
"İyi günler kızım" dediğinde ben reyonların önünde elime gelen çikolataların tümünü topluyordum. Aldıklarımın yeteceğini düşündüğümde Yunus amcanın yanına döndüm. Yunus amca aldıklarımı poşetlerken konuştum.
"Hesaba yazarsın amca"
"Peki güzel kızım" dedi ve içini doldurduğu poşeti bana uzattı. Poşeti alarak çıktım bakkaldan. Elimdeki ağzına kadar çikolata dolu poşet ile bazılarının garip bakışlarına maruz kalıyordum ama umursamadım.
Yolda gördüğüm her çocuğa poşetten bir çikolata çıkarıp veriyordum. Parka geldiğimde tüm çocukları etrafıma toplayıp bir tanesini bile atlamadan hepsine birer çikolata verdim.
Çikolataları dağıtırken parkın bir köşesinde oturmuş bir kız dikkatimi çekti. Şunların hepsine vereyim onun yanına gideceğim diye not düştüm kafama. Bir çocuk iki tane çikolata istediğinde itiraz etmeyip bir tane daha verdim.
Etrafımda hiç çocuk kalmadığında o küçük kızın yanına ilerledim. Yaklaştığımda ağladığını gördüm. Bir çocuk benden önce davrandı. Bu benden ikinci çikolatayı isteyen minikti. Elindeki ikinci çikolatayı kıza uzattı.
"Al hadi" minik kız başını kaldırıp nemli mavileri ile çikolataya baktı.
"İstemiyorum! Git başımdan!" diyerek başını kollarına gömdü. Çocuk gitmek yerine kızın yanına oturdu.
"Ama senin o mavi gözlerine kara bulutlar şimşekler yakışmamış. O mavi gözlerde yağmur değil güneş olmalı" bu sözler üzerine küçük kız başını kaldırıp yanındaki oğlanın gözlerine baktı.
"Peki senin o kara gözlerin neden bulutlu?"
"Senin gözlerinde yağmur varken benim gözlerimde nasıl güneş açsın?" kız gülümsediğinde çocuk çikolatayı tekrar uzattı. Minik kız bu sefer çikolatayı aldı.
En fazla altı yaşında olan bu minikler kocaman birer yürek taşıyorlardı. Kurdukları cümleler yüreklerinden dillerine yansıyanlardı. Çünkü bu yaştaki minikler akıllarıyla değil kalpleriyle konuşurlardı. Ve bu miniklerin kalpleri kocamandı.
Yanlarına gidip önlerine çömeldim. Ve koca yürekli, tatlı minikler bana baktılar.
"Birbirinizi hiç bırakmayın olur mu?" dedim.
"Peki" dedi küçük kız minik dudakları ile.
"Ben zaten onu hiç bırakmayacağım ki" onlar oyun oynamaya gittiğinde ben de parkın girişine yakın olan banklardan birine oturdum. Parka her giren yeni çocuğun eline bir çikolata vermeye devam ettim.
"Bu mutluluğu neye borçluyuz?" yanımdan gelen ses ile irkildim. Başımı çevirdiğimde Karanlığım ile göz göze geldik.
"Sana" dedim gülümseyerek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Santimetrelere Bakmaz ✓
Teen Fiction* 'Aşk Santimetrelere Bakmaz' isimli ilk kitap * ---- ARGO İÇERİR. KÜFÜR İÇEREBİLİR. RAHATSIZ OLACAKLAR OKUMASIN. ---- Altı yıl gizliden gizliye sevmek için çok mu uzun? Altı yıl boyunca ona duygularını açmadım, açamadım. O beni kardeşi gibi görürk...