Yazardan Değerlilerine;

1.2K 28 10
                                    

Yazmazsam şayet içimde kalacak.
Belki neden abartısız bir evlilik teklifi ile final yaptığımı sorgulayanlarınız var aranızda. Belki bitmesini değil devamının gelmesini isteyenleriniz çoğunlukta. Belki diğer karakterlere ağırlık vermediğim için bana kızanlarınız var içinizde.

Öncelikle şunu söylemeliyim ki
Kabira ve Saffan'ın aşkı tüm fazlalıklardan arındırılmış saf bir aşktı.
Bu yüzden sade ama fazlaca duygu barındıran bir evlilik teklifiydi Saffan'ın teklifi.

Kurgunun devamını getirmedim ve diğer karakterlere ağırlık vermedim çünkü onları sizin hayal gücünüze bırakmak istedim. Her şeyi sadece okumak ve benim istediğim şekilde olmasına göz yummak yerine kendi istediğiniz şekilde zihninizde oluşturun istedim.

Fark ettiyseniz kitapta bir bitmemişlik ve cevapsız sorular var.
Serkan'a ne oldu? Hakkı ve Begüm nasıl tüm o fotoğrafları çekti? Pınar ne amaçla Saffan'ı üzmeyi kendine hedef edindi? Saffan'ın neredeyse ölümüne sebep olan kişinin Hakkı olduğunu bildikleri halde neden Kabira ve Saffan sesini çıkarmadı? Kabira'nın annesi Zeynep Hanım, Nur'u nasıl bir ruh hali ile bir başkasına verdi? Kaner kaç yaşında? Ayça neden ikinci üniversiteyi okumakta ısrarcı? İltan ne iş yapıyor? Saffan'ın parfümü nasıl kokuyor? Kabira bunca yıl nasıl duygularını sakladı? Nur'un arkadaşları Kabira'yı ilk öğrendiklerinde nasıl tepkiler verdiler? Kabira ve Saffan'ın düğünü nasıl olacak? Evlendikten sonra kavga edecekler mi? Çocuklarına ne isim verecekler? Yahut çocukları olacak mı? Kabira asıl mesleği olan iç mimarlığı yapacak mı? Saffan da Kabira gibi bırakacak mı reisliği? Çocukluk hayallerini gerçekleştirip aynı çatı altında çalışacaklar mı?

O kadar, o kadar çok soru var ki cevaplanacak, tüm bu soruların cevaplarını size bırakmak istiyorum. Cevapları hayal dünyanızda istediğiniz gibi şekillendirin. Bu hikaye benim ve karakterlerimin olduğu kadar sizin de. Bu hikayede sizin de payınız var ve her şeyi benim belirlemem size haksızlık olurdu.

1 Eylül 2018'den beri yayımda olan ve dün itibariyle -yani 16 Mart 2020 tarihinde- bitmiş olan bu hikayenin tüm karakterlerini kendimden birer parça katarak oluşturdum.
·İltan'ın neşeli halleri ve nadiren ortaya çıkan ciddiyeti,
·Eren'in meraklılığı,
·Alya'nın derinlerde sakladığı o gücü (Ereni tek çekişte koltuktan kadırışını hatırlarsınız) ve branşı farklı olsa da mesleği (en azından amaçladığım meslek),
·Aslı'nın küçük şeylerle mutlu olabilen yapısı (özellikle jel kalemler),
·Selim'in gamzelilere olan zaafı,
·Nur'un şimit aşkı (Selim sağ olsun artık simit değil şimit diyorum),
·Saffan'ın duygusallığını saklayabilen yapısı,
·Kabira'nın ise başta o aşırıya kaçan kıskançlığı, şivesine olan bağlılığı, sinirlerini boşaltma şekli ve romantik olmayışı
· Neredeyse hepsini Sinandede Mahallesi sakinlerinden olması...

Daha sıralayabilirim belki de ama şu sondakini açıklamak istiyorum. Sinandede Mahallesi sadece hayal dünyamda bulunan bir mahalle değil Bursa'da bulunan gerçek bir mahalle, doğduğum ve ömrümün ilk beş yılını geçirdiğim, tüm kalbimle bağlı olduğum bu mahalleyi böyle bir kurguda kullamak benim için çok mutluluk verici bir şeydi. Bazen gidip spor parkında oturarak yazıyordum bölümleri. O zaman gerçekten yanımdalarmış gibi hissediyordum. Sanki hemen yanıbaşımdaymışlar gibi...

Şimdi söyleyin bana ben nasıl bırakabilirim bu kurguyu öylece? Nasıl kaldırabilirim onların birden bire çekip gitmesini?

Evet hikayemiz bitti ama ben hep buradayım. Kabira ve Saffan'ı özlediğiniz zamanlarda bana mesaj atabilirsiniz. Sizi seve seve onlarla konuştururum.
Onlar bedeni olmayan ruhlar gibi. Onları içimde saklıyorum. Ve siz onlarla konuşmak isterseniz onlar saklandıkları yerden çıkıp sizlerle konuşurlar.

Sözlerimi sonlandıramıyorum. Sanki yazmayı bıraktığımda Kabira bana sinirlenecek, Saffan gözyaşlarıyla yüzüme bakacak, Alya küsecek, Aslı iğneleyici sözlerini sıralayacak, İltan'ın kalbi kırılacak, Eren ben cevaplayana kadar nedenini soracak, Nur gülümsemeyi kesip beni gamzesinden mahrum bırakacak, Selim gıcıklık yapmayı keserek bizi güldürmeyecek, Kaner ve Ayça Bursa'ya dönmeyecekmiş gibi hissediyorum.

Kendi hayal ürünüm olan bir kitaba bu kadar bağlanmam normal mi? Ah ama hayır! Bu kitap sadece bir hayal ürünü değil. Bu kitap ruhumdan bir parça. Bu hikayeyi de ben yazmadım. Onlar kendileri yaşadılar...

Gözlerimden akan bu şeyleri satırlarımın arasına hapsetmek istiyorum. Size gülüşlerimle veda etmek istiyorum. Ama beceremiyorum. Gülemiyorum. Ruhumdan bir parçam koparılıyor sanki.

Sizi özleyeceğim Değerlilerim.
Sizi çok özleyeceğim.

Mümkünse kendinizi arada hatırlatın ve beni özlem çukurunda bırakmayın.

Gözyaşlarını dindiremeyen yazarınız;
PF🌸

Aşk Santimetrelere Bakmaz ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin