Ben geldim, gelmişken bölüm atayım dedim.
· · ·
Yine aynı naif elin saçlarımın arasında dolanmasıyla açtım gözlerimi. O dumansı karanlıktaydım yeniden. Gözlerim onu aradı. Tam karşımdaydı. Mutsuz bakıyordu bana.
"Sözünü tutmadın" dedi. "Ağlamayacaktın, sözünü tutmadın"
"Kolay değil sen orada yatarken ağlamadan dimdik durabilmek. Kolay değil ciğerimden bir parça kopmuşken normal karşılayabilmek"
"Ağlama" dedi. "Bu sefer sözünü tut ve ağlama. Geleceğim, az kaldı. Yanıma gel, elimi tut sensiz yapamam" diyerek toz bulutu olup dağılıp gitti.
· · ·
Yavaşça araladım gözlerimi. Rüyanın etkisi ile diken diken olmuş tüylerim ürperti hissi oluşturdu. Omuzumun üzerindeki ağırlık İltan'ın başıydı. Öylece uyuya kalmıştık. Başımı kaldırdım ve mümkün olduğunca minimum hareketle telefonumdan saate baktım. Saat sekiz buçuktu. İltan başını kaldırdığında gözlerimi ona çevirdim.
"Uyandırdım mı? Özür dilerim"
"Önemli değil, biliyorsun zaten beni. En derin uykumda bile çıt sesine uyanıyorum" diyerek gerindi. Gözleri yoğun bakım ünitesinde dolaştı. Omuzları çöktü. Elimi omuzuna koydum.
"Uyanacak" diyerek tebessüm ettim olabildiğince. Buruk bir tebessüm karşıladı beni.
"Uyanacak" dedi tekrar edercesine başını sallayarak, ardından iç çekti. Gözlerim yoğun bakıma döndüğünde kapısı açıldı ve içeriden doktor çıktı. Hızla kalkıp yanına gittim.
"Saffan'ın durumu nasıl?" diye sorduğumda konuşmadan önce derin bir nefes aldı.
"Hiçbir değişiklik, hiçbir iyileşme yok da diyemem çok iyi yakında uyanır da diyemem. Gelişme var evet ama değerleri hala normal seviyenin altında"
"Girebilir miyiz yanına?" diye sorduğumda gözleri İltan ile aramda dolaştı. İzin vermeyecek gibiydi. Göz göze geldiğimizde yalvarırcasına bakıyordum ona. Sessiz geçen saniyelerin sonunda pes etmişcesine çöktü omuzları hafifçe.
"Pekala, sadece bir kişi ve beş dakika" dediğinde İltan'a döndüm. Ağzımı açmış konuşacaktım ki benden önce davrandı.
"Sen girmelisin Kabira. Benim değerlim yanımda ama onun değerlisi yanında değil" dediğinde yanındaki Aslı'yı fark ettim. Ne ara gelmişti ki?
"Hadi Kabira" diyen Aslı ile düşünmeyi bırakıp doktora döndüm.
"Ben gireceğim"
· · ·
Kapıdan içeri girdiğimde bir an duraksadım. Onu orada öylece yatarken görmek garip gelmişti. Belki normal bir günde bu saatte kalkmıyordu ama yine de... Garip geldi işte. Sanki önümde cansız bir beden varmış gibi hissettim bir an. Başımı iki yana sallayıp yanına ilerledim. Yatağının yanına çekilmiş sandalyeye oturdum.
"Geldim... Çağırdın ben de geldim. Sensiz dakikalar geçiremezken saatler geçirdim. Daha fazlasını kaldıramaz kalbim. Ben geldim sen de gel. Hale Teyze ve Faruk Amca'nın, İltan'ın sana ihtiyacı var. Sensiz olamazlar. Olamamak bu, yok olmak... Onlara bunu yapma. Mahallenin de sana ihtiyacı var. Sensiz mahalle ne yapacak? Onlar da alışkın değil ki sensizliğe. Onlar da yıkılacak. Sen arkanda o kadar çok enkaz bırakacaksın ki Saffan. Vicdanın bunu kaldırabilir mi? Bize bunu yapabilir misin? Bu odanın dışında, bu hastanenin dışında senin için ağlayanlara bunu yapabilir misin?" derin bir nefes aldım. Bir süre sustum. "Ömrüm boyunca beraberdik, hiç ayrılmadık. Ne değişti de bırakıyorsun beni? Bu mu benim tanıdığım güçlü Saffan? Bir bıçak mı koparacak ruhunu bedeninden? Bir bıçak mı ayıracak seni benden?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Santimetrelere Bakmaz ✓
Novela Juvenil* 'Aşk Santimetrelere Bakmaz' isimli ilk kitap * ---- ARGO İÇERİR. KÜFÜR İÇEREBİLİR. RAHATSIZ OLACAKLAR OKUMASIN. ---- Altı yıl gizliden gizliye sevmek için çok mu uzun? Altı yıl boyunca ona duygularını açmadım, açamadım. O beni kardeşi gibi görürk...