Herkese yeniden merhabalar arkadaşlar. Bu bölüm sanırım biraz yüzünüzden gülümseme ve tebessümün eksik olmadığı bir bölüm olacak. Bölüm başlığına değinirsek de bölümde en tatlı bulduğum cümleydi. Yazarken sanki Zeyrek'in sesini kulağımda hissettim. Umarım benim kadar eğlenirsiniz okurken...
(Bölüm şarkısı Mabel Matiz'den biraz hareketli tam bölüm gibi biraz da Şura gibi işte.)
Sabah çalan telefonumun sesi ile uyandım. Gözüm yarı açık komodinin üstünde telefonumu aradım. Bulunca ekrana bile bakmadan kulağıma dayadım. "Efendim." dedim boğuk çıkan sesimle. "Sen daha uyanmadın mı?" diye soran Zeyrek'in sesi ile gözlerimi açıp "Az önce sayende uyandım." dedim biraz sinirli çıkan sesimle. Nefret ediyordum uykumdan uyandırılmaktan. Kendim uyanırsam sorun değildi ama alarm veya telefon sesiyle uyanmak psikolojimi bozuyordu.
"İyi bakalım uykucu çabuk kalkıp kahvaltını et. Kahaltıdan sonra bir ekip gelecek seni akşama hazırlamak için."
"Ne akşamı, ne diyorsun Zeyrek?"
"Dün sana söylemeyi unuttum. Bu gece düzenlenecek bir bağış gecesine katılacağız. Elbiseni soyunma odasına bıraktım. Çabuk kalk, ben gelince hazır ol. Erken geleceğim, öpüyorum." deyip telefonu kapattı. Sıkıntılı bir of çekip ayaklandım. Hızla banyoya geçip bir duş aldıktan sonra üstüme bir kot ve kazak geçirdim. Elbiseyi incelemeyi sonraya bırakıp aşağı koşturdum. Gül Sultan'ın yine efsaneler yarattığı sofraya oturup hızla kahvaltı ettim. Bir yandan da bu gece hakkında bilgi almaya çalışıyordum ama onun da pek bildiği bir şey yoktu. Kahvaltım bitince hızla yukarı çıkıp dişlerimi fırçaladım. Soyunma odasına geçip odadaki büyük kutunun önünde dizlerimin üstünde çöktüm. Kutunun kapağını açıp kenara bıraktım. Elbiseyi havaya kaldırıp incelerken ağzım açık kaldı. Koyu kırmızı kadife kumaştan bir elbiseydi. Çok olmasa da küçük bir göğüs dekoltesi vardı. Belinde küçük bir detay dışında hiçbir şey yoktu. Etek kısmı ise pilili bir şekilde yere uzanıyordu. Zeyrek'in bunu seçmiş olmasına şaşmamalı. Çok gösterişli olmasa da gerçekten çok güzel bir elbiseydi. Elbiseyi kenarda duran pufun üstüne bırakıp siyah bağcıklı ayakkabılar incelerken odanın kapısı çaldı. Hızla ayakkabıyı kenara bırakıp soyunma odasından çıktım.
Odanın kapısına gidip açtığımda karşımda Sevgi'yi peşine yaklaşık beş tane bayan elemanla buldum. Sevgi bana tebessüm edip "Şura Hanım bayanları Zeyrek Bey göndermiş. Akşam için hazırlayacaklarmış sizi." deyince başımı sallayıp "Tamam geçsinler içeri." dedim ama Sevgi başını olumsuz anlamda sallayıp "Zeyrek Bey misafir odalarından birinde hazırlanmanızı istedi. Odaya yabancıların girmesini istemediğini belirtti." deyince başımı sallayıp "Tamam koridorun sonundaki odaya geçsinler ben elbiseyi giyip geliyorum." deyince gittiler. Kapıyı kapatıp içeri geri döndüm ve elbiseyi giydim. Ayakkabıları giymeye gerek görmeyip bir babet giyip odanın çıkışına yürüdüm. Fark ettiğim şey ile ağzım açık kaldı.
Elbisenin eteğinin derin bir yırtmacı vardı. Muhtemelen benim il bakışta fark etmediğim gibi Zeyrek de fark etmemişti. Aslına bakılırsa sadece yürüyünce belli oluyordu bu yırtmaç. Neredeyse bir bacağımın komple tamamını açıkta bırakıyordu. Ama eğer dikkatli yürürsem az açılmasını sağlardım. En azından Zeyrek başıma bela olmazdı.
Koridorun sonundaki odaya girdiğimde kızların hazırlanmış beni beklediğini gördüm. Yanlarına gidip makyaj aynasının önündeki sandalyeye oturdum. Kendi aralarında birkaç şey konuşup işlerine başladılar. Yaklaşık dört saatin ardından işleri sonunda bitmişti. Onlar toparlanırken bende teşekkür edip odaya geri döndüm. Aynanın karşısında kendimi inceliyordum. Tenimin çok fazla kapatıcıya ihtiyacı yoktu ama yüz tonumu dengelemek için biraz fondöten sürülmüştü. Gözlerime koyu bir göz makyajı yapılıp dudaklarıma mat kırmızı ruj sürülmüştü. Elbisem ve rujum aynı renkti. Saçlarım ise ensemde dağınık bir topuz yapılmıştı. Birkaç tutam saç gözlerimin önüne geliyordu ve bu çok hoş bir hava katmıştı yüzüme. Ayakkabıları alıp berjerlerden birine geçtim. Babetlerden kurtulup topuklu ayakkabıları giydim. Bağcıklarını bağlarken odanın kapısı açıldı. Başımı kaldırıp gelene bakınca Zeyrek olduğunu gördüm. Hızla eteğimi düzeltip ayaklanırken Zeyrek yüzündeki tebessümle bana doğru yürüdü. Ellerini belime yerleştirip başını boynuma gömdü. Kokumu derince içime çekerken "Merhaba." diye fısıldadı. Ona küçük bir tebessüm edip "Hoşgeldin." diye mırıldandım. Dudaklarını alnıma yerleştirip öptükten sonra "Çok hoşbuldum." diye karşılık verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEMİRHAN
ChickLitAcıyla kıstığım gözlerimi aralayıp Zeyrek'e baktığımda dişlerinin arasından tıslayıp, "Nereye gitmeyi düşünüyorsun bakalım sen ha? Bir şeyleri daha tam kavrayamamışsın sen sanırım ama ben sana anlatayım bundan sonra buradasın ve benim izin verdiğim...