Yeni bölümle karşınızdayım okurcanlar. Ee söyleyin bakalım çok sinirli misiniz bana? Neyse belki bu bölüm tüm sinirinizi alır. Hadi keyifli okumalar.
Sabahın ilk ışıkları odayı doldurmaya başlarken gözlerimi araladım. Tüm gece boyunca hem Zeyrek'e sarılamamak hem de acaba bir şeye ihtiyacı olur mu düşüncesi ile diken üstünde yatmıştım resmen. Uyku ile uyanıklık arasında huzursuz bir uyku çekmiştim yani. Ama en azından içim rahattı. Gece su içmek istediğinde hemen kalkıp vermiştim ve bu eylemin verdiği rahatlık tüm bu uykusuzluğa değerdi. Hele ki bir de yirmi gündür kokusundan uzak bir şekilde geçirdiğimi düşünürsek aramızdaki mesafeye rağmen aldığım kokusu bile bana yeterdi. Onu çok özlememe sebep olsa da elimden bir şey gelmezdi. Bir süre böyle idare edecektim artık.
Sakin nefesler alıp yükselip inen göğsü içimi rahatlattı. Yoğun bakımdan çıktıktan sonra altı gün boyunca normal odada kalmıştı ve o gecelerde ben yanında refakatçiydim. Çektiği acılardan dolayı sürekli huzursuz bir şekilde uyurdu üstüne üstlük ona huzur verebilmem için fırsat da vermiyordu. Tıpkı şimdi olduğu gibi. Elmacık kemiğindeki kabuk tutmuş yaraya dokunup öpmek istesem de iç çekerek bakmaktan ileriye gidemedim.
Ağrı kesicilerin de etkisiyle derin bir uykuda olan Zeyrek'i uyandırmamak için büyük bir çaba göstererek yataktan çıktım. Hızlıca soyunma odasına geçip üstüme beyaz askılı bir buluz ve siyah kumaş bir pantolon geçirdim. Üstüme ince bir hırka aldıktan sonra yine çok sessiz hareket ederek banyoya geçtim. İşlerimi hızlıca halledip Zeyrek uyanmadan odadan çıktım. Saat erken olduğu için henüz kimse uyanmamıştı. Gül Sultan ve kızlar da yarım saate gelirlerdi.
Hızlıca aşağı inip mutfağa geçtim. Kolları sıvayıp işe koyuldum. Dün gece yaşadığım umut verici olaydan sonra içimdeki mutlulukla güzel bir kahvaltı hazırlığına giriştim. İlk önce biraz poğaça hamuru hazırlayıp dinlenmeye bıraktım. Kahvaltılıkları hazırlarken dinlenen poğaça hamurunu tezgaha yerleştirip bir fırın tepsisi alıp peynirli poğaçaları yapmaya giriştim. Mutfak kapısında birisinin varlığını hissetmemle bakışlarım o tarafa döndü. Babaanne baştan aşağı beni incelerken saygıyla tebessüm edip "Günaydın." diye mırıldandım.
"Günaydın gelin, ne yapıyorsun öyle?" diye soran babaanne ilk defa bana karşı sevecen bir ses tonuyla konuşmuştu. Gerçi dünden beri yalnızca birkaç defa konuşmuştuk ama onu da bize olan sinirine vermiştim.
"Poğaça yapıyorum babaanne, Zeyrek için." deyince bir şey demeden başını salladı. Ben poğaçaları yapmaya devam ederken ellerini yıkayıp yanıma geldi. O da bana yardım edip poğaçaları yapmaya başladı. Kısa sürede iki tepsi poğaçayı fırına atarken Gül Sultan ve kızlar bahçe kapısından içeri girdiler.
"Ohooo siz çoktan her şeyi hazırlamışsınız." diyen Gül Sultan masanın üstündeki hazırladıklarıma bakıyordu.
"Ben uyandığımda gelin çoktan her şeyi hazırlamıştı. Maşallah pek maharetli." diyen babaanne utanmama sebebiyet vermişti. Başımı usulca önüme eğerken yerdeki döşemeleri izliyordum. "Öyledir benim kızım, on parmağında on marifet." diyen Gül'cüğüm daha da yanaklarımın kızarmasına sebep olmuştu. Yanıma gelip elini omzuma koyunca başımı usulca kaldırıp yüzüne baktım. Yüzündeki anne gülümsemesiyle "Utangaçtır bir de. Zeyrek az çektirmedi kuzuma sırf bu yüzden. Her fırsatta yanaklarını kızartacak bir şey yapardı." deyip sıkıntılı bir iç çekti. O günler hafızama akın ederken içimdeki hüzün gittikçe arttı. Yüzümdeki buruk tebessümle beraber yanaklarım bir damla gözyaşı ile ıslandı. Kimse görmeden elimin tersiyle yüzümü silip döndüğümde Neşe anneyle karşılaştım.
"Herkese günaydın, bakıyorum da her şey hazır."
"Küçük gelin kalkıp her şeyi hazırlamış erkenden." dedi imalı bir sesle Fadime babaanne. Ah keşke biraz olsun anlaşabilseler. Daha doğrusu keşke babaanne Neşe anneye sıcak davransa. Sürekli iğneleyici sözler söyleyen babaanneye tek bir kötü ya da sert bir tepki vermiyordu Neşe anne. Sabırla her şeye gerektiği kadar cevap verip saygısızlık sayılacak hiçbir harekette bulunmuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEMİRHAN
ChickLitAcıyla kıstığım gözlerimi aralayıp Zeyrek'e baktığımda dişlerinin arasından tıslayıp, "Nereye gitmeyi düşünüyorsun bakalım sen ha? Bir şeyleri daha tam kavrayamamışsın sen sanırım ama ben sana anlatayım bundan sonra buradasın ve benim izin verdiğim...