Herkese merhaba efsane olduğuna inandığım yeni bir bölümle karşınızdayım. Umarım beğenirsiniz. Desteğinize ihtiyacım olduğunu lütfen unutmayın. Keyifli okumalar
Dün gece eve dönmek için toparlandığım sırada getirilen hastanın son kontrollerini de yaptıktan sonra hemşireye gerekli talimatları verip odadan çıktım. Adamın başından geçenler gerçekten çok trajik olaylardı. Vak'a anlatılırken istem dışı yüzümü buruşturmuştum hatta.
Adam evinde depresif bir ruh hali içerisindeyken intihar etmek isteyerek doğal gazı açık bırakmış. Artık o sıra nasıl bir haldeyse alkol kullanıp bir de yetmezmiş gibi sigara yakmış. E malum alevlenen çakmak sadece sigarayı değil tüm evi yakmış. Genç adamın yüzü elleri harap durumda. Dün gece direkt olarak yoğun bakıma kaldırılan adam şuan normal odaya alınmıştı ve neredeyse bir mumya gibi sarmalanmıştı. Hala o ilk hali aklıma geldikçe kusacak gibi oluyordum. Bir çok şeyden midem bulanmazdı ama yanık deri her zaman ürpermeme ve kusma isteğimin doğmasına sebep olurdu. Sırf bu yüzden uzmanlığımı plastik cerrahi veya deri ve zührevi hastalıklar bölümüne vermedim.
Tüm hastalarımın genel kontrolünü yaptıktan sonra acil servisteki doktor odasına yöneldim. İçerideki birkaç kişiye baş selamı verip kendimi koltuğa bırakırken aklıma üşüşen Zeyrek ile sıkıntılı bir nefes verdim.
Aradan tam tamına iki ay geçmişti. Ağustos ayının son günlerini yaşıyorduk artık. Ama hala Zeyrek en ufak bir gelişme göstermemişti. İlk bir ay bu durumun normal olduğunu düşünsem de onda hiçbir gelişme görmemek araştırmalar yapmama sebep oldu. Bir sürü makale okuyup bu konuda yabancı profesörlerin yazılarını okudum. Ama hala hiçbir çözüm bulmuş sayılmam. Evet düşükte olsa bir ihtimal yürüyemeyebileceğini biliyordum ama bu çok çok düşük bir ihtimaldi. Üstelik bu kadar sıkı bir terapi programına rağmen şimdiye çoktan ayaklanması gerekirdi. O kadar olmasa bile en azından parmakları gibi küçük eklemlerin hareketini kontrol etmeye başlamalıydı.
Doktoruyla konuştuğumda ise bana verdiği tek cevap "Sabırlı olun Şura Hanım." sözüydü. Bu lafı her hatırladığımda kan beynime sıçrıyordu. Nedense adamın beni başından savdığını düşünüyordum. Hayır yani ben de bir doktordum ve söyleyeceği terimlerin çoğunu anlayıp en azından konu hakkında fikir sahibi olabilirdim. Ama yok beni takan kim?!
Tüm bu durumlar yetmezmiş gibi hastalarımdan dolayı terapi esnasında da Zeyrek'in yanına gidemiyordum. İki aydır hastanede çalışıyordum ve terapi için hastaneye gelen Zeyrek'i bir tek terapi sonunda eve döneceği zaman görebiliyordum. Sabah kahvaltısı ve akşam yemekleri dışında onunla oturup konuşma fırsatım olmuyordu. Bu süreç içerisinde de gözlemlerime dayanarak şunu söyleyebilirdim ki Zeyrek bu yürüyememe olayını hiç takmıyordu. Sanki bu olaylar çok normalmiş ve tedavinin hala bir sonuç vermemesi doğal bir şeymiş gibi davranması beni çok az korkutuyordu. Şimdi karşımda iki seçenek vardı. Ya Zeyrek tedaviyi isteksiz ve umursamaz bir şekilde olduğu için sonuç alamıyorduk ya da Zeyrek bizim için savaşıp moralini yüksek tutmaya çalışıyordu. Hayır ona da soramıyordum iyice kötü olmasından korkarak.
Bu arada biz demişken bebeklerim üçüncü aylarına girdi sayılır. İkiz bir hamile için oldukça normal olan bir durum olarak karnım belirgin bir şekil almıştı. Öyle çok fazla büyük değildi tabii ki ama tek bebek hamilelerine oranla üçüncü ay ve ilk hamileliğe göre oldukça büyük bir karnım vardı. Normalde karnın belirginleşmesi üçüncü aydan sonra başlar ilk hamilelikte. Deri yavaş yavaş genişlediğinden karın çok fazla belirgin değildir. Ama işte benim obur ve haylaz bebeklerim varlıklarını şimdiden ortaya serdiler.
Öte yandan Yaman hala Eda'ya evlenme teklifi etmemişti. Ben her gün Eda'nın arayıp haber vermesini beklerken her günü umutsuzlukla sonlandırıyordum. Yani merakımdan değil de sadece kuzumun da yuvasını kurup mutlu olmasını istiyordum. Her ne kadar bu konuyu açmasa da ben onun gözlerinden anlıyordum bir teklif bekleyişinde olduğunu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEMİRHAN
ChickLitAcıyla kıstığım gözlerimi aralayıp Zeyrek'e baktığımda dişlerinin arasından tıslayıp, "Nereye gitmeyi düşünüyorsun bakalım sen ha? Bir şeyleri daha tam kavrayamamışsın sen sanırım ama ben sana anlatayım bundan sonra buradasın ve benim izin verdiğim...