"Seni istiyorum, canım çekti."

5.6K 172 30
                                    

Yeni yepyeni bir bölümle karşınızdayım. Kendimi biraz yorgun hissediyorum açıkçası. Boynumdaki ağrı bir türlü dinmek bilmiyor ama buna rağmen bölüm yazmaya devam ediyorum. Umarım bu ağrıya rağmen iyi bir bölüm yazmışımdır. Keyifli okumalar canlar ;)

  Ve bu arada bu bölümü desteğini benden esirgemeyen beyzanur000055 adlı okuyucuma ithaf ediyorum... ;) Teşekkürler tatlım.

 Sımsıcak güneş yüzüme vururken bahçedeki çiçeklerin kokusu rüzgarla burnuma kadar ulaşıp ciğerlerime nüfus etti. Arka bahçeye serdiğimiz piknik örtüsünün üzerinde tek başıma oturuyordum. Arkamdan gelen bebek kıkırtılarıyla o tarafa doğru çevirdim başımı. Siyah saçlarındaki toz pembe bandanaları, bandanayla aynı tonda şirin mi şirin bir elbiseyle birbirine tıpatıp benzeyen iki küçük bebek çimlerde emekleyerek kıkırdıyorlardı. Bir yaşında gibi duran minikler dikkatimi çekerken yerimden kalkıp yanlarına doğru gittim.

Şirin kıkırtıları yüzümde büyük bir gülümsemeye sebep olurken onlara ulaşmama sayılı adımlar kalmıştı. Bir anda esen soğuk rüzgar ve kararan hava ile adımlarım bir bıçak gibi kesildi. Anlamazca gökyüzüne bakarken çimlerden gelen tekerlek sesiyle bakışlarım sol omzumun ötesine kaydı. Yüzündeki soğuk buz gibi ifadeyle küçük kızlara doğru gelen Zeyrek tekerlekli sandalyenin kumandasını kırarcasına sıkı tutuyordu.

Küçük kızlar Zeyrek'e doğru dönüp yüzlerinden silinmeyen kıkırtıyla gülerken içlerinden biri sevinçle el çırpıp "Bapba!" diye şakıyınca gözlerim ardına kadar açıldı. Bunlar bizim kızlarımız mıydı yoksa? Ama bu nasıl olurdu?

Ayaklarıma yürüme emri verip onlara doğru giderken kızlarımıza soğuk bir ifadeyle bakarken bu bakışlarına anlam vermeye çalışıyordum. Elimi elinin üstüne koyup "Hayatım, neden sinirlisin?" diye sordum ürkek bir sesle. Zeyrek sinirli bir kahkaha atarken elimi usulca ondan çektim. Ne oluyordu ona böyle Allah aşkına?

"Baksana şu halime, bu tekerlekli sandalyeye mahkum kaldım. Artık sonsuza kadar yürüyemeyeceğim. Sonsuza kadar yürüyemeyeceğim. SONSUZA KADAR!"

"Aaa!" diye çığlık atıp yerimden sıçrarken nefes nefeseydim. Bir anda gelen kusma isteğiyle elimi ağzıma kapatırken üstümdeki pikeyi hızla üstümden çekip banyoya koştum. Dizlerim sert bir şekilde fayans zemine çarparken midemdekileri boğazımı yakan bir öğürmeyle klozete boşalttım. Bu durum bir kaç defa tekrarlanırken sonunda midemde bir şey kalmayınca elimi sifona atıp çektim. Sırtımı duvara dayayıp nefesimi kontrol altına almaya çalışırken "Şura! Güzelim iyi misin? Şuraa!" diye seslenen Zeyrek'in sesi kulağıma çalındı. Görüşüm hala bulanıkken "İyiyim." diye seslendim zar zor çıkan sesimle.

Zeyrek'in benim için telaşlandığını kavrayınca hala düzene girmemiş nefesim eşliğinde ayaklanıp ağzıma su çalkaladım ve yüzüme su çarptım. Yüzümü el havlusuyla kuruladıktan sonra odaya geri döndüm. Zeyrek bir bacağını yataktan sarkmış, diğerini de indirmeye çalışırken hızla yanına gittim. Ne yapıyordu bu adam Allah aşkına?

"Hayatım, ne yapıyorsun? Yat yerine." deyip onu geri yatırmaya çalışırken derin bir off çekip "Lanet olsun, lanet olsun! Sen bu haldeyken ben kılımı bile kıpırdatamıyorum. Allah kahretsin!" diye bağırıp başını arkasındaki yastığa bıraktı. Yataktan sarkan bacağını kaldırıp yatağa uzatırken bir dizimi yatağa dayayıp Zeyrek'in üstünden yatağın boş tarafına geçtim. Başımı Zeyrek'in omzuna bırakıp beline sarıldım.

Teninden yükselen kokusu burnumun özlemle sızlamasına sebep olurken göz yaşlarım birer birer akmaya başladı göz pınarlarımdan. Burnumu çekerek ağlarken aklıma gelen rüyam ile ağlamam şiddetlendi. Her iki kolunu bedenime sarıp saçlarımı öpen Zeyrek bile beni susturmak için bir hamlede bulunmuyordu. Sanırım o da buna ihtiyacım olduğunu sezmişti. Bir süre öylece Zeyrek'in göğsünü ıslatarak ağladıktan sonra oldukça rahatlamış bir şekilde dindi tüm göz yaşlarım. Yatakta biraz kaykılıp yükselirken başımı Zeyrek'in boynuna gömüp yoğun kokusunu derince ciğerlerime çektim. Saçlarımı usulca okşayan Zeyrek biraz olsun rahatlamamı sağlarken "Neden uykundan bağırarak uyandın, sancın mı var yoksa? Canın falan mı acıdı?" diye sordu telaş dolu sesini gizlemeye çalışır bir tonda.

DEMİRHANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin