Herkese merhaba yeni bölümle karşınızdayım. Umarım yazarken aldığım keyfi okurken hissedersiniz. Keyifli okumalar canlar;)
Şöminede yanan, çatırtısı buradan bile içimi ısıtan alevli odunlara dalmış düşünüyordum. Günün nasıl geçtiğini anlamış bile değildim. Zeyrek beni öptükten sonra utancımdan ona bakamamıştım bile. Evet ilk defa öpmüyordu beni ama daha iki saat önce konuşmamak için yemin ederken iki saat sonra dudak dudağa olmamız biraz can sıkıcıydı benim için. Ona karşı direnemiyordum.
Nasıl yaptığını hala anlamamış olsam da bir şekilde kendimi onun istediği şekilde buluyordum. Birden dudaklarıma yapışıyordu ve kendimi ona karşılık verirken buluyordum ya da onunla uyumayı bile reddederken sabahına kendimi onun kollarında buluyordum. Nefret ediyordum bu durumdan. Bir şeyleri kendi irademle gerçekleştirmek istiyordum. Onu öpecek olsam bile bunu kendim yapmak istiyordum. Anlık tepki olarak değil. Onun dediği gibi kalp bağıyla.
Bir süre kanepede Zeyrek'le birlikte uzansam da yemek yapmak için ayaklanmıştım. Evdeyken Gül Sultan hem bize hem de korumalar için yemek pişirir çünkü zaten merkeze uzak olan eve bir de yemek siparişi falan vermek imkansız gibi bir şey. Yemek gelene kadar bayatlardı.
Neyseki evdekine nazaran daha az koruma vardı şuan. Bizimle beraber on-on iki kişi falandık. Elimi çabuk tutarsam hızlıca yemeği yetiştirebilirdim. Zeyrek'in de ufak yardımlarıyla yemeği üç saatte hazır etmiştik. Zeyrek korumalardan birini çağırıp onlar için hazırladığımız yemekleri almasını söyledi. Onlar kulübede yiyeceklerdi malum beyimiz kıskançtı. Kimse yüzüme bile bakamıyordu. Bir de oturup yemek mi yiyeceklerdi?! Güldürmeyin Allah aşkına.
Yemekten sonra ortalığı toparlamıştım. Bir de evi gezmiştim. Yukarıdaki diğer odalara baktığımda birinin çalışma odası olduğunu gördüm. Diğer kapı ise kilitliydi. Birkaç defa zorlasam da açılmamıştı. Zeyrek'e sormayı düşünsem de vaz geçmiştim. Belki de bilerek kilitlemişti. Evet merak ediyordum ama bu onun özeliydi. Sonuç olarak biz hala birbirinden bağımsız iki bireydik. Yani en azından kalp olarak. Ben hala kalbimi ona adamamıştım ve hala ona güvenmiyordum tam olarak bu yüzden hala birlikte sayılmazdık.
Bahsettiğim şey tensel değil tamamen kalp bağı ile alakalı. Ben hala ona kalbimi teslim etmemiştim ki edecek gibi de durmuyordum. O bana tam olarak güven verdiği zaman belki de içimde bir şeyler filizlenebilirdi. Kim bilir? Ama işte diyorum ya ona güvenmiyordum. Ben Zeyrek'e bakınca bu adam beni asla bırakmaz diyemiyordum.
Belki gün gelir öyle bir şey olurdu ki bu güveni hissederdim ama şuan bunun zamanı değildi bunu biliyordum. Olsa hissederdim, kalbim söylerdi bana. Fısıldardı usulca atar damarıma. Tüm damarlarımda dolaşırdı bu güven içimi bir sıcaklık kaplardı. Annem ve babam yanımdaymışcasına bir güven kaplardı ruhumu yeniden. On yıl önce olduğu gibi güvende hissedecektim kendimi. Bunu bana kalbim söyleyecekti ben eminim.
Omzuma konan öpücükle daldığım düşüncelerden sıyrıldım. Başımı çevirdiğimde yüzündeki küçük tebessümle Zeyrek karşıladı beni. Saçları hafif ıslak gibiydi, acaba dışarıda yağmur mu yağmıştı?
Yanıma oturup beni kendine çekince başımı dışarı çevirdim. Yağmur değil ama küçük küçük kar taneleri düşüyordu semadan yeryüzüne. Hava da epey kararmıştı. Saat ne kadar hızlı ilerlemişti. Yemekten sonra etrafı toparlama işi bittiğinde Zeyrek birazdan gelirim deyip korumaların yanına dışarı çıkmıştı. Saatin bu kadar hızlı ilerlemesine şaşırmıştım doğrusu.
Zeyrek beni iyice kendine çekerken "Dışarısı çok soğuk, kar hafif hafif yağıyor ama inşallah yolları kapatacak kadar fazla yağmaz." dedi. Derince iç çekip, "Korumaları göndersen olmaz mı? Bu soğukta o küçük kulübede nasıl dursunlar? Hem dağın tepesindeyiz kim bize ne yapabilir ki?" dedim onu ikna edeceğime inandığım masum kedi bakışlarımla. Burnunu burnuma sürtüp "Peki seni kurnaz kedi ama iki kişi her ihtimale karşı kalacak." deyince hızla kafamı salladım. Zeyrek'in dediğine göre kulübede ısıtıcı vardı ama orası onca adam için küçüktü. En azından büyük kısmının gitmesi kalanların da işine gelirdi. Zeyrek telefonunu çıkarıp bir numarayı tuşlarken ben de kahve yapmak için mutfağa geçtim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEMİRHAN
ChickLitAcıyla kıstığım gözlerimi aralayıp Zeyrek'e baktığımda dişlerinin arasından tıslayıp, "Nereye gitmeyi düşünüyorsun bakalım sen ha? Bir şeyleri daha tam kavrayamamışsın sen sanırım ama ben sana anlatayım bundan sonra buradasın ve benim izin verdiğim...