"Tutunacak bir dalı olmalı..."

3.5K 149 33
                                    

Yeni bölüm geldi canlar, umarım beğeneceğiniz bir bölüm olur. Seviliyorsunuz...)

Yaman iteklediği tekerlekli sandalyeyle evin içindeki asansöre binip yukarı çıktı. Gözlerimden firar etmek için hazır bekleyen yaşları engellemek için gözlerimi yukarı dikip derin derin nefesler aldım. Dişlerimi yanağımın içine geçirip merdivenleri koşar adım tırmandım. Peşimden gelen Naz, Neşe anne ve Gül Sultan ile birlikte yatak odamızın önünde duran Yaman ve Zeyrek'in yanına gittik. Yüzümdeki hüzünlü ifadeyi toparlayıp ona doğru eğildim.

"Canımın içi eğer istersen başka bir odaya geçelim, hem seni ziyaret etmek isteyenler için de sorun çıkmasın." derken elimi yirmi gün önce yanıklar içinde olan şimdilerde hiçbir sorunu olmayan elinin üzerine yerleştirdim. Yüzündeki donuk ifadeyle yüzüme bile bakmadan "Odamda yatacağım, kimse de gelmesin ziyaretime falan." dedi sert bir sesle.

Son söylediğini duymamazlıktan gelip "Peki sevgilim sen nasıl istersen, zaten bizim yatağımız daha büyük, daha rahat olursun." deyince hiçbir şey demeden yerdeki döşemelere diktiği gözlerini bir milim oynatmadı. Halbuki ne de özlemiştim gözlerimin içine gülen gözleriyle bakmasını.

Bu soğuk hali sertçe yutkunmama sebep olurken Neşe anne ortamdaki gerginliği dağıtmak için "Hadi içeri geçelim." deyip odanın kapısını araladı. Neredeyse üç haftadır adımımı bile atmadığım odanın kokusu burnuma doluşurken gözümden aşağı bir yaş firar etti. Kulaklarımı Zeyrek'le attığımız kahkahalar doldururken onunla bu odada geçirdiğim her an bir bir gözlerimin önünden bir film şeridi gibi geçti. Daha üç hafta önce güle oynaya girdiğimiz odaya şimdi mutsuz ve gözü yaşlı giriyorduk.

Elimin tersiyle yanağımdan akan yaşı silip yüzüme bir gülümseme yerleştirip odaya girdim. Sevgi'nin temiz çarşaflar serip düzenlediği yatağın yanına yürüdüm. Yaman Zeyrek'in belini kavrayıp kucakladı ve yatağa bıraktı bedenini. Hızlıca yanlarına gidip tekerlekli sandalyeyi çektim. Zeyrek'in yataktan sarkan ayaklarının önünde çöküp ayakkabılarını çıkardım. Pratik hareketlerle bacaklarını kaldırıp yatağa uzattım. Hava yeterince sıcak olmasına rağmen üşümesinden korkup pikeyi bacaklarının üstüne serdim.

Yaman sandalyeyi kenara bırakıp "Bir ihtiyacınız olursa seslenirsin yenge." deyip odadan çıkınca yatakta Zeyrek'in yanına oturup "Aç mısın, ne yapayım sana? İstersen baklava açayım sana? Taze taze, yersin. Olmadı börek de yaparım ha ne dersin?" dedim gözlerimin içine bakmasını umut ederek.

"Sen söyle paşam ne istediğini biz el birliğiyle hemencecik hazırlarız." diyen Gül Sultan'dı.

"Oğlum annesinin yemeklerini özlemiştir, ben ona şimdi bir çorba yaparım şifa niyetine. Hemencecik toparlanır, hangi çorbadan yapayım sana?" dedi Neşe anne içindeki acıyı içine gömerek ismi gibi neşeli bir sesle.

"Valla abi ben pek yemek yapamam ama senin için bi' denerim. Olmadı başka bir şeyler yapayım senin için ha?" bu ise Naz'dı. Ağlamaktan kızaran burnu haftalardır yerini koruyordu. Yüzüne gülümsemesini yerleştirse de birçok şey acısını dışa vuruyordu.

Odanın benden uzak bir tarafına diktiği gözlerini hiçbirimize değdirmeden "Çıkın!" diye emretti. Boğazımdaki dağ gibi yumruyu sertçe yutup öylece kalırken ben dışında herkes odadan çıktı. Kapının kapanma sesi nefes alıp verme sesleri dışında hiçbir sesin olmadığı odada yankılanırken Zeyrek'in gülümsemesi olmadan bu odanın ne kadar da boş olduğunu bir kez daha fark ettim. Karşımda duran bu adam Zeyrek değildi. O bana uzun süre gülümsemeden duramazdı ki! Cesaretimi toplayıp elimi kaldırıp elinin üstüne yerleştirdim. Sesini çıkarmayınca usulca kaldırıp avucunu öptüm. Defalarca öpüp kokusunu içime çekerken yaralı olduğu her an dokunamamın acısını çıkarmak istercesine öpüyordum. Çok fazla mahrum kalmıştım ellerinden. Özlemiştim onu hem de çok fazla.

DEMİRHANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin