İsler herzaman aynı olmayabilir.

17 3 0
                                    

   En azından bir ipucu istiyordum. Görmek ya da hissetmek. Bir konuşma yada işaret. Ama hiçbir şey olmamıştı. Kendimi sizofren gibi hissedip cantamı bıraktıgım banka yöneldim. Kolyeyi cantamın icine tıkıp yıkılırcasına banka oturdum. Kafamı denize kaldırdığımda gözyaşlarıma engel olamıyordum. Ben ne yapmıştım ve neden yapmıştım. Çocuk aklı denilebilirdi ama o kolyeye bu kadar takılmasaydım hicbir şey olmayacaktı. Emily yaşayacaktı ve okuyor olacaktı. Onun da hayalleri vardı ama hepsi onu yutan suyla kayboldu. Evden çıkarken bu durumda olacağımı düşünemezdim. Onu seviyordum ama merak ve heves bir insanın hayatına da mâl olabiliyor. Ayağa hızlıca kalkıp ağazım çıktıgı kadar bağırdım. Öfke hiddet korku üzüntü birikimiydi bu. Ellerimi yumruk seklinde sıkmıstım. Tüm vucudum kasılmıstı ve bu durumda bir duvarı kıracak gücte hissediyordum:

      EMİLY!!!

ve yorgunluktan kendini ölüme bırakmıs gibi yere cökerek söylendim,

  Özür dilerim beni affet, seni özledim Emy..

  Okula herzamankinden bitkin ve ruhsuz gitmiştim. Calvin i görmek istemiştim ama artık aklımda bile degildi. Farketmiş olmalı ki yanıma oturdugu gibi ' İyi misin?' dedi. Kafamı  sallayarak cevap verdim. Bu hem sorusunu cevaplamıştı hem de  konusmak istemedigimi kibarca belli etmişti. Partiden eser kalmamıştı. Cok üzgündüm. Sahilde ne yaptgımı hatırlayamıyordum bile. Bütün enerjimi orada harcamış gibiyim. Ne kadar özenmiştim kendim icin. Ne kadar heyecanlıydım bugün ama.. isler her zaman aynı devam etmeyebilir.

   Ders bitimi kaçar gibi bahçeye gittim. Aslında kaçıyordum da. Belki Calvin le sohbet iyi gelecekti ama nedense istemiyordum. Zil çaldıgında yavas adımlarla sınıfa girdim. Calvin sırada yoktu. Nerede olduguda simdilik beni ilgilendirmiyordu.

  Ögle aramız geldiginde yine Calvin le kantine cıktık. Ben önce alıp yerlestim Calvin sonradan geldi. Bana " Asley bugun bir sey var ama konusmuyorsun" dedi. "Bir seyim yok Calvin. İyiyim aslında yorgunum sadece" deyip inandırıcı bir surat takınarak konusmadan sıyrıldım. Bir ögle aramda böyle geçmisti. Gayet sıkıcı. John olsaydı belki gülüyor olurduk. Yemegimi yedikten sonra Calvin le kalktık. Aklıma John yeniden cıkınca bir an duraksadım. Her defasında buluşacagımızı unutup tekrar hatırlıyordum.

Nihayet eve gidecektim. Son dersi dinlememistim. Toparlanmakla meşgul olmuştum. O yuzden zil caldıktan sonra servise binmem uzun surmemisti. Calvin daha toparlanamamıştı bile. Calvin in şu hayalet kız arkadaşını da hic ustelememiştim ama aklıma geliyordu. Hemen gidip buluşmuştu onunla. Hayalet olmasaydı gercekti ki o zaten gercek sanıyordu. Beni bozuyordu. Zaten moralim bozuktu Calvin i dusunerek daha da bozamazdım. John a gidecektim. Tedirgindim ama istiyordum da belki dertleşirdim. Aglayabilirdim onunla da nasıl gulebiliyorsam.

  Eve geldigimde kapıyı acmadan telefon ısrarla calınca actım ve kapıda dikilirken konusmaya basladım. Arıyan John du:

- Asley okul bosaldı ama seni göremedim.

beni bir kez daha şaşırtmıştı. Şaşkınlıgımı bir kenara atıp telefonu omzumla kulagım arasına sıkıstırıp kapıyı acıp iceri girdim ve hızlı hareketlerle kıyafet hazırlamaya basladım. Bu esnada da John a cevap veriyordum.

- Aaa John ben kapıya gelecegini bilemezdim servisle evime geldim su anda evimdeyim.

- Hmm oldu ozaman Asley ben bi beş dakikaya marketin oraya geleyim orada bulusalım sıkıntı cıkmasın. Bir yumruk daha yemek istemiyorum :)"

- Peki John cıkıyorum bende.

  Bazen rahatlıgının benden kaynaklandıgını dusunuyordum ama ben ona ı rahatlıgı vermis olamazdım. Bence onun kisiligi boyleydi. İnsansever ve sıcak kanlı. Kıyafeti aceleylen kafamdan gecirdim ve bi pantolon cektim. Saclarımı okulda at kuyrugu yapmıstım. Acıp saldım. Dalgalarım biraz bozulmustu. Hazır oldugumda sadece telefonumu alıp hızlı ve buyuk adımlarla markete dogru yurumeye basladım. Hızlandıkca ruzgar saclarımı havalandırıyordu ve boynumun köşelerine dokunarak kayboluyordu. Beni gıdıklıyordu ama muthiste bir özgüven veriyordu.

Markete geldigimde John da karsıda beni bekliyordu. Yine o araba. Sanırım hosuma gitmisti ve John yine nazikce kapıyı acarak bana yer vermisti. Hosuma giden hem ilgisi hem de suratında sırıtan heyecanı mutlulugu sevinci ve hoş tebessumuydu. Evi bize yaklasık 15 dakika kadar uzak sahilin üst mahallesinde hafif lüx bir yerdi. İceri yavasca adımımı attım ve etrafı gözetlemeye başladım. Yalnız olacagımızı tahmin ediyordum zaten ama burası yalnızlık dışı huzur ve sessizlik eviydi. Burayı tercih eden biri muhtemelen kendine özel sakinlikte sessiz ve yalnız kalmak icin almıştır. John aslında cevresi olan birine benziyordu. Yalnız olduguna inanmıyordum. Benim gibi kahverengi ahsaptan yapılmıs. Kucuk ama her yeri ozenle cıceklere ayrılmıs bir bahcesi var ve evin arka tarafında bir kisilik ama genis sayılabilecek havuz var. Ayrıca bir tane de buyuk agac.

  John bana yerlesmem icin yardım etmisti ve film onerileri sunuyordu. Ben onu dinliyor gibi yaparken hareketlerini ve vucudundaki heyecanı izliyordum. Her sekilde dısarıya vuruyordu ve onu cok sempatik yapıyordu. Birine karsı bu kadar heyecan duymak guzelmi ki acaba? Bu benim Calvin e duydugum ilginin cok daha fazlası...

Bir filmde karar vermistik ve onceden patlatılmıs mısırı ve cips i dev televizyonun onundeki kucuk ve sirin masaya yerlestirdi. Film başladıgında ortam ciddilesti ve filmi izlemeye koyulduk.

Bir şeyler GörüyorumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin