Bu bölüm tamamen Martina'nın rüyasıdır. Bunun gerçek olmadığını söyleyemem. İlerleyen bölümlerde gerçekleşecek olaylar ama şimdilik böyle bişey yok. Jorge daha delirmedi adaffa Bu sefer sınır koyuyorum 5 vote yorum zorunlu değil ama yaparsanız sevinirim.
İyi okumalar. xx
Gözlerimi aralayarak boş odada gezdirdim. Üstümden tır geçmiş gibi hissediyordum. Oda çok hasar görmüş çok rutubetliydi. Ve odada olan tek şeyse en az 3 metre boyunda bir halattı. Sızlayan ayaklarımı zorda olsa kaldırarak ayakta durmaya çalıştım ama sonuç. Elbette başarısızdı.
Yeniden ayağa kalkmayı deneyerek bacaklarımı zorladım. Uyuşan bacaklarımın belirli bölgelerinde yaralar vardı. Yeni oldukları çok açıktı çünkü hala acıdıklarını hissedebiliyordum.
Üstümde ise her tarafı kanlarla kaplı uyluklarımda biten beyaz bir t-shirt vardı.
Zorda olsa ayaklarımın üzerinde durdum. Sendeleyerek halatın yanına ulaşmayı denedim. Ama her adımımda yaralar kendini daha çok belli ediyordu.
En son sürünmeyi denedim. Boşa çaba. T-shirt dizlerimi kapamıyordu. Dizlerim yerde sürtünürken, kabuk tutan yaralar açılıyor, yeniden kanamaya başlıyordu.
Ve canım dayanılmaz bir şekilde yanıyordu..
Kendimde büyük bir güç bulup ayakta durdum. Birkaç adımdan sonra kendimi yerde buldum. Neden buradayım ? Neden heryerim kanlar içindeydi ? Ve neden istemsiz bir şekilde şu lanet olası halata uzanmak istiyordum..
Halata birkaç adım kala kendimi yere sürterek halata ulaşmayı denedim. Neyseki bu yöntem diğerlerinden daha az canımı yakıyordu.
Söylediğim gibi. Diğerlerinden daha az canımı yakıyordu. Hala canım yanıyordu....
Halata vardığımda yüzüstü bir şekildeydim. Ağrıyan elimi halata uzattığımda bacaklarımdan daha berbat bir halde olduklarını gördüm. Etrafı soyulmuş, kesik yerlerinden kanlar çıkıyordu. tırnaklarımsa...
içleri kanıyor ve uçları parçalanmıştı.
Kendimden iğreniyordum..
Gözlerimi kollarımdan çekip halata yöneltim. Titreyen ellerimle halata uzandım. Ama kollarım halata uzanacak kadar uzun değildi..
Biraz daha sürünmeyi denedim. İlk sürünmemde göğüs kafesim zedelendi. İkincisinde kollarımda kabuk tutan yaralar iyice açıldı.
Şükürler olsun ki Halata uzanmayı başarmıştım.. Ama bir ses beni durdurdu
Jorge.
"Vay Vay Vay"
Alaycı ses tonu benim bariz bir şekilde korkmamı sağladı.
"Demek kalktın"
Bana karşı 3 büyük adım atarak yüzüme eğildi.
"Ben geberdiğini sanmıştım. Tüh ne yazık !"
Yeşil irislerini benden çekip nerdeyse yarım saatir uzanmaya çalıştığım halata yöneltti.
"Sen bunumu arıyordun ?"
Yüzünü pişkince bir gülümse kapladı.
"Yanlış yerde arıyorsun güzelim"
Ve hiç beklemediğim bir anda halatı alıp odanın diğer ucuna fırlattı.
"Hadi git şimdi onu yeniden al "
Artık onu istemiyordum. Yaralar canımı çok fazla yakıyordu. Bunun dışında, başımda tarif edilemez bir ağrı vardı.
"İstemi-"
"Sana git onu al dedim !"
Aniden bağırması irkilmeme neden olmuştu. Nedenini bilmediğim bir nedenden dolayı yeniden sürünmeye başladım. Diz kapaklarım iyice tanınmaz hale gelmişti. Her sürtündüğümde diz kapaklarımda oluşan yara, soğuk zeminle buluşup yeniden ve yeniden kanamasını sağlıyordu.
Hiç kabuk tutmayacak yaralar...
Yeniden süründüğümde dirseklerimden aşağı sıcak bir sıvının indiğini hissettim.
Kan..
Ben kandan oldum olası tiksinmişimdir ve ne zaman görsem en azından öğürürdüm. Ama şimdi...
Sadece halatı düşünüyordum..
Kendimde artık sürünecek gücü bulamadığımda, olduğum yere yığıldım.
Ve kesik kesik nefesler almaya başladım.
"Ne bekliyorsun devam et !"
Jorge'nin emreder ses tonunu duyduğumda bu sefer bileklerimi kullanarak sürünmeyi denedim. Bu yaptığım tamamiyle aptallıktı. Bileklerim zemine sürtününce soyularak kanamaya başladı. Ve acıma acı kattı.
Ama bu bir sinek ısırığı gibi gelmişti bana..
Artık dayanamadığım için vücudumu ters çevirerek sırt üstü yatmamı sağladım. Bileklerim,ellerim,kollarım,bacaklarım..Her yerim ayrı ağrıyordu..Ne kadar bağırmak, ağlamak, haykırmak istesemde bunu yapamıyordum. Sanki beynim komut vermeyi kesmişti.
Kendimi karaya vurmuş bir balina gibi hissediyordum..
"Siktirme belanı Tini ! Al şu gerizekalı halatı !"
Aksanlı kalın sesi boş odada yankılandı. Bu ses benim kulaklarıma tiz bir çığılık gibi geliyordu. Sanırım kulaklarımda hasar görmüştü. Sırt üstü halata ulaşamayacağımı bildiğim için kendimi zorlayarak yüzüstü düşmeye çalıştım. Her debelenişimde canım daha fazla yanıyordu. Sol kolumun üstüne düştüğümde azımdan acı dolu bir inleme çıktı.
Kolum kopsaydı daha az canım yanardı..
Sol kolumun acısını yok sayarak diğer kolumuda hareket ettirmeye çalıştım. Bu kolum bana karşı direniyor gibiydi. Ne kadar uğraşsamda kolum beni dinlemiyor gibiydi. Kolumu umursamadan kendimi hareket ettirmeye çabaladım. Diğer denemelerimin aksine bu uğraşım başarılı çıkmıştı. Yüz üstü düştüğüme göre. Artık sürünmeye başlayabilirdim.
İşte en zor göreve başlıyoruz..
Ellerimi uzatarak tutunabileceğim birşey aradım. Ama lanet olası evde bir taş parçası bile yoktu.
Hiç bir şekilde hareket etmeyeceğimi bildiğim için olduğum yerde yığıldım.
Yine..
"Sen benim sabrımın sınırlarını zorluyorsun !"
"Yalvarırım...Bırak beni.."
Bunun üzerine alay dolu bir kahkaha patlattı.
"Sana dediğim sözleri hatırlıyormusun tini ?"
İki adım atarak yanıma yaklaştı. Sadece iki adım mı sürünmüştüm ?! Oysa milyonlarca kilometre gibi gelmişti bana..
"Benden nefret edeceksin."