Merabaaaaaa :Dd Yeni bölümle karşınızda ben 😃 5 vote 2 yorum 😀
Iyi okumalar xx
Martina'nın dilinden
Tabağımdaki yemek demeye bin şahit isteyen şeyi bitirdikten sonra tiksinç bir ifadeyle geri ittim. Normalde olsa bunu hayatta yemezdim. Ama bu pis sadist beni 1 haftadır aç bırakıyor !
Karnımın hala aç olduğunu hissediyorum. Ama ben bundan yemek istersem şimdi. Kim bilir bana çamur falan verir !
Oturduğum zeminden kalkarak depodaki tek cama doğru yürüdüm. Cam çok küçüktü. küçük karton bir kutuya benziyordu. Nerdeyse 3 yıldır temizlenmediği belliydi. Yinede parlayan ayın ışığına engel olamıyordu.
Küçük ve narin adımlarla cama yürüyerek ulaştım. Kulplarından tutarak başımı uzattım. Ha ! söylemeyi unuttum. Cam bayağı bir yüksekte. Tabi benim boyuma göre öyle.
Salondan yaklaşan adımlar duyduğumda istem dışı olarak irkildim. Ve sonuç olarak sırtım yerle buluştu.
Yerden sızlanarak kalkarken aynı anda sırtımı ovuyordum. Kesin bişey olmuştur oraya !
"Daha ayakta durmayı bile beceremiyorsun."
Kapıdan gelen tanıdık sesle başımı yan tarafa çevirdim. Yine aynı yüz ifadesiyle kapıda duruyordu. Elinde de bir tabak vardı.
"Al sana yemek getirdim.Doymamış olduğunu düşündüm."
Neydi bunun derdi ?! Beni hem buz gibi bir depoda tutuyor,hemde bana yemek getiriyor. Çok dengeli bir insan (!)
"Sen beni zehirleyerek falan mı öldürmeye çalışıyorsun ? Onu yiyeceğime hiç birşey yemem."
Yüzündeki kendini bilmiş sırıtma anında yok oldu. Heralde yemeği hemen almamı bekliyordu değil mi ? Al işte gördün.
"İyi. Size aç günler dilerim."
Tabağı alıp defolup gitti. Onun yüzünü görmek zaten başlı başına bir işkenceyken. Bana yemek vermeyerek işkence etmeye çalışıyor. Çok akıllıca (!)
Günlerdir planladığım ancak hala bir sonuca ulaşamadığım kaçış planı üzerine düşünmeye başladım. Burdan kaçabileceğim bir yer varsa, orası pencereydi.
Ancak planda atladığım bölümler vardı. Pencere sığamayacağım kadar küçüktü ve atlayamayacağım kadar yüksekti. Bu yüzden kıvraklık ve ince zeka gerektiriyordu.
Yükseklik o kadar da mühim değildi. Üstümdeki elbiseyi bir halat gibi kullanarak bile oradan atlayabilirdim.
Ancak darlık konusunda üretebileceğim bir fikir yoktu.
Bu konuda boynum kıldan inceydi.
Başka bir fikir de üretemezdim. Burda başka hiç bir pencere yoktu. Yada hatrı sayılır bir çıkış tüneli.
En son Jorge'yi atlatmayı düşündüm. Sonra gülmemek için kendimi zor tuttum.
Ben ve Jorge'yi atlatmak.
Karıncanın Aslan'ı yemesi gibi birşey !
Oflayarak yerimden kalktım. Sırtımın acısını yok sayarak yeniden pencerenin kulbunu tuttum. Parlayan ay beni hep zor gecelerde güçlü kılmıştı.
Belki şimdi bir fikir bulmamı sağlardı.
Ay'ın içimi rahatlattığını hissedebiliyordum. Ancak aklımda bir fikir hala yoktu.
Esen rüzgar açık camı ileri geri hareket ettirirken aynı anda saçlarım da uçuşuyordu. Havada ılık bir rüzgar vardı. Ay ve rüzgar beni hemen rahatlattı. Kaçış Planını yarında yapabilirim. Zaten yarına şunun şurasında kaç saat kaldı ki ?
Üşüdüğümü hissetiğimde ellerimi çekerek yere inmeyi planladım.
Ama bir ses beni durdurdu.
"Hişt ! Bana bak !"
Sessin nerden geldiğini anlamaya çalışarak başımı sağa sola döndürdüm ve aynı sesi yeniden duydum.
"Hey ! Soluna bak !"
Dediğini yaparak başımı sola çevirdiğimde şaşkınlığı bütün bedenimde hissetim.
Yok Artık !