PLAYİST: Elif kaya – Bir bilebilsen
Yaşamayı unutmuştu ruhum, kalbim atıyordu, nefes alıyordum o kadar kendi yaktığım ateşte istemeye istemeye ölüm kokan haykırışlarla debeleniyordum.
AFRA YAKUT
''Bitti.'' dedim fısıldayarak ama tüm yaşlarım çığlık çığlığaydı, elimi usulca ektiğim lavantaların üzerinde gezdirdim eğilip derin bir nefes çektim içime bunları buraya ektiğim günü hatırladım, dert ortağımın kokusunu büyütür, biraz ilgilenirim acılarımı unuturum sanmıştım ama yine olamamıştı elimden bir şey gelmiyordu artık.
"Gökyüzünü bir daha görememekten korkuyorum." Diyordu bir yanım, diğer yanım "Bizim rengimiz mavi değil," diyordu "biz sonsuz bir karanlığa mahkum bırakıldık."
Son kez gökyüzündeki maviliğe baktım ''Sizden kurtuldum.'' dedim ama bu büyük bir yalandı silüetleri hala aklımdaydı keşke unutabilseydim bana sevgiden çok acı veren insanları. Ciğerlerime derin bir nefes çektim ve patika yolu olan koruluktan çıkıp yavaş adımlarla uçuruma doğru yürüdüm. Uçurumun gerisinde koruluğa yakın durmuş, büyüyen ağaca baktım salıncağıma, ağaç evime...
İçimde bir şeylerin kopmaya başladığını hissettim. Ölüm beni sahneye çıkarmıştı ve ben yine acı dolu haykırışlarımı seyircilerime sunuyordum. Üzerimde ölümün giydirdiği gece rengi elbise beni tam anlamıyla onun kızı gibi gösteriyordu ama ben ölümün siyah olduğunu düşünmüyordum eğer ölüm bir renk olsaydı beyaz olurdu.
Yıllarca ailemin bana yaptıklarından, çektirdikleri eziyetlerden kaçıp geldiğim uçuruma gelmiştim yine tek sığınağımın bura olması beni kızgın ateşlerde yakıyordu. Buraya benden başka kimsenin geleceğini düşünmüyordum buraya gelirken beni takip etseler koruluktan sonra kimse beni bulamazdı. Burası çok ıssızdı. Burası benim ruhumu diriltmeye çalıştığım yerdi. Yine uçurumuma sığınmıştım çünkü şu koca dünyada kimsesiz ve yapayalnızdım.
Anneler çocukları üzüldüğünde hissederlermiş sen sevmeye tenezzül etmediğin kızının acılarını hissediyor musun anne?
Sen ne zaman babamdan başka birini düşünmeye başlayacaksın. Ne zaman babam bana nefretle baktığında önüne geçeceksin, ama yapamazsın değil mi sen her zaman onun seni bırakıp gideceğinden korkarsın çıtını bile çıkarmazsın sen öyle çıt çıkarmadan durduğunda babamın bakışlarından çok senin öyle duruşun yakıyor canımı. Anne sen bu kelimeyi hak ediyor musun? Sen annelik yapmayı biliyor musun anne?
Ben kimdim? Ben neden böyle yapayalnızdım? Benim neden her yanım zifiriydi. Kendi hakkımda bildiğim tek şey benden zerre haz etmeyen, beni bakışlarıyla yakan Yakutların kızıydım. Onların gözünde sokaktan geçen bir köpek bile benden daha değerliydi bu çocukluğumdan beri hep böyle değil miydi zaten?
Ama bana bugün yaptıkları sabrımı son raddesine gelmişti beni tanımadığım biriyle evlendireceklerdi, yüzünü görmediğim, neye benzediğini bile bilmediğim bir adamla nasıl evlenirdim ben? Böylelikle bir hayalimin daha çalacaklardı. Bir düşümün daha katili olup hiç acımadan bir hayalimi daha toprağı eşeleyip içine gömeceklerdi. Üstü kapanacaktı. Ve o hayalimde sonsuzlukla mühürlenecekti.
Sandığım kadarıyla para içindi bir aile nasıl kızlarını mal niyetine birilerine satabilirdi onları anlamak mümkün değildi o kadar gaddarlardı ki onları anlatacak tanımlayacak bir kelime yoktu.
Baba kalbim hendeklerle dolu ismimi Afra koymuşsun ama ben kendimi ak bir toprak gibi temiz hissetmiyorum. Ben kararmaya yüz tutmuş üzerinde hiçbir şeyin yetişmediği kurak bir toprak gibi hissediyorum baba.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÂŞEKA:VİRAN
Fiksi Remaja"Cennetteki ayak basılmamış ak toprağı kirleten her kötülüğe..." *** Korkuyorum . Dinmek bilmeyen çığlıklarımı duyan yok mu? Korkuyorum. Duyuyor musun baba? Korkuyorum. Orada kimse var mı?