ⅩⅩⅤⅠⅠⅠ

746 82 5
                                    

Bak,
Ellerimi ceplerime koyup arkama yaslandım ve izledim.
Dalgalar beni yıkmaya geliyor ama sadece onları izliyorum.
Suyun altındayım ama üstünde gibi hissediyorum.
Batmış durumdayım ve sorunun ne olduğunu bilmiyorum.
Kutunun içindeyim.
Ama kutunun içine kilitleyen kişi benim.
Boğuluyorum ve oksijen kalmadı. 

✎ ✐✎ ✐✎ ✐✎ ✐✎ ✐

6. yaş...

Bir kez daha, bir gece daha ve sonsuz kere daha...

Çığlıklarıma ilk defa eşlik eden biri vardı, bütün herkesin anlamadığı, acı çeken biri daha...

Geceler ikimize de rahat vermezdi, anlamazdı büyükler, göz yaşları izin istemezdi akmak için...

Bilirdik acıları, yaşımızın bilmemize izin verdiğinden daha iyi bilir, hisseder, yaşardık.

Ses tellerimiz en yüksek seviyeye gelirken, göz yaşlarımız kendi yollarını çizerken... Birbirimizin çığlıklarını duyarak kaçtık odalarımızdan. İlk ailemi atlatıp çıkış kapısına koşan ben olduğumda bakışlarım, apartmanın karşı kapısında bana bakan küçük çocuğa kaydı.

İkimiz de bıraktık bağırmayı, ilk adımı atıp yanına yaklaşan ben oldum her zamanki gibi. Elimi uzattığımda bir adım geri gitse de ona dokunmama ve elini tutmama izin verdi. O zamanlar aynı boyda olduğumuz için rahatlıkla başımı kaldırmadan ona bakabiliyordum. O ise boşta kalan diğer elini kaldırıp beceriksizce gözümden akıp izler bırakan yaşları sildi.

''Neden anlamıyorlar?'' Fısıltısından güçten düştüğünü anlayabiliyordum.

''Anlamıyorlar, anlamayacaklar,'' dedim o yaşıma rağmen. Kafasını salladı usulca. ''Neden bağırdın?'' dedim bir kaç gece önceki gibi.

Başı yere eğilirken, ''uyuyamıyorum,'' dedi aynı cevabı vererek. Komşuların arkadan gelen bağırmalarını ve ailelerimizin onları susturmak için kullandığı cümleleri kulak arkası ettik. Annelerimiz biraz daha nazik davranıp bizi iyileştirmeye, normal olmamızı sağlamaya çabalıyorsa da babalarımız artık bıkmış gibiydiler.

Ama anlamadıkları şey şuydu ki; biz anormal, hasta, iyileşebilecek kişilikler değildik. Biz sorunlu değildik. İnsanlar anlamıyorlardı sadece.

Ne o ne de ben bütün bu olanları umursamadık. Onu elinden tuttuğum gibi düşünmeden odasına götürdüm. Yıllar sonra bu olayı neden yaptığımı bana sorsalar belki cevap veremezdim ama dedim ya çocuktum, düşünmüyor, hislerime göre hareket ediyordum.

İçimdeki sesi dinleyerek onu elinden çekerek odasına götürüp, yatağına yatması için ittirdim. O da itiraz etmemişti zaten. ''Uyu,'' dedim mırıldanarak. Annelerimiz daha bizi fark etmemiş olsa gerek odada sadece ikimiz varken, ''yorgunsun,'' diye ekledim. Oda dağıtılmış ve eşyalar etrafa savrulmuştu ama bu bize engel değildi.

''Uyuyamıyorum,'' diye tekrarladı.

Onu anlamamı bekliyordu belli ki. ''Benim yanımda uyuyabilirsin.'' Gözüne gelen saçını kenara ittirdim. Dokunuşum gözlerini kapamasına sebep oldu, sonra da bir daha açmadı zaten.

Gözleri hala kapalıyken, ellerimden birini tutup parmağımın tekiyle oynamaya, okşamaya başladı. Bunu neden yaptığını sorduğumda ise alışkanlık olduğunu söyledi. Daha bir kaç gün önce tanıştığım bu küçük oğlanın alışkanlığının tuhaflığına gülümsemiştim. Sonrasında ben de gözlerimi kapadım, huzurla uykuya dalmadan önce ailelerimizin sesi duyuldu.

''Ne yapıyorlar bunlar!'' dedi babam şiddetle.

''Şşşt, sakin ol. Uzun zamandan sonra ilk defa kendi isteğiyle uyudu, bırakalım bence,'' dedi annem. Komşularının evinde olduğunu hatırlamış gibi, ''tabi sizin içinde uygunsa. Anladığım kadarıyla ikisinin de sorunları var.''

Yanında uyuduğum masum çocuğun annesi, ''bunu içeride konuşsak daha iyi olur,'' demesiyle odanın kapısı ve ışığı kapatıldı, gittiler.

Bu yaptığım bazı insanlar için masum bir hareket gibi gelebilirdi, bazıları aptallık ettiğimi, bazıları art niyetli olduğumu söyleyebilirdi. Ama küçük bir kalp daha art niyetin sözlük anlamını bilmezken, nasıl uygulayabilirdi ki?

Yazar 『texting』Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin