ⅩⅬⅣ

730 85 36
                                    

Beklentilerinle donatıldım
Bana hayalini yaşatmaya çalıştın
Ama çok hayal kırıklığına uğratıldım
Ve benim için en iyisini isteyen tek kişisin.

Daha çok ilgi göstermem için bekliyorsun
Her zaman büyük, parıldayan bir gülümsemem olmasını,
O pembemsi küçük harika prenses olmamı,
Ama o tür bir çocuk değilim.

✎ ✐✎ ✐✎ ✐✎ ✐✎ ✐

''Hastamız hayati tehlikeyi atlattı.''

''Hastamız hayati tehlikeyi atlattı.''

''Hastamız hayati tehlikeyi atlattı.''

Nefes alamamanın boğazımda oluşturduğu yakıcı hissi yok edip beni tekrar hayata döndüren şey kafamın içinde yankılanan doktorun sözleri oldu, dengemi kaybettiğimde koridorda yankılanan sevinç gözyaşlarının sesleri bulanıklaştı. Bir iki adım geri gidip duvara sırtımı verdim, başımı yukarı kaldırıp gülümsedim istemsizce. 

Atlas İlker KESKİN. 

İlk arkadaşım, kahramanım, aşık olduğum adam. 

Küçük yaşta tanıdığım benim gibi gecelerle anlaşamayan sarı saçlı çocuk. Bütün her şeyi anlatmıştı bana, son 10 yılda olan her şeyi. 

Çok küçükken, benle tanışmadan önce yaşadığı bir travma sonucu başlamış uykusuz geceleri. O zamanlar ailesi şu an olduğu kadar zengin olmadığı için 'insomnia' adı verilen uyuyamama hastalığına tedavi için parayı bulmaları zaman almış. Zenginlik bir yana, başta sık sık uyanmasının ve bazen hiç uyuyamamasının nedeninin insomnia olduğunu da anlayamamışlar. 

Ben gittikten sonra ailesi eğer tedaviyi kabul etmezse ve ilaçlarını almazsa beni göremeyeceğini söyleyince Atlas iyileşmek için tedavi görmeye başlamış. Zaman ilerlemiş, ailesiyle ve hayatıyla arası iyileşmeye başladığında neşe dolu biri olmuş. Lise 1'de ise biraz da ailesinin yardımıyla ne yapıp edip beni bulmuş ve benimle aynı sınıfa düşmeyi başarmış, ama bu seferde benim ne durumda olduğumu görmek ve onu hatırlamamış olmam onu üzse de suçu bana atamamış. Uzaktan izlemiş, yakınımda olmak bile onu mutlu ederken zamanla sevmeye başladığını anlaması zor olmamış. Okulda bir kaç kez Wattpad'e girdiğimi fark etmiş, telefonumu masada bırakıp sınıftan çıktığım bir vakit telefonun tuş kilidini açamasa da bildirimlerden hesabımın ismini bulmuş. 

2 yıl öncesinde yazmayı planlasa da bu sefer şiddetli baş ağrıları gibi bir kaç belirti çıkmaya başladığında doktora gittiğini söyledi ve beyninde tümör olduğunu öğrendiğinde ise şok geçirdiğini ekledi. 

Her şeye rağmen zamanının azaldığını kabullenmiş, benle son bir kez konuşmak için mesaj attığından bahsettiğinde ona kızmıştım. O kabullense dahi ben o %20 yaşama ihtimaline tutunmuştum. Bu ihtimalin bu kadar düşük olmasının sebebi ise ilk gittikleri doktorun yanlış teşhis koyması yüzündendi, eğer daha erken tespit edilseydi tümör büyümeden alınabilirdi. Yine de her şey bitmişti.

Her şey böyle gelişmişti, gözlerimden akan yaşlar ise rahatlamanın verdiği duygu boşalmasından ibaretti. 

Başımı kaldırıp elini tuttuğum Atlas'ın gözlerini açmasını beklerken onu uykusunda izledim. Sarı saçları alnına dağılmış, gözlerinin altı morarmıştı, teni beyazlamıştı ama... iyiydi. Kapı açılma sesiyle başımı çevirip Rana'yla göz göze geldim. 

''Hala uyanmasını mı bekliyorsun, şimdiden söyleyeyim İlker hayatımda gördüğüm en uykucu insanlardan biridir.'' Tekrar gülüp şaka yapabiliyor olmamız gerçekten iyiydi. 

Kıkırdayıp bana uzattığı tostu ve kahveyi aldım. ''Uzun zamandır bir şeyler yememiştim, iyi oldu. Teşekkürler,'' gülümseyip devam ettim. ''Her şey için.''

''Asıl ben teşekkür ederim,'' kuzenine bakıp hafifçe gülümsedi o da. ''Ona yaşamak için bir sebep verdiğin için.'' Bakışları tekrar beni buldu. ''Sanki bütün hayatını sana adamış gibi, inan bana kuzenim diye demiyorum çok güzel seviyor. Bir gün ona tümörü öğrenmesine rağmen nasıl hala gülebildiğini sormuştum. Ağlıyordum ve onun için endişeleniyordum, hepimiz öyleydik ama Atlas gülümsüyordu. Sebebinin sen olduğunu söyledi.'' Benim ne diyeceğimi bilmediğimi gördüğünde ciddi ortamı dağıttı, Rana. ''Bazen seni kıskanmıyor değilim, resmen seni bizden daha çok seviyor be!''

İkimizde güldüğümüzde bir ses daha eklendi aramıza. ''Bakma sen buna, hep kıskanç biriydi bu cadaloz.'' 

Atlas...

''Kes ya!'' Onların bu konuşmalarını gülümseyerek izledim. ''Neyse ben siz iki aşk kuşunu yalnız bırakayım.'' Ben utanarak başımı eğerken Atlas gülümsemeye çalışsa da canı acıdığı için bundan vazgeçti. Rana işaret parmağını Atlas'a doğrultup odadan çıkmadan önce gözlerini kıstı. ''Bana bak bir daha bizi böyle korkuttuğunu görürsem seni kendi ellerimle öldürürüm, duydun mu? Ve Banu'yla da sevgili olun be artık, yeter bu ne kaç yıldır!''

Elimdeki tostu ve kahveyi kenara bırakıp Atlas'ın yatağının kenarına oturdum, elimi tuttu.

''Eee ben uyuyorken son kitabına yeni bölüm yazdın mı? Mira ve Aytaç Kaya kavuştu mu, merak ediyorum!'' dediğinde kahkaha attım. 

''O zaman küçük bir spoiler vereyim sana, kavuşuyorlar,'' dedim. Asıl sormak istediği soru son kitaptaki kavuşma değildi, sormak istediği Rana'nın da dediği gibi bizim kavuşmuş olmamızdı.

Serçe parmağımla oynamaya başladığında ikimizde gülümseyerek birbirimize bakıyorduk, ''her zaman benim Plüton'um olarak kalacaksın, yazar. Bu da benden sana geleceğin spoilerı olsun.''

Yazar 『texting』Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin