ⅩⅠ

1K 97 7
                                    

And all those things I didn't say
Ve söylemediğim bütün şeyler
Wrecking balls inside my brain
Kafamın içinde yıkım topları
I will scream them loud tonight
Bu gece yüksek sesle çığlık atacağım
Can you hear my voice this time
Bu sefer sesimi duyabilir misin?

✎ ✐✎ ✐✎ ✐✎ ✐✎ ✐

Bir süredir kapalı olan telefonu açmamla bildirimlerden kasması bir oldu. Göz devirip çantamı sırtıma aldım, Umut'un peşine takıldım. ''Bir okul günü daha, acayip mutluyum...'' sesimdeki baygınlık Umut'un güldürmüştü.

''Yapacak bir şey yok. 4 gündür yatıyorsun zaten. Ezgi'ye bir şeyinin olmadığına ikna etmek için canım çıktı. Borçlusun bana.'' 

''Aptal kardeş!'' diye mırıldandım. 

''Yanındayım biliyorsun değil mi? Duyuyorum seni.'' Gözlerimi bir kez daha devirip elime telefonu aldım. 

Son 1 haftadır bölüm atmadığım için gelen wattpad bildirimleri, bir kaç instagram bildirimi, whatsapp bildirimleri...

Çarşamba...

Seven biri: Günaydın. 

Seven biri: Hala kızgın mısın?

Seven biri: Affedecek misin?

Seven biri: Arda'yla konuştuğunu duydum.

Seven biri: Mesajlarım iletiliyor ama cevap vermiyorsun. 

Perşembe...

Seven biri: Okula gitmemişsin.

Seven biri: Endişelenmeye başlıyorum.

Seven biri: İyi misin?

Seven biri: Neden her mutlu olduğumda bir sorun çıkıyor?

Seven biri: Mesajları hala görmüyorsun. 

Seven biri: Üzgünüm...

Cuma...

Seven biri: Bugün de gitmemişsin.

Seven biri: Delireceğim.

Seven biri: Sana bir şey olmasından korkuyorum.

Seven biri: İyisin değil mi?

Seven biri: Ne olur mesaj at.

Cumartesi...

Seven biri: 2 gün geçti ve sen hala yoksun.

Seven biri: Mesajların gitmediğini şu an fark ettim.

Seven biri: Arda, Ezgi'ye sormuş nerede olduğunu ama cevap alamamış. 

Seven biri: Umut da söylemiyormuş.

Seven biri: Neden yoksun?

Pazar...

Seven biri: Mesajlar hala tek tık. 

Seven biri: Canım yanıyor.

Seven biri: Seni kaybetmekten korkuyorum sanırım.

Seven biri: Lütfen,

Seven biri: Mesaj yazmasan bile sadece iyi olduğunu söyle.

Seven biri: İyi olduğunu bilmeye ihtiyacım var.

Pazartesi...

Seven biri: Şu an okuyorsun mesajları değil mi?

Seven biri: Okudun ve bir şey demiyorsun.

Seven biri: Yazar, sadece iyi olup olmadığını söyle.

Seven biri: N'olur en azından bunu yap bana.

Banu: İyiyim. 

Seven biri: Ben ne diyeceğimi bilmiyorum.

Telefonu cebime attım. Şimdi ne yapmalıydım?

Umut kolumdan çekti. ''Hop dikkat!'' Başımı kaldırdığım anda önümden hızla geçen arabanın arkasından bakakaldım. ''Ne oldu sana? Çekmeseydim arabanın altında kalacaktın!''

''B-ben... dalmışım sadece, sakin ol.'' Yüzünü sıvazlayıp çatık kaşlarla bana baktı. Onu arkamda bırakıp okula girdim. Girmemle karşıma Arda'nın çıkması bir oldu. 

''Konuşabilir miyiz?'' 

Umut, ''ne oluyor?'' dediğinde yanımıza Ezgi geldi.

''Neredesin sen kaç gündür! Ne kadar korktum biliyor musun?'' Ardı ardına konuşmaya başlamalarıyla kaşlarım çatıldı.

''Kesin!'' diye bağırdım bir anlık gelen öfkeyle. Gürültü rahatsız ediyordu ve hepsinin aynı anda konuşması sinirlerimi bozmuştu. 

''Sen,'' dedim ve Umut'a döndüm. ''Ne oluyor bilmiyorum.'' Ezgi'ye döndüm sonra da, ''Kaç gündür evdeydim, nerede olabilirim?'' Son olarak da Arda'ya baktım. ''Ve sen, hayır konuşamayız.'' Onların yanından ayrılmadan hemen önce, ''peşimden gelmeyin!'' dedim.

Rapor almıştım ve okula gitmemiştim. Bunun iki sebebi vardı. Biri ateşim çıkması, diğeri ne Arda ne de bir başkasıyla konuşmak istemiyor oluşum. Ne bölüm atmıştım, ne yataktan çıkmıştım. Telefonu kapamış ve uyku, yemek, kitap üçlüsünü kullanmıştım. Ve sonuç, çok iyi-

Hayır, eskisinden bile daha kötüydüm. Sadece insanlara iyiyim demek hoşuma gidiyordu.

Kafam karışıktı. Arda'nın sırf benden bilgi almak için arkadaş olması, herkesin bir anda basit bir internet uygulamasıyla kitaplarımı/beni sevmeleri, hayatıma giren geçmişte tanıştığımızı söyleyen anonim, annem ve babam... Kafam karma karışık bir hal almışken ne yapacağımı bilmiyordum. 

Kaçmak mantıksızdı. Nereye kadar kaçabilirdim ki sonuçta?

Bir şeyleri çözmeye başlamam gerekiyordu. Evet, kesinlikle bunu yapmam gerekiyordu. Onları orada bıraktığımdan beri derse odaklanamamış ve bunu düşünmüştüm. Şimdi ise teneffüs olmuştu ve ben, kantinin masalarından birinde oturmuş elindeki kahve olduğunu tahmin ettiğim bardakla bakışan Arda'ya bakıyordum. 

Kantinden sıcak çikolata alıp karşısına oturdum. ''Tamam, belki de konuşmalıyız?'' 

Yazar 『texting』Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin