ⅩⅩⅩⅠ

744 72 16
                                    

Hayır, iyiyim
Zeminin üzerinde yatıyorum yine
Çatlamış kapı
Sadece onların bir kez gitmelerine izin veriyorsun
Ve bitirmek istemiyorsun

✎ ✐✎ ✐✎ ✐✎ ✐✎ ✐

'sOn'suz 7

Geç kalmıştım, okul öncesinde kahvaltı yapmak için girdiğim kafede okuduğum kitaba dalmış ve saatin farkına varamamış, okula geç kalmıştım.

Ders yaklaşık 3 ya da 4 dakika öncesinde başlamasına rağmen hocanın girmemiş olmamasını umuyordum. Okulun merdivenlerinden hızla çıkarken tek tük insanların yanından da geçiyordum. Köşeyi döndüğüm anda önüme çıkan kişiyle kendimi duvar tarafına çekip son anda çarpışmaktan kurtuldum. 

Arkamı dönüp bana şaşkınca bakan çocuğun kim olduğunu umursamadan, ''üzgünüm,'' deyip sınıfın kapısından girdim. 

Bakışlarım bir öğretmen ararken bulamamak büyük bir rahatlığa yer verdi, Ezgi'ye giden bakışlarımla onunda benim gibi, yetiştiğim için, rahatladığını gördüm. Batuhan'la kavgamızdan sonra garip, belki de sandığım kadar garip değildir, bir şekilde hiç konuşmamıştık. 

''Geç kaldığını sandım,'' dedi karşısında nefes nefese kalan bana.

''Ben de,'' diye kısık sesle geveledim.

''HOCA YOKMUŞ ARKADAŞLAR.'' 

Öfkeyle gözlerimi kapadım, ne yani boşuna mı koşmuştum ben? Ezgi beni sakinleştirmeye çalışırken konu dünkü kavgaya gelmişti. 

''Onunla benim yüzümden mi konuşmuyorsunuz, Banu?''

Derin bir nefes alma ihtiyacı hissettim. ''Ne alaka?''

Ortam gerilmişti ve ikimizde bu durumun farkındaydık. ''Batuhan ve sen eskiden çok iyi anlaşırdınız. Ben geldikten sonra biz sevgili dahi olsak sizin aranızdan su geçmezdi. Ve şimdi, her şeyin değişmesi...''

''Ezgi? Ne yapmak istiyorsun? Yani onu affettin mi, affetmedin mi? Çünkü eğer affettiysen boşuna küs kalmanızın manası yok. Gidin konuşun. Böyle olmanız sadece acı çekmenize sebep olur.''

''Peki ya sen?'' diyerek kendisine çevirdiğim konuyu tekrardan bana çevirdi.

''Ben ne? Boş ver beni. Eğer seviyorsanız, konuşun. Anladın mı? Birazdan teneffüs çalacak ve sen de gidip konuşacaksın. Çocuk kaç gündür affettirmeye çalışıyor, en azından birimiz iyi olsun.'' 

''Şimdi mi?'' dedi şaşkınca, kafamı sallayıp onaylamam ve zilin çalması bir oldu. ''Olmaz, hayır.'' Gözlerimi devirip ayağa kalktım ve onu da kaldırıp hafif sayılmayacak şekilde omuzlarından ittirdim.

''Ya git! Bir de senle uğraşıyorum.''

''Banu, hayır. Yapamam, hem ne diyeceğim ki?'' Ellerimden kurtulup karşıma dikildi. 

''Neyi yapamazsın?'' İyi adam lafın üstüne gelirmiş derler, de ben Batuhan'ın iyi olduğundan kuşkuluyum. Ya da sadece hikayedeki kötü adam olmasını isteyip boş yere kavga etmemiş olmayı umuyorum, her ne kadar başka bir yanım bu cümlenin yalan olduğunu bilse de.

Ezgi korkuyla bana baktığında elinden tutup sandalyeye geri oturmasına sebep oldum. Kulağına hafif eğilip, ''ben kantine gidiyorum, çöz olayı,'' diye fısıldadım. Tereddüt etse de başıyla onayladığında gülümsedim. O da gülümsediğinde Batuhan yanımıza gelmişti bile. 

Onu görmezden gelip kapıya yöneldim, kolumu tuttu. ''Başka zaman kavga ederiz ÇAKIL, git sevdiğin kızla konuş.'' Onu orada bir çok duyguyla ve Ezgi'yle yalnız bırakıp kapıya yöneldim.

Kantine giden merdivenleri inmek için köşeyi dönerken bir yandan da müzik dinlemek için çözmeye çalıştığım kulaklıkla ilgilendiğimden birine çarpmam ve kulaklığın elimden düşmesi bir oldu. ''Sabahtan beri çarpan- Aaa sen.'' Karşımdaki çocuk kulaklığı yerden alıp bana verdi. ''Özür dilerim, önüme bakmıyordum.'' Kulaklığı alıp, ''ve sağ ol,'' deyip oradan ayrılmaya kalkıştım. 

''Dur. Bende bir şeyin var.'' Elini cebine attığında anlamsızca ona baktım. ''Sabah çarpıştığımız sırada düşürdün, sana vermeye geliyordum.''

Elim hızla cebime gitti. ''Yokluğunu fark etmedim, teşekkürler.'' Elindeki öğrenci kartını bana verdi. 

''Önemli değil, Banu,'' dedi gülümseyerek.

''Adımı söylememiştim.'' 

Tek kaşını kaldırıp alayla baktığında benim onun aksine kaşlarım çatılmıştı. ''9. sınıfta aynı sınıfta olduğumuzdan biliyor olmayayım? Unuttum deme bana!'' Dudaklarımı unuttuğumu belirtmek için birbirine bastırdım. ''Ateş İlkay GECE? Tanımadın mı? 9. sınıfta aynı sınıftaydık, sonra sen gittin, senden bir sene sonrada ben buraya taşındım. Ama bu okulda okuduğunu bilmiyordum açıkçası. Hatırladın?''

''Evet, hatırladım. Kusura bakma, 3 sene içinde 3 farklı sınıfa girdiğim için unutuyorum. Bende senin burada olduğunu bilmiyordum.''

''Lise 3'e geçince ve sınıf dağılınca o okuldan ayrılanlar oldu, ben de dahil. Okulun sistemi iyi değildi zaten, müdür sürekli baskı yapıyordu.'' 

''Hiç sevmiyordum o adamı!'' dememle ikimizde güldük. 

''Ben de. Artık aynı okulda olduğumuza göre konuşur muyuz? İkimizde sayısal okuyoruz sanırım.''

''Olabilir, konuşuruz. Sayısal, evet.''

Vedalaşıp yanımdan ayrılmasıyla sırtımı duvara verdim. ''İyi misin, kardeş- Banu.'' Batuhan, son anda kardeşim demekten vazgeçip ismimle hitap ettikten sonra bakışlarımı kaçırıp yere baktım. Ağzında bir küfür geveleyip tekrar sorarcasına bana baktı. İyi falan değildim. 

''Ezgi'yle aranız nasıl?'' Konunun bende durmasından hoşlanmazdım, sürekli başka yöne çekerdim. 

''Bana inanıyor, düzeltmeye çalışıyoruz.'' Başımla onaylamak dışında bir şey yapmadım. ''Peki ya...'' 

''Ne?'' dedim ve ona baktım, cümlenin gerisini söylememişti.

''Boş ver.'' Gözlerinde beliren öfkeyle yanımdan ayrıldı. 

Bütün her şeyi toplayıp bugün olanları özet geçtim kafamda. 

Batuhan'la aramız hala kötüydü, benden nefret ediyordu.

Ezgi ve Batuhan'ın arası düzelmişti.

Ve son olarak en önemlisi, Anonim listemde yer alan Ateş İlkay Gece tekrar hayatıma girmişti!

Yazar 『texting』Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin