ⅩⅦ

844 90 21
                                    

Bak Gökyüzüme
Kayboldu Yıldızlar
Yalnızlar Ve Mutsuzlar 

✎ ✐✎ ✐✎ ✐✎ ✐✎ ✐

''Arda! Sus!'' Bir saattir neden kuzenini yani anonimi engellediğimi sorup duruyordu ve ben artık delirmek üzereydim. 

''Yaptığın çok saçma!'' diye bağırdı. Kantinin tamamı bize dönerken Umut ve Ezgi kantine giriş yapsa da umursamadım. 

''Umurumda mı sanıyorsun!'' Benimde bağırmamla durup tek adım geri attı. Aslında umurumdaydı. Birini üzmekten, hele beni seven birini üzmekten nefret ediyordum ama ne yapacağımı şaşırmış durumdaydım. Kafam hiç olmadığı kadar karışıktı. Wattpad'da kitap yazmakla yaşamak birbirinden o kadar farklıydı ki...

''Bu kadar kötü olamazsın. Hiç bir b*k bildiğin yok.'' Gözlerindeki öfke istemsizce yutkunmama sebep olsa da çaktırmamaya çalıştım. 

Alayla gülümsedim. ''Evet, onun hakkında hiç bir şey bilmiyorum. Senin hakkında da bilmiyorum. Neden hayatıma bir anda giren iki kişiye güveneyim ki?''

Elini yumruk yapıp öfkeyle yanındaki masaya vurdu. Kendi kendine küfürler edip, mırıldanıyordu. ''Sus Arda! Sus Arda! Susmak zorundasın, söz verdin. Sus...'' Kendini bir konuda susturmaya çalışıyordu ama konu anonimin kim olduğu muydu yoksa başka bir şey mi... emin olamıyordum. 

''Ne sözü bu-'' sözümü kesen yanımıza gelen Ezgi oldu.

''Banu, ne oluyor burada?'' Ezgi bana seslendiğinde Umut, Arda'ya öfkeyle bakıyordu. 

Arda bana baktığında gözlerinde gördüğüm tek bir duygu vardı, acı. ''Keşke sana söyleyebilseydim. Belki daha kolay olurdu, ama ona söz verdim. Senden tek bir şey istedim, onu üzmemen. Tek bir şey ve sen başaramadın.'' Hiç bir şey söylemeden gitti ve beni aklımdaki sorularla tek başıma bıraktı. 

Bilinmezlikten nefret ediyordum.

Umut ve Ezgi bana soru sormaya başladığında etrafıma baktım. İnsanların bize bakışları, Ezgi ve Umut'un soruları, bilinmezlik...

Umut, ''ne diyor bu lan?'' derken,

Ezgi, ''ne olduğunu söyleyecek misin?'' deyip duruyordu. 

Yine fazla geldi her şey ve yine başımda sorular dönmeye başladı. Derin bir nefes aldım ve her seferinde yaptığım şeyi yaptım, kaçtım. 

Kantinden hızlı adımlarla çıkıp bahçeye gittim. Koşabildiğim kadar hızlı koştum ve arkadaşlarımın arkamdan bağırmalarını duymamazlıktan geldim. Nefes alamıyordum. 

Telefonum çalmaya başladığında ekranda yazan 'seven biri' yazısı istemsizce heyecanlanmama sebep oldu. Açıp açmamak arasında kaldığımda bir banka oturup aramayı cevaplandırdım. ''Kimliğini gizleme işine ne oldu?'' dedim alayla.

''Sana da merhaba, yazar.'' Kısık çıkan sesiyle yerimde durdum.

Konuşamadım... Sesini duyduğum anda sadece sustum. Sesi hem tanıdık geliyordu hem de bir o kadar uzak. 

''Bak, bir kez daha seni arayarak kendimi riske attım, ama senden tek istediğim şey, şu son bir ay benle konuşman. Sonra inan seni rahatsız etmeyeceğim. Sadece senden bir ay istiyorum. Neden bir ay olduğunu sorma, söyleyemem.'' Susup derin bir nefes aldı. Yetmemiş olacak ki bir kez daha nefes aldı. ''Lütfen...'' diye fısıldadı acıyla. Telefonun kapandığını belirten 'dıt dıt' sesiyle sanki kodlanmış bir robot gibi konuşmaya girip engeli kaldırdım.

Ne yapıyordum, neden yapıyordum, bilmiyorum. Ama o ses... O sesi tanıyordum ve bir kez daha duymak için her şeyi yapardım.

Sadece hatırlamam gerekiyordu...

●○●○●○●○●○

Bak yine karıştırdım ortalığı...

Ne yapıyorum ben?!

Yazar 『texting』Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin