⌯ 15

28.8K 2.8K 3.2K
                                    

Jungkook yorgunluktan gittikçe ağırlaşan bedenini koltuğun üzerine bıraktı. Özenle taradığı saçları dağılmış, binbir çabayla ütülediği gömleği kırışmıştı. Yinede yüzündeki gülümsemeye mani değildi bunlar.

Mezuniyet çıkışında bir aile restoranına gidip beraber takılmışlardı. Jimin sürekli Jungkook'un ne kadar büyüdüğünü söyleyip konuyu utanç verici çocukluk anılarına getirmeye çalışsa da uzun süredir böyle güzel bir gece geçirdiğini hatırlamıyordu Jungkook. Yüzündeki gülümseme de bu yüzdendi. Minnet dolu bir gülümseme.

Şimdi tüm gece aklında bir kez daha yazılırken gözünün önüne gelen yüz düşüncelere dalmasına sebep oldu. Her zaman olduğu gibi birlikte vakit geçirdikten sonra dediği her bir sözü her bir hareketini göz önünde canlandırıyor ve unutmamak için zihnine kazıyordu.

Jungkook gerçekten flört etmekten anlamazdı. Flört etmeyi beceremediği gibi kendisiyle flörtleşen biri olduğunda da fark etmezdi. Bunu aşk hayatındaki acemiliğine bağlamıştı hep ama Kim Taehyung tam bir gizemli kutuydu. Bunu çokca kez düşünmüştü evet ama Taehyung'un düşünceleri hakkında en ufak bir fikri yoktu. Bu gün geçtikçe daha büyük bir sorun olmaya başlıyordu.

Bakışlarını yanında oturan bedene dikti. Elindeki kumandayla durmaksızın kanalları değiştiriyordu. Küçüğün bakışlarını fark etmiş olsa gerek bi' ara durakladı.

"Hiçbir şey yok."

Jungkook gözleri abisinde kilitliyken tekrar düşüncelere dalmıştı. Eğer düşündüğü şeyi yaparsa geri dönüşü olmayacaktı. Jimin, Jungkook'u herkesten iyi tanıyordu. Ama bir yandan da sormak istiyordu Jungkook. Artık bir önemi olmadığını düşündü. Saklamanın.

"Hyung."

Oldukça yumuşak bir sesle söylenen bu kelime Jimin'in dikkatini anında çekmeyi başarmıştı. Küçüğünün konuşmasını beklerken yüzünde herhangi bir olumsuzluğa dair işaret arıyordu. Klasik abi içgüdüleri: her şeyin yolunda olduğundan emin olmalıydı.

"Birinin senden hoşlanıp hoşlanmadığını nasıl anlarsın?"

Jungkook birgün böyle bir soru sormak zorunda kalırsa nasıl hissedeceğini düşünüp durmuştu hep. Gergin, endişeli, korkak? Şuanda hiçbiri yoktu.

"Hm? Bilmem. Hareketlerinden sanırım."

Jungkook'un böyle bir anı beklediği gibi Jimin de beklemişti elbette. Birgün küçüğü gelecek ve ona birinden hoşlandığını söyleyecekti elbet. O gün bugün olabilir miydi? Jungkook hislerini konuşmayı sevmezdi ki.

"Nasıl hareketler mesela?"

"Mesela o kişi eğer senden hoşlanıyorsa sana değer veriyor olmalı. Seninle vakit geçirmeye hevesli olmalı. Güzel bir dille konuşuyor olmalı. Ve temas etmekten kaçınmıyor olmalı."

Jimin'in bir an olsun göz temasını kaçırmadan söylediği bu sözler Jungkook'un aklında yer etmişti. Her biri anılarıyla eşleşiyor, hiçbiri açıkta kalmıyordu. Jungkook bir süreliğine daldı kaldı. Umutları bir ağacın dalları gibi yeşeriyordu.

Tekrar gözleri abisini bulduğunda uzun bir süre bakıştılar. Jungkook düşünceleri yüzünden tam odaklanamasa da Jimin tüm ifadelerini bir bir inceliyordu Jungkook'un.

"Taehyung mu?"

Ortalık büyük bir sessizliğe büründü. Jungkook düşüncelerinden sıyrıldı. Kendisi fark etmese de gittikçe büyüyen gözleri onu ele vermişti. Jimin üzerine gitmemeye karar verdi.

Gözlerini kaçırdı küçük olan. Ne diyeceğini bilemeyerek gömleğinin ucuyla oynamaya başladı. İnkar etmemişti. Onaylamamıştı da.

Jimin karşısındaki masum görüntü sebebiyle kendini geriye çekti. Eğer söylemek istemezse onu zorlamayacaktı. Sorun şuydu ki Jungkook soruyu sormadan önce zaten tehlikenin farkındaydı. Abisinin öğrenmesini istemediğini söylese yalan olurdu. Bundan birkaç hafta önce? Kesinlikle istemiyordu. Ama artık içinde biriktirmek istemiyor her şeyi konuşabileceği biri olsun istiyordu. Eğer bu kişi abisi olmayacaksa kim olabilirdi ki? Güvenebileceği çok kişi yoktu.

Jimin tekrardan dalıp giden kardeşine uzun uzun baktı. Onun alışık olmadığı bu utangaç hallerini gülümseyerek izliyordu.

"O gün..."

Jungkook tekrardan konuşmaya başlayan abisine baktı.

"O gün hangi kafeye gittiniz?"

Jungkook sorunun amacını anlayamamıştı. "Suyoil." kaşları merakla yukarı kalktı.

Jimin bir kolunu koltuğun baş kısmına koyarak kafasını avucuna yasladı. Yüzünde muzip bir gülümseme vardı.

"Taehyung sadece birini etkilemek istediğinde o kafeye götürür."

Jungkook gözlerini kırpıştırdı. Umutları artık dallanıp budaklanmıştı. Jimin bunları öylesine söylüyor olabilir miydi? Bilemiyordu.

"Bu hiçbir şeyi kanıtlamaz."

"Ama soruna bir cevap verebilir."

"Ben birinin hoşlanıp hoşlanmadığını nasıl anlarsın onu sordum."

"Hayır sen aslında Taehyung'un senden hoşlanıp hoşlanmadığını öğrenmek istiyorsun." Jungkook sertçe yutkundu. "Asıl sormak istediğin bu değil miydi?"

Jungkook cevap vermedi. Bakışlarını kucağında birleştirdiği ellerine çevirdi. Bedeni koltukta iyice küçülmüştü. Cevap vermesine gerek de yoktu zaten. Jimin her şeyi anlamıştı.

"Kızdın mı?" diye sordu Jungkook bakışlarını kaldırarak.

"Hayır. Ama şaşırdım." Jungkook sorgularcasına kaldırdı kaşlarını. "Yani demek istediğim, Taehyung mu? Iyy. Başka biri yok muydu gerçekten."

Jungkook gözlerini devirerek yerinden kalktı. Odayı saran boğucu hava anında dağılmıştı. Jimin ile ciddi bir şey konuşamayacağını kestirmeliydi.

Jimin kolundan tutarak durdurdu Jungkook'u. Bir yandan da gülüyordu. "Nereye?"

"Ciddi bir şeyler konuşabileceğim birini bulmaya. Yastığım filan."

Jimin gülüşleri kahkahaya dönmüştü. "Tamam tamam, demedim bir şey."

Jungkook odadan çıkmadan önce durakladı. "Jimin?"

"Hm?"

"Söylediklerinde ciddi miydin?"

"Son derece ciddiydim Jungkook."

Jungkook bir süre daha dikildi orada. Anlamışcasına başını salladı ve tekrar düşünce balonunda kaybolmadan önce son bir şey daha dedi Jimin.

"Eğer ilerleme katetmek istiyorsan üzerine git. Taehyung aşka biraz mesafelidir."

•••

Jungkook jimin'e söylemekle iyi bir şey mi yaptı dersiniz

「 boy with luv 」taekook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin