⌯ 21

25.7K 2.4K 1.7K
                                    

Jeon Jungkook kim, üç kelimeyle tanımla deseler fazla düşünen ve çekingen derdi kesinlikle. Bu kadar çekingen olmak istemiyordu bu kadar düşünmekte istemiyordu. Ama sıradan bir günde yine ve yine yatağına oturmuş bunları düşünüyordu. Zamanı kısıtlıydı. Ya tamamen vazgeçmeli ya da tüm kozunu kullanmalıydı. Vazgeçmek istemiyordu Jungkook; öyle seviyordu ki bu kelimenin düşüncesi bile canını yakıyor nefesini kesiyordu. Her şeyini son bir kez feda etmek istiyordu ama karşılıksız kalmaktan da ölesiye korkuyordu.

Birkaç güne yola çıkacaklardı ve belki de bu son kez onu görüşüydü. Dün bahsettiği mangaları vereceğini söylemişti. Jungkook'u, sadece onu, çağırması hoşuna gitmişti. Gülümseyerek yerinden kalktı. Jimin'e haber vererek evden çıktı. Elinde sıkı sıkıya tuttuğu ulaşım kartıyla durağa kadar yürüdü.

Heyecanlı bir şekilde zili çaldığında aradan yirmi dakika bile geçmemişti. Taehyung güler bir yüzle kapıyı açtığında önce onu baştan aşağı süzdü daha sonra içeri davet etti. Jungkook kollarını kıvırdığı ekoseli gömleğiyle hoş görüneceğini düşünmüştü. Taehyung'un aklından ne geçtiğini çok merak etmişti.

Taehyung evde tek olduğu için içerisi sessizdi. Jungkook ezbere bildiği odaya doğru ilerledi. Odanın ortasında birkaçı dışarıda duran kitap dolu bir koli vardı. Jungkook ağır adımlarla koliye doğru ilerledi. Yere oturup içindekilere bakarken Taehyung da gelmiş, sırtını yatağa yaslayıp dizini kendine çekerek karşısına oturmuştu.

"Bunları vermek istediğine emin misin?" diye sordu Jungkook yüzündeki tebessüm ile.

"Tabii ki de." dedi Taehyung yumuşak sesiyle. "Nasıl olsa okudum, kitaplığımda durmalarının bi anlamı yok."

Jungkook anlarcasına başını salladı. Manganın dış kapağını incelerken sordu, "İstersen geri sana verebilirim." sesi bir fısıltı gibi çıkmıştı.

Taehyung da Jungkook da bunun olamayacağını biliyordu çünkü Jungkook temelli olarak gidiyordu. Taehyung bir kez daha bunun farkındalığıyla sertçe yutkundu.

"Sorun değil Jungkook. Sende kalabilirler."

İkili bir süre konuşmadı. Jungkook mangaları incelerken Taehyung'da Jungkook'u inceliyordu. Bu şekilde elleri bağlı kalmak istemiyordu. Son birkaç aydır Jimin ile vakit geçirmekten çok Jungkook ile vakit geçiriyordu ve belki kulağa bencillik gibi gelecekti ama gitsin istemiyordu çünkü ona çok alışmıştı.

Jungkook yeterince vakit öldürdüğünü düşenerekten mangalardan ayırdı gözlerini. Başını kaldırıp Taehyung ile göz göze geldiklerinde karşısındakinin düşünceli ama dikkatli bir şekilde onu izlediğini gördü. Jungkook dudaklarının kıpırdamadığına emindi fakat sanki konuşuyorlarmışcasına birbirlerine bakıyorlardı. Gözlerle anlaşmak kalplerle konuşmak gibiydi o an için.

Jungkook bu bakışları bozan ilk kişi oldu. Dizlerinin üzerinde ilerleyerek Taehyung'un önüne geldiğinde büyük olan biraz şaşırmış ve refleks olarak yaslandığı dizini indirmişti. Jungkook açılan alanda biraz daha ilerleyerek Taehyung'a doğru eğildi.

"Sana yarın gidiyorum desem, üzülür müydün?"

Jungkook'un fısıltılı sesi bütün olup Taehyung'un sırtından bir ürperti gibi geçti. Bu sorunun nereden geldiğini anlayamamıştı. Bir süre durakladı; gözleriyle Jungkook'un yüzünü dolaşıyor düşünüyordu.

"Evet." dedi nihayetinde. "Çok üzülürdüm."

Jungkook aklını kurcalayan sorunun cevabını almıştı. İşte bu kadar basitti üstüne dakikalarca düşündüğü şeyi sonuca ulaştırmak. Rahatlamıştı yine de gözlerinin yandığını hissediyordu. Ama ağlamayacağına söz vermişti.

"Ben de." dedi sadece. Üzülüyordu da. Çünkü gerçek bir gün olmasa da sadece birkaç gün uzaklıktaydı.

Jungkook bu kadar yakınındayken Taehyung'un çokta sağlıklı düşündüğü söylenemezdi. Karşısındaki en yakın arkadaşının kardeşiydi ama Taehyung bu düşünceyi çoktan unutmuş gibiydi. İki elinin üstünde yükselmiş, Taehyung'a sadece bir adım ötede duran Jungkook'un yüzü gittikçe yaklaşıyor gibiydi. Taehyung bunun kendi hayal ürünü olduğuna emindi fakat Jungkook geri çekilmeseydi o şekilde kalabilir miydi bilemiyordu.

Küçük olan, Taehyung'un iç dünyasında ne yaşadığını bilmeden bambaşka konulardan konuşmaya başlamıştı. Taehyung, konuştukça hareket eden ince dudakları ve ardında gözüken tavşan dişleri hipnotize olmuş gibi izliyordu.

"... O yüzden gitsem iyi olacak."

Taehyung bir süre cevap vermeyince Jungkook sözünü yineledi. Taehyung kitap dolu koliyi alıp Jungkook'a kapıya kadar eşlik etti.

"Hemen eve mi geçeceksin?"

Jungkook ayakkabılarını giyerken başını kaldırıp Taehyung'a baktı. "Hayır halletmem gereken birkaç işim daha var. Önemli şeyler değil bir-iki saate evde olurum."

Taehyung, Jungkook'un erken ayrılıyor olmasına üzüldü. Gideceği yere onunla gitmeyi teklif etmek istedi ama son anda vazgeçti.

Jungkook dediği gibi iki saat içinde eve geri dönmüştü. Elinde gittikçe ağırlaşan koli ve birkaç poşet ile kapıdan içeri girdi. Ayakkabılarını çıkarmak için elindekileri yere koyar koymaz aralıkta yüzündeki endişeli ifadeyle Jimin'i görmüştü. Bir an duraklasa da hızlı hareketlerle yanına ulaştı.

"Annem aradı." dedi Jimin. Biraz telaşlıydı.

'Bir şey mi oldu?' diye soracakken "Ne oldu?" diye sordu Jungkook. Çünkü belli ki bir şeyler olmuştu.

"Hani dönem boyunca ne kadar sıkıcı olduğunu söyleyip durduğum tarihçe dersi vardı ya?"

Jungkook konunun alakasını anlamasa da başını aşağı yukarı sallayarak anladığını belirtti.

"Hah, işte ben anneme o dersten kaldığımı söyledim."

Jungkook'un gözleri sonuna kadar açıldı.

"Sen ne yaptım dedin?!"

•••

Jimin'i sevenler derneği kuruyorum katılanlar +1'lesin kdjfkdk

Hatırladığım kadarıyla ilk bölümlerde taehyungun düşüncelerine yer vermiyordum sadece son iki bölümdür bunu yapıyorum düşüncelerinizi merak ediyorum :)

「 boy with luv 」taekook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin