Bölüm 2

119K 7K 2.4K
                                    

Keyifli Okumalar

Re-(do)-re-(do)-re-mi-re

(Do)-(si)-do-si-do-re-(do)

Sevda, bakışlarını notalardan ayırıp parmaklarını tellere yerleştirdi ve çalmaya çalıştı. Bu türküde neden takılı kalmıştı ki?

Boş tel ve süslemeleri yap, diye kendi içinden kendine talimatlar verip derin bir nefes aldı ve oturuşunu düzelterek tekrar çalmayı denedi. Kulaklarına dolan ses kesinlikle iç açıcı değildi ama bu işler zaman, pratik ve sabır isterdi. Ve Sevda kesinlikle sabırlı bir kızdı.

"Sevda!" Annesi odanın kapısını açıp başını içeriye uzattığında Sevda bakışlarını notalardan annesine çevirdi. "Bırak şu bağlamayı da gel komşulara hazırladığım şeyleri götür."

Sevda, hiçbir şey söylemeden bağlamasını kenara bırakıp annesinin peşinden mutfağa gitti ve gördüğü manzara karşısında gözleri şaşkınlıkla büyüdü. Bu kadın bu kadar şeyi ne ara yapmıştı?

"Anne sen insan olduğuna emin misin? Bu kadar şeyi ne ara yaptın? Ayrıca ben bunların hepsini nasıl taşıyacağım?"

"İki defa gidip gel. Bunu da ben mi söyleyeceğim. Hadi ilk önce şu içinde çorbanın olduğu bez çantayı alıp götür."

"Anne çorbaya ne gerek vardı? Kek, börek gibi şeyler yapsaydın."

"Onları da yaptım ama çorba olmadan olmaz. İlk önce çorba içsinler ki insanların içi ısınsın. Ne o öyle hep kuru kuru kek, börek."

"Tamam, canım bir şey demedim. Sen bilirsin."

"Ben bilirim tabi. Yürü hadi."

Sevda, bez çantanın kulpundan tutup tezgahtan aldığında çantanın ağırlığıyla kısa bir an dengesini kaybedip sarsılsa da hemen kendini toparladı ve iki eliyle kulpu sıkıca kavradı.

"Anne, tabak ve kaşıkta mı var bunun içinde?"

"Kafalarını tencerenin içine mi sokacaklardı Sevda? Garip garip sorular soruyorsun."

"Anne, bence onların evinde de çatal, kaşık ve tabak vardır."

"Kızım, şimdi ev kim bilir ne haldedir. İnsanlar kolilerde tabak, çatal mı arasın bir de onları çıkarıp yıkamakla mı uğraşsın. Konuşmayı kes de çorba sıcakken götür. Buz gibi olacak sonra."

"Gidiyorum tamam. Bu arada sen kaç kişi olduklarını biliyor musun, neye göre tabak koydun?"

"Biliyorum tabi sabah taşınırken çay götürmüştüm o zaman tanıştık. Çok sıcak kanlı, tatlı insanlar. Sen de kapıyı açtıklarında gülümse, mahallemize hoş geldiniz de. Direk yemeği verip gelme."

"Anne, kaç yaşında kızım. Bu konularda beni uyarmayı bırakır mısın?"

Annesi, Sevda'nın söylenmelerine karşılık onu evden çıkarıp kapıyı yüzüne kapatarak cevap verdi. Çok açık bir şekilde bu 'boş konuşma ve çorbayı soğumadan götür' demekti.

Ayağındaki pembe, süslü terlikleriyle kendi evinin karşısındaki eve doğru ilerlemeye başladı. Onların evi gibi iki katlı olan evin ilk katındaki pencerelerin perdesi asılmıştı ancak üst katların perdeleri hâlâ yoktu.

Bakışlarını evde dolaştırmayı kesip yüzüne hafif bir gülümseme yerleştirdi. Bez çantanın bütün ağırlığını bir eline verip zile bastıktan hemen sonra çantanın kulpunu yine iki eliyle sıkıca kavradı. Dolu demliği bile zor kaldıran bir kızdı oysaki..

Kapı açıldığında Sevda'nın bakışları genç, güzel bir kızla buluştu.

"Merhaba, ben Sevda. Şu yandaki evde oturuyorum. Annem sizin için bir şeyler göndermişti."

Mahallemin PolisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin