Keyifli Okumalar...
Günler adeta bir kum saatinin içindeki kum taneleri gibi hızlı hızlı akıyordu. Aynı kum taneleri gibi biri akıp gidince diğer günlerde aynı hızda o giden günü takip ediyordu. Her gün aynısının bir benzeri gibiydi Sevda için öyle ki bazen hayatını tekrar tekrar oynatılan bir dizi bölümüne bile benzetiyordu. Ama bugün diğer günlerden farklıydı çünkü bugün gün onların evindeydi.
Sevda, şuan etraftaki yemeklere ve salondaki kadınlara bakarken bile yorulmuştu ama bu nacizane kadınlar saatlerce yemek yeyip, sohbet etmekten hiç yorulmuyorlardı. Kapının kenarında zar zor yer bulup koyduğu sandalyesinde otururken etrafta dönen konuşmalara kulaklarını kapayıp tabağındaki kısırı yemeye devam etti.
"Sevda!" Annesi adeta tıslarcasına kulağına ismini fısıldadığında Sevda ağzındaki kısırı zorla yuttu. "Beni bazen deli ediyorsun!"
"Anne, ben ne yaptım şimdi? Köşede sessizce oturuyorum."
"Bir de ne yapıyorum diyor, hiçbir şey yapmıyorsun işte. Buzdolabı gibi köşede oturmuş anca yemek yiyorsun. İnsanlarla sohbet etsene. Halime teyzen gözünün içine bakıyor konuşman için sense kafanı tabaktan kaldırmıyorsun."
"Halime teyzeye elimi uzatsam anında kolumu kapar sonra gözümü nikah masasında açarım. O kadar aptal mı senin kızın?" Sevda, sözlerinin üzerine annesinin yüzünü buruşturarak kendisine bakmasıyla az çok aklından neler geçirdiğini tahmin etti.
"Misafirler var diye susuyorum. Onlar gittiğinde konuşacağız."
"Konuşacağız kelimesini neden izlediğin cinayet programlardaki seri katiller gibi söyledin ki?"
"Bilmem, akşam konuşurken görürsün." Sevda, sesli bir şekilde yutkunduktan sonra oturduğu sandalyeden hızla kalktı.
"Ben biraz daha kısır alayım."
"Bırak kısırı şimdi gidip Mine Hanımı da çağır."
"Yan komşumuz olan Mine Hanımı mı?"
"Yok üst komşumuz. Tövbe Yarabbim. Git hadi."
"Anne bugün hafta sonu belki ailecek planları vardır."
"Kadını kolundan tutup sürükle demiyorum gidip güzelce davet et zaten işi yoksa gelir." Sevda annesinin elindeki tabağı alması ve kendisini kapıya doğru ilerletmesiyle kaçışının olmadığını anladı.
Evden çıkıp yan komşularının evine doğru ilerlerken bakışları kendi penceresine bakan pencereye takıldı. Geceleri adama baktığı yetmiyormuş gibi sabahları da bakmaya başlamıştı. Sonra takip falan da etmeye başlarsa kendisine şaşırmayacak duruma gelirdi. Derin bir nefes alarak kendisini toparladı ve kapıya giderek zile bastı.
Sevda üzerindeki gerginliğin sebebine anlam veremiyordu. Karnı mı ağrımaya başlamıştı? Fazla kısır yediğinden olmalıydı. Yediği kısırı, tatlıları düşünürken kapı açıldı ve karşısındaki manzarayla havaya doğru kalkan kaşlarına engel olamadı.
Ertuğrul'un üzerinde siyah bir eşofman altı ve gri kısa kollu bir tişört vardı. Ve saçları gibi tişörtte ter içerisindeydi. Bakışlarını saçlarından ayırdığında elindeki mavi dambıla bakmaya başladı.
"Komşu kızı yani Sevda. Kusura bakma bu halde kapıyı açtım. Spor yapıyordum." Ertuğrul elindeki dambılı yere bıraktıktan sonra elinin tersiyle alnındaki terleri sildi. Şuan bir çocuk gibi kapıyı kapatıp kaçmak istiyordu. Lanet olsun, kapıyı açmadan önce delikten bakmalıydı. Acaba üzerindeki ter kokusu o mesafeden de alınıyor mudur?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahallemin Polisi
General FictionBenim hikayemde kötü kraliçe, saf kral, masum kız, beyaz atlı prens gibi ilgi çekici karakterler yok. Bu benim, sıradan mahallemde aşkı bulma hikâyem... Benim ufak dünyamı büyüten güzel kalpli bir adamı size kendi gözlerimle göstermeye çalışacağım...