Keyifli Okumalar...
Bölüme bu aralar okuduğum bir kitaptan alıntı ile başlayalım;
İnsanlar hür doğarlar, eşit haklara sahiptirler: hiçbir hülya bana bu kadar çocuksu, bu kadar anlamdan yoksun gelmemiştir. (Jurnal 1/ Cemil MERİÇ)
Sevda, marketi komşunun oğluna emanet ettikten sonra çantasını alarak eve doğru ilerlemeye başladı.
Sokakta oynayan çocuklara baka baka ilerlerken gözü biraz ileride duran şapkalı adama takıldı. Bakışlarını adamın üzerinden çekmeden bakmaya devam ettiğinde adam başını çevirerek ilerlemeye başladı. Sevda, bilinçsizce çantasını daha sıkı kavradığında adamı sabah da marketin çevresinde gördüğünü hatırladı.
Huzursuz olmuştu... Bu durumu aklının bir köşesine bırakarak evin önünde kendisini bekleyen Mine annenin yanına gitti. Onunla güne gidecekti ve Ertuğrul'un bütün akrabalarıyla tanışacağını düşündükçe karnı ağrıyordu.
"Hoş geldin kızım, iyi misin? Durgun gözüküyorsun."
"İyiyim, sadece biraz heyecanlandım."
"Heyecanlanmana gerek yok kızım, yarısı iyi insanlar. Geri kalanları da Allah iyi etsin."
"Amin. Bu arada annemin selamı var. Kendisi de gelmek istiyordu ama doktor randevusu varmış bugün."
"Başka bir güne kısmet olur beraber gitmek. Annenin ciddi bir şeyi yoktur umarım."
"Yok, kan değerlerine ve tiroidine baktıracaktı."
"İyi bari. Hadi gidelim, kızım." Mine anneyle durağa doğru ilerlemeye başladılar. "Bu arada Ertuğrul oğlum bizimle düğün meselesini konuştu. Çok iyi karar vermişsiniz. Dini nikah için zaman belirlediniz mi?"
"Yarından sonraki gün olabilir. Ertuğrul ile konuşmadık ayrıntılı olarak."
"Tamam kızım." Sevda, Mine annenin yüzündeki kocaman gülümsemesiyle ona baktığını gürünce gülümsedi.
"Bu arada Mine anne, kaç gibi kalkarız? Markete komşunun çocuğu bakıyor da."
"İki üç saat oturup kalkarız kızım."
"Tamam." Durağa geldiklerinde Mine anne akrabaların isimlerini ve nasıl insanlar olduklarını anlatmaya başlamıştı.
...
Sevda, oturduğu koltukta huzursuzca kıpırdanmamak için kendini tutuyordu. Evdeki bütün kadınların bakışları üzerine çevrilmiş adeta her noktasına bakıyorlardı. Önündeki bardağı eline alıp çayından bir yudum almıştı ki karşısında oturan hafif balık etli, sevimli kadın konuşmaya başladı. Aslında Mine anne herkesle Sevda'yı tek tek tanıştırmıştı ancak Sevda hepsinin isimlerini birbirine karıştırmış durumdaydı.
"Mine, gelin kızımız pek güzelmiş. Maşallah."
"Öyledir, gelinim." Mine anne bir elini dizine koyduğunda Sevda hafifçe tebessüm etti ve o sırada biraz ilerisinde teki koltukta oturan kızla göz göze geldi. İşte bu kızın adını unutmamıştı. Serpil... Ertuğrul'un halasının kızı Serpil. Tebessümü kaybolurken kızın donuk bakışlarından gözlerini çekip tabağına çevirdi.
Sevda içeri girdiğinden beri kızın bakışları üzerinden ayrılmamış ve gelişi güzel bir selam verdikten sonra da hiçbir sohbete katılmadan koltukta oturmaya devam etmişti. Serpil'in yanında oturan annesi de arada bir Sevda'ya bakıp gülümsedikten sonra sohbetine devam ediyordu. Nedense Sevda bu gülümsemenin sevecenlikten çok uzak olduğunu düşünüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahallemin Polisi
General FictionBenim hikayemde kötü kraliçe, saf kral, masum kız, beyaz atlı prens gibi ilgi çekici karakterler yok. Bu benim, sıradan mahallemde aşkı bulma hikâyem... Benim ufak dünyamı büyüten güzel kalpli bir adamı size kendi gözlerimle göstermeye çalışacağım...