Keyifli Okumalar...
Günler adeta birbirleriyle yarışa girmiş gibiydi. Biri bitiyor, gün doğuyor diğeri başlıyor ve Sevda ne olduğunu anlamadan güneş geri çekiliyordu. Yaşam denilen şey aslında ne kadar hızlıydı.
Sevda bardağındaki ıhlamurundan bir yudum alıp zar zor yuttuğunda boğazının acısıyla yüzü buruştu. Feci bir gribe yakalanmıştı. Mevsim geçişlerini grip olmadan atlatamıyordu. Her mevsim geçişinde hasta olmak sanki vücudunun sessiz bir anlaşmasıydı. Yarın hafta sonuydu ve çarşıya çıkacaklardı ama Sevda şuan buradan eve yürüme düşüncesine bile katlanamıyordu. Şuan oturduğu sandalye bile adeta bütün vücuduna batıyordu. Tek istediği bakkalı hemen kapatıp eve gitmek ve yatağının içine girmekti. Uyumak, deli gibi uyumak istiyordu.
Elindeki peçeteyle burnunu sildiğinde, bu seferde burnunun acısıyla yüzü buruştu. Burnunun kenarları peçeteyle silmekten kıpkırmızı olmuş haldeydi. Bir kolunu masaya koyarak ağrıyan başını da kolunun üzerine bıraktı. Biri onu eve kadar taşısaydı keşke ya da direk yatağına ışınlansa harika olurdu.
Gözlerini yeni kapatmıştı ki bakkalın içine dolan tanıdık sesle geri açtı. Nergis heyecanlı heyecanlı bakkaldan içeri girmişti ki kendisini görünce durdu ve endişeyle yanına geldi.
"Sevda kuşum çok berbat gözüküyorsun."
"Berbat haldeyim Nergis. Bütün vücudum ağrıyor, başım çatlıyor, burnum çeşme gibi akıyor."
"Sen şifayı kapmışsın kuşum. Niye eve gitmiyorsun da bakkalda kendine işkence ediyorsun?"
"Annemi bekliyorum. Çarşıdaki işini halledip bakkala gelecek ben de eve geçeceğim."
"Hastaneye mi gitsek acaba? Cidden çok kötü gözüküyorsun."
"Biraz dinlensem bir şeyim kalmaz."
"Sen bilirsin kuşum ama cidden berbat gözüküyorsun. Daha kötü olursan hemen beni ara beraber hastaneye gidelim." Sevda bulunduğu durumdan hiç kıpırdamayarak Nergis'e bakarken Nergis bir elini alnına koydu. Sevda alnına değen soğuklukla gözlerini kapatmadan edemedi. " Kızım sen yanıyorsun, kalk hastaneye gidelim." Nergis yanına gelip onu kaldırmaya çalıştığında Sevda vücudunun ağrısıyla inleyerek Nergis'in elinden kurtuldu.
"Dokunma bütün vücudum ağrıyor."
"Sevda kalk hemen bakkalı kapatıp hastaneye gidelim."
"nergis hastaneye gitmemize gerek yok bence."
"Saçmalama kızım havale falan geçireceksin. Allah korusun, kalk hadi. Ben Sonay teyzeye haber veririm."
Sevda daha fazla karşı çıkmadan ayağa kalktı ve bakkaldan çıktı. Nergis bakkalı kapattıktan sonra kendi çalıştığı dükkanı da birisine emanet etti ve beraber bir taksiye binip hastaneye gittiler.
Doktor Sevdayı kontrol ettikten sonra bir sürü adını bile telaffuz edemediği ilaç yazmış ve ona ateşinin düşmesi ve baş ağrısının geçmesi için bir serum takmışlardı. Sevda sedyenin birinde yarı uykulu bir halde serumunun bitmesini beklerken Nergis de ilaçları almak için eczaneye gitmişti.
...
Ertuğrul, masanın üzerindeki dosyalara sıkıntılı bir bakış attıktan sonra tekrar ve tekrar telefonunu kontrol etti. Ne mesaj ne de bir arama vardı. Sevdaya sabahtan beri mesaj atıyor ve arıyordu ama herhangi bir geri dönüş yoktu. Ve Ertuğrul istemsizce endişelenmeye başlamıştı. Sevda daha önce hiç böyle bir şey yapmamıştı. Ne zaman mesaj atsa ya da arasa cevap verirdi.
Bakışları saate kaydığında işten çıkış saatine az kaldığını gördü. Biran önce çıkıp mahalleye gitmek istiyordu.
"Hayırdır Ertuğrul bir tuhafsın bugün. Bir sıkıntı mı var?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahallemin Polisi
General FictionBenim hikayemde kötü kraliçe, saf kral, masum kız, beyaz atlı prens gibi ilgi çekici karakterler yok. Bu benim, sıradan mahallemde aşkı bulma hikâyem... Benim ufak dünyamı büyüten güzel kalpli bir adamı size kendi gözlerimle göstermeye çalışacağım...