Biz geldik! Mutlu haftalar dilerim <3
Yeni bölüme kadar hedefimiz 220 yıldız olsun, hatta bölüm sonunun şerefine 230 bile olur hani ;)
Aramıza yeni katılan arkadaşlar için not: Bölüm başında belirlenen hedefe göre ben yeni bölümü yayınlama konusunda acele ediyorum. Öyle veya böyle geliyor bölüm, ama yıldız hedefine ulaşılınca daha hızlı geliyor. Hani katkıda bulunmak istersiniz diye belirteyim :D
Bölüm misttik_39'a gelsin :)
Ee o zaman keyifli okumalar <3
*
Öyle güzelsin ki...
Sus!
Gülünce daha güzel oluyorsun.
Kes!
Seslice oflayarak yattığım yerden kalktım. İç sesim sanki kulaklarımı talan ediyormuş gibi ellerimi kulaklarıma bastırmaktan ne ellerimde ne de kollarımda güç kalmamıştı. Öyle bir sesti ki bu içimden gelen, ameliyatla kulaklarımı aldırsam yine de kurtulamaz, herkese sağır olur, bir onu duyardım.
Alınıyorum ama.
Psikologa görünme meselesini artık ciddi anlamda düşünürken yorganı hışımla üzerimden attım. Kendimi tekrar geriye doğru yastığa bıraktım ve bakışlarımı tavana diktim. Bir kez daha ofladım.
Sarp'ın sözleri aklımdan çıkmak bilmiyordu. Resmen güzel olduğumu söylemişti. Bunu bir kez söylemiş olsa inkar edebilir, utanmadan yanlış duyduğumu iddia edebilirdim. Ama iki kez söylemişti. Beni güzel buluyordu. Beni neden güzel buluyordu bu adam?
Sesli bir nefes aldım. İç sesim rahat durmadı ve bir başka gerçeği hatırlattı.
Bir keresinde kafana da güzel demişti.
Doğruydu. O zaman bile tüm bir gece gözüme uyku girmemişken şimdi ne yapacaktım ben. Şanslıydım ki hafta sonuydu ve yarın şirket için erkenden kalmak zorunda kalmayacaktım.
Sarp ile kahvelerimizi içtikten sonra beni eve bırakmış, kendi de söylediği üzere evin yolunu tutmuştu. Gülüşümün güzel olduğunu iddia etmesiyle dengemi bozmuş, bunun farkına vararak keyifle sırıtıp durmuştu. Bilerek yapmıştı! Peki sözlerinde samimi miydi? Yoksa sırf beni alt üst etmek için mi sarf etmişti o sözleri?
Samimiydi tabii ki.
''Ya değilse?''
Psikologdan randevu almak artık kaçınılmaz olurken bir kez daha seslice ofladım. Elimi komodine doğru atarak telefonumu aldım ve ekrana bir bakış attım. Saat gecenin ikisiydi. Buna hiç aldırmadım ve rehbere girerek Çisem'in numarasına dokundum.
Ara ara benimle uğraşsa bile canımı sıkacak imalarda bulunmadan bana yol gösterecek tek insan Çisem'di. Kafayı yemeden evvel onunla konuşmalıyım.
''Alo?''
Hattın diğer ucundan yükselen uykulu sese tüm yorgunluğuma rağmen enerjik çıkan bir tonda cevap verdim. ''Alo Çisem?''
''Defne?'' dedi arkadaşım soru sorarcasına. ''Bir sorun mu var?''
''Var,'' diye atıldım hemen.
''Nedir?''
Sesli bir nefes aldım. Kaşlarım çatılırken bu kez öfkeyle burnumdan soludum ve, ''Sarp bana güzel, dedi,'' dedim.
Hattın diğer ucundan sadece bir sessizlik geldi. Arkadaşım da işittiği şeyi tıpkı benim gibi sindiremiyor olacaktı. Akıl alır gibi değildi ki. Adam güzel olduğumu söylemişti!