Size yeni bölüm getirdim!
Şahsen bu bölüme baya bir 300 - 400 yıldız ve bolca yorum bekliyorum. Ne kadar çok yıldız ve yorum, o kadar çabuk bölüm. Top sizde!
Keyifli okumalar!
*
Kulaklarımı dolduran sözlerle neye uğradığımı şaşırdım. Bir yerlerden adımı işitmiştim, ama şansıma kimse açıkça beni işaret ederek söylememişti bunu. Hemen bir şeyler yaparsam durumu kurtarabilir, sesin sahibinin Sarp yakınımdayken bana yanaşmasına engel olabilirdim. Sakinliğimi korumak adına derin bir nefes alarak gülümsedim. Benimle aynı sözleri duyan ve gerilen Kaan ile Çisem'e bakmayıysa ret ediyordum.
Boğazımı temizledim ve Çisem'in kulağına doğru eğilerek, ''Ben kaçıyorum,'' diye mırıldandım. Bu tür olayların üstesinden gelme konusunda ben kadar usta olan Çisem de kendini hızla toparladı ve, ''Tamam canım,'' dedi gülümseyerek.
Tercümesi: Kaç kanka, kaç!
Bu kez oturduğum yerden kalktım ve, ''İzninizle,'' diyerek arkamı döndüğüm gibi mekanın içine doğru ilerledim. Sarp lavaboya gideceğimi düşünerek üstelemeyecekti ve ben rahatlıkla durumu kontrol altına alabilecektim. Hızlı adımlarla içeri girdiğimde ardımda adım sesleri işitebiliyordum, ama bir kez daha adımı seslenen olmadı. Çisem ve Kaan da en az benim kadar gerilmemiş olsalar bir an için yanlış işittiğimi düşünecektim, ama duyduğumdan da gördüklerimden de emindim. Lavaboya doğru ilerlemeden evvel arkamı döndüm ve iki kadının içeri doğru ilerleyerek oturacak masa aradıklarına şahit oldum. İkisi de benimle ilgilenmiyordu. Sanırım adımı seslenen kadınlar bunlar değillerdi. Şu saniye için üstünde durmayarak lavaboya girdim. Soğuk suyu açarak yüzüme çarptım ve bileklerime de su tutarak ferahlamaya çalıştım. Tekrar dışarı çıkmalı ve beni tanıyan kadınların beni görmelerine olanak sağlamalıydım. Sarp'ın yanında benimle konuşmalarındansa, bunu şimdi yapmaları daha iyiydi.
Aynadaki yansımama son bir bakış attım ve sonra aceleci adımlarla lavabodan çıktım. Adımlarım yavaşlarken etrafıma bakınarak oyalandım. Bir yandan da gözlerimi diğer masaların üzerinde gezdiriyor, tanıdık bir yüze denk gelmeyi bekliyordum. Lakin ne kadar dikkatli bakarsam bakayım, tanıdığım hiç kimseyi görmedim. Adımı seslenen kişinin dışarda olmamasını umarak, seslenilenin bir başka Defne olmasını umut ederek tekrar dışarı çıktım.
Buna cidden ihtimal veriyor musun?
İhtimal verip vermediğimi bilmiyorum, ama anlam veremediğim kesindi. Dışarıda oturuyorduk ve belki de yoldan geçen biri tanımıştı beni. Sanırım bu, içinde bulunduğum durum için oldukça mantıklı bir açıklamaydı.
Derin bir nefes alarak gülümsedim ve adımlarımı masamıza doğru yönelttim. Yokluğumda masaların birleşmiş olmasının farkına vararak yerimi aldığımda bizimle muhattap olmak istemediğini iddia eden Kaan'a imalı bir bakış attım. Göz göze geldiğimizde bakışlarımla ne demek istediğimi anlamış olacak ki, ''Çisem çok ısrar etti,'' dedi. ''Kıramadım.''
Anladığımı belli edercesine alaylı bir şekilde başımı salladım. Gözlerini üzerimde hissettiğim Çisem'e doğru döndüm. Gülümsediğinde bunun anlamını da anlamıştım. Her şeyin yolunda olduğuna emin olmasam da, onun bu yönde bir mesaj vermek adına geri gülümsedim. Bu sırada Çisem ve Kaan'ın siparişleri de servis edildi.
''Haydi, yemeğin soğuyacak,'' dedi Sarp. Bakışlarım nihayetinde onu buldu. Ona doğru en güzel gülümsememi takındım ve tabağına baktım. O da yemeğine dokunmamıştı.
Sen gelmeden boğazından geçmemişse demek.
''Belki de sadece Çisem'lerin yemeği gelmedi diye görgü kurallarına uymuştur,'' diye mırıldandım kendi kendime.