Selam biz geldik! Nasılsınız?
Bu bölümlük hedef belirlememeyi uygun gördüm. Ama oylar ve yorumlar bol olursa Salı günü yeni bölüm yayınlamaya çalışırım. :)
Şuraya çiftimizi bırakarak sizi DefSar ağırlıklı bir bölümle baş başa bırakıyorum. Keyifli okumalar <3
*Ertesi sabah planladığım gibi Sena ile buluşarak ona tüm gerçekleri baştan sona anlattım. Ben konuşurken defalarca şoka girmiş, gözlerini kocaman aça aça beni dinlemişti. Yer yer dudakları 'o' şeklini almış, ara sıra dilinden birkaç hayret dolu nida firar etmişti. Sonuç olaraksa arkadaşımın sessiz kalacağı konusunda emin olmuş ve tekrar edip durduğu soruların dışında onu ikna edebilmiş gibiydim.
Kahvemden bir yudum aldığım sırada, ''Yani sen aslında asistan değilsin,'' dedi Sena bilmem kaçıncı kez. Başını hafifçe yana doğru eğdi ve gözleri kısılırken kendi kendine ekledi. ''Asistansın, ama aslında değilsin.''
Sözleri kulağa her ne kadar anlamsız gelse de, aslında içinde bulunduğum durum daha doğru özetlenemezdi. Bu yüzden sessizliğimi bozdum ve sesli bir iç çekerek geriye doğru yaslandım. ''Aynen öyle.''
Sena anladığını belli edercesine başını salladı ve yine duyduklarını tekrar etti. ''Ferit Bey tuttu seni. Sarp Bey'i koruman için.''
Bir aptalla konuşurmuş gibi ağır ağır ve tane tane sarf ettiği sözlere karşılık gülümsemek için kendimi zorladım. Başımı olumlu anlamda salladım ve işaret parmağım fincanımın üzerinde gezinirken, ''Aynen öyle,'' diye destekledim bir kez daha.
Karşımdaki kız başını yukarı aşağı sallarken geriye doğru yaslandı. Yüzündeki hayretli ifade yerini takdire bırakırken, ''Vay be!'' dedi tepkilerine anlam vermemi zorlaştırarak. Buna benzer davranışları ona gerçekleri ilk anlatışımda da vermemiş miydi?
Kız arkadaşlığının altın kuralıdır bu. Yirmince kez duysan bile, ilk kez duyuyormuş gibi heyecanlanmak.
''Dün de başka bir görevdeydin?'' dedi Sena bu kez sorarcasına. Ona dünki görevimi, neden karşılaştığımızı ve bilgi verebileceğim kadar Selen meselesini anlatmıştım.
''Evet.''
''Selen gerçekten kötü,'' dedi arkadaşım bu kez. ''Ama sen değilsin.''
He Sena, he!
Başımı sağa sola sallayarak itiraz etmekte gecikmedim. ''Değilim, Sena.''
Sözlerim ve aceleci cevabım Sena'nın sırıtmasına neden oldu. Tekrar ortamızdaki masaya doğru eğildi ve, ''Değilsin değilsin,'' dedi samimi bir tonda ve masum bir gülümseme takındı. ''Yoksa bana karşı bu kadar sabırlı da olamazdın.''
Sabrının kaldığını kim söyledi?
Sözlü bir cevap vermeyerek sadece gülümsemeyle yetindim. Sena ile aramız tamı tamına bozulmadan düzeltebildiğim için sevinmiştim, ama bazen cidden çok konuşuyordu.