Bölüm 11

68.6K 3.5K 499
                                    

Merhaba!

Söz verdiğimden geç geldi bölüm, takıldığım noktalar vardı. Ama buna karşılık biraz daha uzun tuttum bölümü, hihihi :D

Yıldızlar çok güzel. Biraz daha artış isterim. 130 yıldız alırsam Çarşamba yollarım yeni bölümü, ne dersiniz? Yorum da atıverin bol bol *_*

Bölüm hayalimdin1905'e gelsin <3

Keyifli okumalar :)

*

Tıpkı on gün evvel aldığım kara haber öncesi yaptığım gibi dayımın odasına doğru ilerliyordum. Tek bir farkla. O gün ne kadar kendimden eminsem, şimdi bir o kadar yerin dibine girmek istiyordum. Geride bıraktığım son beş gün içerisinde karakteristik bir değişime uğradığımdan değildi bu, hayır. Sadece elbise dolabıma yabancı maddeler sızmış, ben pek istemesem de Defne iken Işıl oluvermiştim! Şimdiyse görmezden gelinemez bir parçası olduğum bu binanın içerisinde ilerlerken, insanların garipseyen bakışlarını üzerimde hissedebiliyorum. Zira hiçbiri beni bu kadar süslenmiş püslenmiş bir halde görmemişti. Alt tarafı görevimin getirisi olan bir tarz değişikliği olsa bile, bu benim için neredeyse utanç vericiydi.

Abartma, Defne. Sonunda güzelleştin.

İç sesimin iltifat görünümlü hakaretine içten içe göz devirerek dayımın odasına ulaştım. Elim kapı koluna giderken biraz ilerideki masada oturan Çisem'e soru soran gözlerle baktım. Bakışlarımı yakaladığında, ''Seni bekliyor,'' dedi. Başımı olumlu anlamda salladım ve kapıyı hafifçe tıklattıktan sonra aralayarak içeri girdim.

Odanın içerisine adım attığımda dayımın sıkça olduğu gibi masasının ardında oturmakta olduğunu gördüm. Beni fark etmesiyle yüzündeki ifade memnuniyetini gözler önüne sererken, ben de sırıtmadan edemedim. Buraya ödülümü almaya gelmiştim.

Dün araziye bakarken olumsuz bir şey olmamıştı. Tetikte bekleyerek kara kapüşonludan bir atak beklesem de yanılmıştım. Her şey oldukça sakin geçmiş, kazasız belasız şirkete geri dönmüştük. Akşamında Sarp'lar evlerinde yeni ortaklarını ağırlamış ve bugün ikna ettikleri adamlarla imzaları atmışlardı. Haftanın sonlanmasıyla ben de dayıma olan sözümü tutmuş, ilk haftamı sorunsuz bitirmiştim. Şimdi sıra dayımdaydı.

''Seni tebrik ederim,'' dedi dayım aramızdaki sessizliği bozarak.

İşittiklerim yan bir şekilde gülümsememe neden olsa da, başımı belli belirsiz salladım ve, ''Bunu zorlu görevlerden sonra duymaya alışmışım,'' dedim. ''Ortada tebrik edecek bir şey yok sanki. Öyle hissettiriyor.''

Bu küçük itirafım dayımın küçük bir kahkaha atmasına neden oldu. Buna anlam veremeyerek kaşlarımı kaldırdığımda, ''Seni iyi tanıyorum,'' dedi dayım. ''Tüm gününü şirkette geçirmek bedenen zor bir şey değil senin için, ama ruhen zorlandığını biliyorum.''

Kulaklarımı dolduran ve kulağa neredeyse dramatik gelen sözlerdeki doğruluk payını şimdilik yok sayarak elimi oyuncu bir şekilde kalbime götürdüm. ''Acı çekiyorum.''

''Farkındayım.''

Bakışlarımı tekrar dayıma çevirdim. Öne doğru eğilerek dirseklerimi dizlerime yasladım ve, ''Acım dinecek mi?'' diye sordum fısıldayarak.

Dayım bu kez sesli bir kahkaha attı. Ben de ona eşlik ederken küçük oyunumuzu sonlandıran dayım oldu ve çekmecesine uzanarak içerisinden çıkardığı fotoğrafı bana doğru uzattı. Elime aldığım fotoğraftaki kıza baktım. Soru soran gözlerimi tekrar dayımla buluşturduğumda, ''Kaçırıldı,'' diye açıkladı.

Sahte Bela (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin