Merhaba, biz geldik!
Yorumlar, yıldızlar harika! Yeni bölüme kadar 100 yıldız görür müyüm? Ne olur göreyim. Yorum konusundaysa güvenim tam size <3
Geleneğimi bozmayarak altıncı bölümü sevgili arkadaşım petrolia'ya armağan ediyorum <3
Keyifli okumalar :)
*
''Senin ne işin var babamın yanında?''
Altı kelimeden oluşan basit bir soru insanın elini ayağını birbirine dolandırır mıydı?
Dolandırıyorumuş.
Hayatımı kaydıracak olan sorunun birinin bana benimle evlenir misin? diye sorması olacağını biliyordum. Ama Sarp'ın dudaklarından dökülen kelimeler en az bir evlilik teklifi kadar hayat mahvedecek güçteydi.
Derin bir nefes aldım. Aklıma gelen ilk şeye tutunarak bu durumun içinden sıyrılabilirdim. Bu benim için çocuk oyuncağıydı. Beynimi hızlı düşünmeye zorlarken bir yandan da yaramazlık yaparken yakalanmış küçük bir çocuk gibi sırıtıyordum. Bence buna bir son vermeliydim.
Dudaklarımdaki gülümsemeyi usul usul yok ederken bakışlarıma garipseyen bir ifade yerleştirsem de, aklıma gelen şeyle içten içe sırıtıyordum. Umursamaz bir hale bürünerek, ''Babanız çağırdı,'' dedim.
Sarp'ın kısık bakışları büyürken tek kaşını soru sorarcasına havaya kaldırdı. Delici bakışları yüzümün her bir köşesinde gezinirken, ''Emin misin?'' diye sordu. ''Sen babamın yanına gelmiş olma?''
Suçlayıcı bir biçimde sarf ettiği sözlerle ona hayretle baktım. Dudaklarım şaşkınlıkla aralanırken ben de gözlerimi kısmış bir vaziyette şüpheyle bakıyordum ona. Muhtemelen aramızda geçen son olaylardan dolayı onu ispiyonladığımı düşünüyordu. Gözünde gerçekten tek başına bir yerlere gelemeyen şımarık bir kız olmalıydım. Açıkçası bunu umursuyor sayılmazdım. Gerçekte neden burada olduğumu öğrenmediği müddetçe hakkımda istediğin düşünebilirdi. Sarp'ın hakkımda ne düşündüğünü önemsemiyordum. Kendisi hakkında önemsediğim tek şey, canıydı. Zira o can bir nevi bana emanetti.
Tekrar derin bir nefes aldım. Kaşlarımı bu kez oyuncu bir şekilde, mahcupça çattım ve, ''Babanız çağırdı tabii ki,'' diye tekrar ettim. Rolüme iyice bürünerek küçük bir kız çocuğu gibi dudaklarımı hafifçe büzdüm ve, ''Daha yeni olduğum için benimle tanışmak istemiş,'' dedim.
Açıklamamdan ötürü kendimle gurur duydum. Zira dudaklarımdan firar eden sözler gayette mantıklıydı. Ferit Beyin bünyesinde çalışan ve oğlunun yanında olacak olan kişiyi tanımak istemesi normaldi sonuçta. Yalanımın üzerine bir şey söyleyemeyeceğinden emin bir şekilde sırıtıyordum ki, ''Babam seni zaten tanımıyor mu?'' diye sordu bu kez.
Haklıydı. Çünkü Sarp beni Ferit Beyin arkadaşının kızı olarak biliyordu. Bu durumda Ferit Bey ile önceden tanışmış olduğumuz muhtemeldi. Sarp'ın beni vurduğu yerden yıkılmadım ve oyunuma devam ettim.
''Tanışıyoruz zaten...Babamla yemek yemişlerdi. Ben de vardım.''
Bu sözlerin ardından gözlerimi kaldırarak Sarp'ın yüzüne baktım. Devamını beklercesine dikkatle yüzüme bakıyor, anlaşılan daha neler işiteceğini merak ediyordu. Bir elini kaldırarak yanımızdaki duvara yasladığında bakışlarım o noktaya kaydı. Sonra tekrar yüzüne bakarak gözlerini gördüm. Değişik bir bakış vardı o koyu harelerde. Biraz şüphe, biraz merak ve adını bilmediğim başka bir malzeme daha. Kendine güveni tam olan bir insandım, ama bu bakışlar altında kendimi ilk kez bir garip hissettim. Bu hissi rolüme dahil ettim ve iyice mahcup bir hale bürünerek, ''Şimdi de Ferit Amca,'' dedim ve kısaca duraksadıktan sonra kasıtlı hatamı düzeltmek istercesine devam ettim: