Herkesin yanında gülebilirsin, ama kimin yanında ağlarsan işte sen ona aitsin.
1.bölüm
Dilhun
Rüya Imirza, 24 yaşındaydı acıların en büyüğüyle tanıştığında. Izmir'de yaşıyordu ailesi ile beraber. Babası Selim, oldukça güçlü ve tanınan bir iş adamı. Annesi Afitab hanım, sevgi dolu bir anne ve deli dolu kardeşi Affan.
Bir de sevdiği adam Aras vardı, sevdiği adam... Bu sevgiyi tarif etmek çok zordu onun için, daha önce hiç yaşamadığı şeylerdi. Arkadaşı Süveyda ile dertleşirdi hep, her şeyden ilk onun haberi olurdu, özellikle Aras konusu konuşulurdu tabii.
Her şey hayal gibi ilerliyordu Rüya için. Aradan 4 yıl geçmiş ve Rüya ile Aras evlenmeye karar vermişti. Evliliğe az bir süre kala Rüya hayatında yaşayabileceği en büyük acıyı yaşamıştı.
Babasının öldüğünü öğrenmişti, öğrenmişti ama aslında babasının tam 28 yıl önce öldüğünü öğrenmişti. Nasıl olurdu ama ? Babasını yani Selimi daha dün görmüştü, nasıl olur da 28 yıl önce öldüğünü öğrenebilirdi.
Selim Imirza meğer Rüyanın gerçek babası değil, babasının katiliymiş. Rüya babasının katiline baba diyormuş, yıllardır. Rüyanın durumunun ne kadar kötü olabileceğini tahmin etmek imkansızdı.
Keşke çektiği acılar bununla sınırlı kalsaydı. Sevdiği adam Aras ve en yakın dostu Süveyda'nın bunca yıldır beraber olduğunu ve bütün bunların Selimin planı olduğunu ve her şey Rüya'yı Izmirden yollamak için yapıldığını öğrenmişti.
Bütün bunlar onun için çok ama çok ağırdı, kaldıramıyordu, kaldıramadı. Buralardan gitmek en doğrusuydu, unutamayacaktı asla yaşayacaklarını ama gitmesi gerekiyordu.
Istanbul'a taşınmıştı, en azından deniz kokusunu alıp derin bir nefes alabiliyordu. Kendisini artık Rüya olarak değil Dilhun diye tanıyordu herkese.
Çünkü Dilhun demek, kalbi yaralı, içi kan ağlayan demekti. O artık tam anlamıyla Dilhun'du...
2. Bölüm
Zeyrek
Azad Akbulut, mafya babası asla değil. Mafya kelimesinden nefret eder. Kendisini kalan son kabadayılardan görüyordu. Kabadayıların bir raconu, bir amacı, bir merhameti vardı en azından ama mafya babalarının bunlardan hiçbirini bulamazsın.
Azad'ın adamı olmaz, koruması olmazdı, hepsi kardeşleriydi onun için. Ona en yakın olanlar ise Yasin ve Ismail'di. Aynı ana babadan olsalar bu kadar yakın olurlardı.
Azad gün geçtikçe büyüyen, güçlenen birisiydi ama asla yukarıdakilere boyun eğmeyen birisi olmuştu. Onun kırmızı çizgileri, merhameti, şefkati ve en önemlisi bir vicdanı vardı.
Onun bir düşmanı vardı ama, Balyoz denen bir mafya bozuntusu. Balyoz lakabı, öldürdüğü herkesi balyozla öldürüp oracıkta gömerdi. Azad ile düşman olmasının sebebi, Azad'ın arkadaşlarında biri olan Eren'in bir gün trafikte Balyozu sollayıp hız yapması ile başlamıştı.
Balyoz bu adam beni nasıl sollar diyip Ereni yakalamış ve balyozla onu öldürdükten sonra yolun ortasına gömmüştü.
Azad yasını tuttuktan hemen sonra, Balyozun kale gibi korunan evine girip en güvendiği 3 adamını öldürerek Balyozun evinin bahçesine gömmüştü Balyozun çaresiz bakışları arasında. Istese oracıkta öldürebilirdi Balyozu ama yapmadı, ona kolay ölüm yoktu. Bu kadar güçlü bi adamın evine girip, adamlarını öldürüp bahçesine gömüyorsa, o adamdan korkulur. Azadın ismi hızla yayılmaya başlamıştı alemde.
Ama kimse ona Azad demezdi, herkes onu Zeyrek diye bilirdi. Çünkü Zeyrek demek oldukça zeki, olayları çabuk kavrayan ama bir o kadar anlayışlı demekti. Bi lakap birisine ancak bu kadar yakışabilirdi.
Zeyreğin tek amacı Balyoz değildi, onun çok daha büyük bir hedefi vardı ama şimdilik derinden gitmesi gerekiyordu. O kimsenin ulaşamadığına ulaşmak, kimsenin bilmediği bir gücü ele geçirmek istiyordu.
Dilhun ile Zeyrek, başlıyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DILHUN ILE ZEYREK
Action+18 içerir. Ters köşeleri sever misin ? Hayat hep bir ters köşeden ibarettir. Sen başka şeyler planlarken hayat sana bambaşka hikâyeler yazar. Okurken hikâyenin sonunda " hadi canım " demeye hazır mısın ? Onca kötülüğün içinde aşk temiz kalabilir mi...