1. Sezon 13. Bölüm

145 22 117
                                    

13. Bölüm
Ipin ucu.


- Henüz gelmedik mi şu güvenli yere Ağrılı ?

- Geldik Eien bey, burası.

- Ishak paşa sarayı mı güvenli bir yer ?

- Sizin için en güvenli yer burası şuan.

Arabadan inip saraya doğru yürümeye başlamışlardı. Sarayın kapıları ardına kadar açılmıştı onlar için. Içeride ve dışarıda onlarca koruma vardı.

Ağrılı, Eien'ı canı pahasına koruyacaktı belliki. Odalardan birine doğru yürümeye başlamışlardı. Eien başını büker gibi yere bakarak yürüyordu. Odaya girip başını kaldırmasıyla beraber dehşete düşmesi bir olmuştu. Dehşete düşmesinin sebebi, bir kaç saat önce ölüm anını izlediği Zeyreği karşısında görmesiydi. Zeyrek kanlar içerisinde dakikalarca gözünün önünde duruyordu. Nasıl olurdu bu. Korkak bir bakışla Ağrılıya dönerek.

- Bize ihanet ettin..

- Asıl Zeyreğe gerçekten sıksaydım ihanet etmiş olurdum. Bu kadar değerli bir adamı siz isteseniz bile vuramam. Hepsi seni yakalamak için bi oyundu la Eien gündisi.

- Ağrılı beni arayıp yukarıdan birilerinin beni teste sokacaklarını duyunca dayanamadım, geldim. Size bu kadar yaklaşmışken kaçıramazdım. Yıllardır beklediğim bu anı kaçıramazdım. Şimdi, ben sorularımı sorucam sen cevaplayacaksın Eien !

- Ne sorusu ne diyorsun sen ?

- 3 kişiden biri, aranızda ki 3 kişiden biri benim hayatımı çaldı. O sen misin ?!

- Ben bir şey yapmadım, daha 1 hafta öncesine kadar tanımıyodum bile seni.

- Tanımadığın birisine nasıl ihanet ettin deyip ölüm emrini veriyorsun ?

- Bana öyle emrettiler.

- Ne saçmalıyorsun lan ne emretmesi, en yukarıdaki 3 isimden birisin kim sana emir verebilir.

- Konuşamam, yaşatmazlar beni.

- Kim yaşatmaz ne diyorsun lan söyle.

- Bak bırak beni bi suçum yok benim bırak gideyim.

- Bana bak lan Eien misin ne boksun, hemen anlat yoksa onlardan önce ben alırım canını.

Zeyrek silahını belinden çıkarmış Eien'ın kafasına dayamıştı. Tetiğe dokunması an meselesiydi. Eien korkak bakışlar ve korkak bir ses tonuyla ;

- Bana bir söz ver Zeyrek, sözünü ne olursa olsun tutar dediler. Beni koruyacaksın, beni hayatta tutacaksın. Ancak öyle konuşurum.

- Söz lan söz anlat hadiii !

Eien biraz duraksadıktan sonra söze girdi.

- Ben yukarıdan falan değilim. Ben onların en gizli işlerini yapan bir kaç adamdan sadece birisiyim. 1 hafta önce beni çağırıp bir iş verdiler.

" 3 kişiden birisiymişsin gibi davranacaksın, ve Zeyreği bir test'den geçireceksin. Testi başarıyla geçerse yükselecek ama yok yine ihanet ederse ölüm emrini vereceksin. Ölüm emri çıkarsa işi Ağrılıya ver. O halleder. " dediler. Ben de yaptım başka çarem yoktu.
- Sana bu emirleri veren puşt kimdi adı falan ?

- Ne adını bilirim ne de sanını. Özel bir telefonla bana emirlerini iletirlerdi. Özel bir programla seslerini değiştirip tanınmaz hale getirirlerdi. Bu yıllardır böyle. Ağrılı da bilir, yukarısını gören bilen kimse yoktur.
- Dogru söylüyor hacı, ben de yıllardır emirlerini aynı özel telefonla alır, uygularım.
- Peki onlara ulaşacak en ufak bir ipucu, bir yol yok mu ?
- Aslında var Zeyrek. Onlara ulaşabilir misin garanti veremem ama bir ipucu var.

Zeyrek heyecanlı gözlerle onun diyeceklerine kilitlendi.

- Yıllar önce yine bir emir alırken telefonda görüşme halindeydim. Yukarıdaki tam emirleri sıralarken bağırma sesleri duydum. Bir erkek sesiydi, yukarıdaki isme ağır hakaretler ediyordu. Garip olan şuydu ki, yukarıdaki bütün bu hakaretlere rağmen o kişiyi sakinleştirmeye çalışıp oradan uzaklaştırmaya çalışıyordu. Işte tam o sırada çok şaşıracağın bir şey duydum. Yıllardır bu bilgiyi saklıyordum. Duymak sana nasipmiş.
- Devam et lan devam et, ne duydun ?!

Hakaretleri eden kişi yuka....

Derken bir sniper kurşunu Eien'ın iki kaşının tam ortasına isabet ederek kafasını parçalamıştı. Zeyrek dona kalmış Eien'e bakarken Ağrılı ve Mestan onu yere yatırıp sniper'dan korumaya çalışıyorlardı. Onu sanki kurtarabilicekmiş gibi yardımına koşmaya çalışıyordu. Eien'ı vuran tetikçi uzaklaşmıştı. Zeyrek ve adamları güvendeydi artık, demek ki yukarısı Eien konuşmasın diye tetikçi göndermişti.

Zeyrek ve arkadaşlarınıda avlayabilirdi ama yapmadı. Belliki yukarının başka planları vardı onlarla ilgili. Zeyrek belkide yukarıya ulaşmasını sağlayacak bilgiye çok yaklaşmıştı ama Eien ölmüştü. Zeyrek çıldırmak üzereydi. Bu nasıl bir güç, nasıl her şeyden haberleri olabiliyor ve nasıl her yere ulaşabiliyorlardı ? Bir kaç dakika sonra Zeyrek ve arkadaşları saraydan çıkmaya başlamışlardı
Eien'ın cesedinin sarayda olduğunu polisleri arayarak haberdar etmişlerdi. Adamın bi suçu yokmuş, en azından mezarı belli olsun diye düşünmüşlerdi.

Artık eve dönüş vaktiydi. Burada yapabilecekleri bir şey kalmamıştı. Belkide tek şansları olan Eien'ı kaybetmişlerdi.

- Eyvallah Yusufum, yaptığın bu iyilikleri asla unutmam. Sen ve Mestan benim can dostlarımsınız. Canınızı acıtanı, bu dünyadan silerim ona göre.

- Bu sözünü her gün hatırlatıcam sana kardeş, ben de istanbula gelmeye karar verdim. Malum bu yukarıdakiler ile arayı bozduk. Istanbul'da üçümüz güçlerimizi birleştirirsek buluruz o piçleri elbet.

- Inan çok sevindim be kardeş. Biz bir oldukça alayı gelsin lan, hepsinin amına koruz !

- Koruuzzz laaan.

Balyoz öldü, Atilla bey öldü, Eien öldü. Ama Zeyreğin umutları henüz ölmemişti. Ne demişti şair ; en son umutlar ölür.

Artık Istanbul'a dönüş vaktiydi. Zeyrek, Ağrıdayken telefonunu kapalı tuttuğu için Dilhundan haber alamamış ve çok merak etmişti onu. Telefonunu açınca hiç bir cevapsız çağrı almamıştı. Hiç mi merak edilmemişti acaba Dilhun tarafından. Neyse deyip yola koyulmuştu.

17 saat 6 dakika sonra..

Zeyrek, Mestan ve Ağrılıyı evinde ağırlıyordu. Şuan tehlikede olabilirlerdi, herkes gözünün önünde olmalıydı. Zeyrek misafirlerine yatacakları yerleri gösterdikten sonra yukarıya, Dilhunun yanına çıkmıştı. Kapıyı çaldıktan sonra içeriye girmişti. Dilhun cam kenarında dışarıya doğru bakan kanapede oturmuş manzarayı seyrediyordu. Zeyrek içeri girince ayağa kalktı.

Gözleri doldu, kendini tutamadı. Dilhun göz yaşlarına boğulunca Zeyrek hemen yanına gitti ve ellerini Dilhunun kollarına dolayıp "ne oldu " demeye hazırlanırken duraksadı. Gözleri kollarına kilitlendi. Büyük bir öfkeyle " kim yaptı sana bunu ! " diyebildi sadece.

Dilhun biraz daha göz yaşı döktükten sonra olanları anlattı. Zeyrek odadan çıkıp o yavşaktan hesap sormaya yeltenirken Dilhun onu durdurup derin hislerle ona sarıldı. Iki devin kavuşmasıydı bu, iki yaralı kalbin birbirine derman olmasıydı bu. Insanlar birbirlerine sarılınca birinin kalbi, diğerinin boş yanını doldururmuş. Işte sarılmak bu denli güzel ve huzur verici bir şey.

Keşke sarılmak istediğimiz insanla aynı çatı altında yaşasak, istediğimiz an istediğimiz yerde sarılsak. Inanın bana o an, bütün derdimiz kederimiz buhar olup uçar.

DILHUN ILE ZEYREKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin