16. Bölüm
2 devin karşılaşması.Zeyrek onca işinin arasından Dilhunu hiç aksatmaz, hep ilgilenirdi onunla. Tabii ex babasınıda unutmamıştı. Ama şans ayağına geliyordu. Selim Imirza şuan iş görüşmeleri için istanbuldaydı.
Kader bu ya, görüşmeye geldiği şirketlerden biriside Zeyreğin şirketiydi.
Zeyrek bir çok alanda kendisini geliştirmiş oldukça başarılı bir iş adamıydı aynı zamanda. Kabadayılık onun kanında vardı bunca iş başarısı onu beklerken.
Zeyreğin şirketlerinden birisi olan Zyrk, dünyanın en çok konteyner taşımacılığı yapan dünyaca ünlü Maersk şirketi ile Türkiye pazarında iş birliği içerisindeydi.
Selim Imirza, bu iki şirket ile görüşmek için istanbuldaydı. Görüşmede Maersk gibi bir şirket varsa o iş oldukça önemli bir iş demektir. Selim güçlü bir adamdı 4 sene öncesine kadar ama 4 yıl içinde Maersk gibi bir dünya deviyle çalışmak oldukça önemli bir olay.
Bu şirketlerin taşıdığı konteyner sayısı dünyadaki bütün insanların neredeyse nüfusu kadar. Varın gerisini siz düşünün.
Zyrk ve Maersk şirketleri ilk defa beraber bir iş yapacaklardı. Zeyrek için çok önemli bir işti, aylar hatta yıllardır bu iş görüşmesi için çalışıyordu. Ama görüşmede Dilhunun ex babasınında olacağı aklına gelince ister istemez tedirgin oluyordu Zeyrek.
Korktuğundan değil, oracıkta Selimi öldürmekten çekiniyordu. O iş görüşmesi başarılı geçerse onlarca, yüzlerce insan ekmeğini yiyecekti o anlaşmanın. Dolayısıyla Zeyrek onları düşünmek zorundaydı, kendisine hakim olması gerekiyordu. Selimin nasılsa Zeyreği tanımadığı gerçeğide vardı tabii.
Toplantı saatine az kala ;
Zeyrek hazırlandıktan hemen sonra yola koyulmuştu. Bir an önce orada olmalıydı, geç kalma lüksü yoktu. Zeyrek şirkete gelir gelmez bütün hazırlıklarla tek tek kendisi ilgileniyordu. Bu kadar önemli bir buluşmada hataya yer yoktu. Önce anlaşma olacak, imzalar atılacak, onca insana ekmek verilecek ondan sonra o adi şerefsizin kafasını dağıtacaktı.
Selim bey şirkete girer girmez Zeyrek ve Maersk ceosu tarafından karşılanmıştı. Zeyrek zorlada olsa gülümsemesini yüzüne takıp lafa girmişti.
- Selim bey hoşgeldiniz. Sizi burada görmek bizim için bir şans. Martin bey sizi anlata anlata bitiremedi, e bizde sizin adınızı çok duyduk tabii. Iş dünyasındaki başarılarınız ortada. Sizinle çalışacak olmamız bizi oldukça heyecanlandırıyor.
- Azad bey, ben de sizin adınızı çok duydum. Hem iş dünyasında çok başarılısınız hem de suç dünyasında.
Zeyrek şaşırmıştı, bu herif nereden biliyordu yer altında yaptığı işleri. Kendisini toparladıktan sonra tekrar gülümseyerek söze girivermişti.
- Hangimiz masumuz Selim bey. Hepimizin yaptığı işlerde kötülük vardır elbet. Biz şimdi geçmişi değil geleceği konuşmak için bir aradayız. Buyrun toplantı salonu şu tarafta.
- Ben buraya bir anlaşma yapmaya gelmedim. Ben buraya senin gibi sokak serserisiyle iş yapmam demeye geldim Zeyrek. Maersk gibi bir şirketin hatırı olmasa buraya kadar gelip seninle muhattap bile olmazdım. Sahi, bunun gibi bir serseriyle nasıl olurda çalışırsınız aklım almıyor Martin bey. Bir daha beni bunun gibi itlerle muhattap etmeyin.
Dedikten sonra arkasına bile bakmadan çıkıp gitmişti.
Zeyrek 10 kaplan gücüne ulaşacak kadar sinirliydi o anda. Tek bir yumruğuna bakardı oracıkta o şerefsizi susturmak. Ama kendini zor tuttu. Her ne kadar o işi almamış olsada Maersk şirketi ile başka işlerde beraber çalışacaktı. O işlerden bir çok insan ekmeğinden olacaktı Zeyrek öfkesine yenilip Selime zarar verseydi.
Zeyrek merhametinden vurulmuştu yine.
1 saat sonra...
Zeyrek bu öfkeyi içinde tuta tuta gitmişti eve. Eve girer girmez bir volkan patlaması gibi patlamıştı. Önüne çıkan eşyayı paramparça ediyordu. Ne Mestan ne Ağrılı ne de diğerleri onu durduramıyordu. Camı kırarken elini kesmişti çok fena.
Bu kadar öfke zarar vermeye başlamıştı ona. Ağrılı, Mestan ve diğerleri onu durdurmaya çalışırken sesleri duyan Dilhun gelmişti. Koşa koşa Zeyreğin yanına gitmişti onu durdurmak için. Zeyreğin yüzünü avuçlarının içine alarak gözlerine bakmıştı, en derinine...
Zeyrek ancak öyle sakinleşebilmişti. Içindeki o öfke onu bitirmeden Dilhun yetişmişti. Dakikalarca göz göze kalıp gözleriyle dertleşiyordu ikisi adeta.
Bu muhabbet 13 dakika sürmüştü. O sırada herkes içeriyi boşaltmıştı. Dilhun ile Zeyrek baş başaydı acılarıyla.
Sonunda Dilhun lafa girmişti Zeyreğin eline pansuman yaparken.
- Noldu Zeyrek, ne bu öfke ? Canını acıtacak kadar neye sinirlendin ?
- Boşver. Sen buradasın ya, sen ellerimi tutuyorsun ya gerisi önemsiz.
- Derdini benimle paylaşmayacak mısın ?
- Seninle mutluluğumu paylaşmak istiyorum. Dert keder girmesin aramıza.
Dilhun gözlerinde kaybolarak susuvermişti. Zeyrek ona aşık mıydı acaba ? Emin olamıyordu.
Zeyreğin verdiği cevapla bulutların üzerine çıkmıştı ama asıl konuyu unutmamıştı.
- Sen önce söyle bana, ne oldu ?
- Işler ters gitti.
- Onu hepimiz gördük zaten, ne oldu diye soruyorum ben.
- Iş dünyasının genel sıkıntıları işte.
- Sen her iş sıkıntısında ortalığı savaş alanına çeviriyorsan işimiz var seninle.
- Işimiz var derken ?
- E seni iyileştirmek, sakinleştirmek bundan sonra benden sorulur.
- Her sinirlenişimde beni sakinleştirecek kişi sen olursan, dünyaya savaş açarım lan ben.
- Delisin sen.
Ikiside gülmeye başlamıştı. Ikiside çok iyi anlaşıyordu çünkü ikiside ağır yaralıydı. Eğer ölüm onları ayırmazsa çok iyi bir gelecek onları bekliyordu kuşkusuz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DILHUN ILE ZEYREK
Aksi+18 içerir. Ters köşeleri sever misin ? Hayat hep bir ters köşeden ibarettir. Sen başka şeyler planlarken hayat sana bambaşka hikâyeler yazar. Okurken hikâyenin sonunda " hadi canım " demeye hazır mısın ? Onca kötülüğün içinde aşk temiz kalabilir mi...